|

Yeni Şafak Kitap’ın soruşturması: Öncü yazarlar / büyük romanlar

Yapılan farklı farklı önermeler topluca değerlendirildiğinde şöyle bir tablo çıkıyor karşımıza: En başta Tanpınar; 11 soruşturmacının tercihi ile. Ardından Peyami Safa, 8 kişinin tercihi ile ve üçüncü sırada da 7 kişinin tercihi ile Oğuz Atay!.. Dolayısıyla bu sonucu, soruşturmacılar ve edebiyatımız açısından önemsemek icabediyor. Sonra hemen arkadan da Halit Ziya geliyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 10/01/2018 Çarşamba
Güncelleme: 04:44 - 10/01/2018 Çarşamba
Yeni Şafak
. Türkiye Yazarlar Birliği, İlesam, Eskader gibi kuruluşlar, bu aylarda yılın toplu değerlendirmesini yapıyor, ulaştığı sonuçları kamuoyu ile paylaşıyorlar.
. Türkiye Yazarlar Birliği, İlesam, Eskader gibi kuruluşlar, bu aylarda yılın toplu değerlendirmesini yapıyor, ulaştığı sonuçları kamuoyu ile paylaşıyorlar.
NECMETTİN TURİNAY

Türkiye’de her yılın Aralık’ı ile yeni başlayan yılın Ocak’ı edebiyat, sanat ve düşünce eserleri bakımından tam bir final manzarası arzediyor. Türkiye Yazarlar Birliği, İlesam, Eskader gibi kuruluşlar, bu aylarda yılın toplu değerlendirmesini yapıyor, ulaştığı sonuçları kamuoyu ile paylaşıyorlar. Bu arada özel bazı vakıf ve kuruluşların şiir, hikâye ve roman, ödül ve armağanlarını da unutmamak gerekir. Yunus Nadi Ödülleri, Sait Faik Hikâye Armağanı gibi. Hele bir de bunlara TBMM ile Cumhurbaşkanlığı ödüllerini de ekleyecek olursanız, sayının nasıl kabardığı daha iyi anlaşılacaktır. Buradan hareketle hem ilgili ödüllerin ilânını, hem de ayrı ayrı tarihlerde düzenlenen ödül törenlerini bir arada düşünürseniz, yıl boyu sanat ve edebiyat ödülleri ile yatıp kalktığımız gibi bir kanaat hasıl olur.

Ne var ki ilân edilen sonuçların günlük gazete ve sanat-edebiyat dergilerindeki yansımalarına bakınca, durumun hiç de öyle olmadığı kolayca anlaşılır. Çünkü hadisenin sırf günübirlik, rutin tarafıyla yetinilmesi bunun açık bir göstergesi. Onun altında yatan da ödül veren kuruluşlara, adı açıklanmayan seçici kurullara yönelik bir güven eksikliği midir, bilmiyoruz. Çünkü ödül kazanan sanatçılarla nadiren röportajlar yapılması, eserlerinin ciddi olarak ele alınmaması bunu ortaya koyuyor. Bir de burada kuşkusuz bazı ruh darlıklarının, ya da eleştirel yetersizliklerin payı bulunmuyor değil. Dolayısıyla yukarıdaki sebeplerden biri veya birkaçı bir araya geliyor, yapılan ödüllendirmeler fazla bir yankı bırakmadan uçuşup buharlaşıyor. Fakat buna rağmen de her yılın sonunda ve başında, ilân edilen ödüllerin ardı arkası kesilmiyor. Ama bu işe yayınevlerinin ziyadesiyle önem verdiğini kaydetmeden geçmeyelim.

BİLİNÇLİ SINIFIN SEÇİMİ

Bu rutinin hemen yanı başında, yeni ve farklı bir deneme ile karşılaştığımızın bilmem farkında mısınız? Yeni Şafak Kitap, alışık olduğumuz uygulamanın dışında bir işe girişti. Yılın yazarlarını, sanatçılarını değil; yüzyılı aşan bir dönemin roman ve hikâyelerinin genel bir seleksiyonunu yapmaya kalkıştı. Halit Ziya’dan Selim İleri’ye, Orhan Pamuk’a kadar; daha genç hikâyecileri ve romancıları da içine alacak şekilde geniş bir seleksiyon denemesi oldu bu. Bu işin kapalı kapılar ardında, özel bir jüri ile değil de adı-sanı belli, yaptığı işin bilincinde bir sınıf ile gerçekleştirilmesi ise en önemli yanını teşkil ediyor. Dolayısıyla ortaya çıkan sonuçlar, kendi birikim ve öngörülerini ortaya koyan soruşturmacıları da doğrudan bağlayıcı bir nitelik arz ediyor. Aralarında bazı üniversite hocalarının, bağımsız eleştirmenlerin, romancı ve hikâyecilerin bulunduğu heyeti yeni baştan hatırlamanız için, adlarını tekrar kaydetmek gerekebilir: Abdullah Uçman, Handan İnci, Hicabi Kırlangıç. Ali Şükrü Çoruk gibi üniversiteden hocalar; Enis Batur, Feridun Andaç, Necip Tosun, Mehmet Doğan gibi kalemler; ardından Rasim Özdenören, Fatma Barbarosoğlu, Selim İleri, Cihan Aktaş, Seval Şahin gibi bazı isimler, ve son olarak da bendeniz!.. Toplam 14 kişi yani.

Sağdan soldan, birbiri ile uzak veya yakın, fakat yaptığı tercihlerin şuurunda bir heyet!.. Kuşkusuz bu heyete daha farklı isimler de dahil edilebilirdi. Meselâ değerli eleştirmen Ömer Lekesiz ile hikâyeci Mustafa Kutlu neden yoktu diye, ben de düşünmedim değil. Ancak ortaya çıkan sonuçların pek farklı olmayabileceği ortada. Çünkü ilgili isimlerin birbirini dengelediği ortada. Bir de heyet dedikse, ilgili isimlerin bir araya gelmesi, belli eserler üzerinde müzakereler yapılması filân söz konusu değil. Onlar sorulan bir soruya uzaktan, kendi kendilerine cevaplar veriyor. İşte o kadar!.. “Edebiyatımızın en iyi beş roman ve beş hikâye kitabı sizce hangileri olabilir?” gibi bir soru! Fakat soruşturmanın ortaya koyduğu liste gözden geçirilirken, bende hasıl olan ilk intiba müthiş bir dağılma ve ordan oraya savrulma oldu. Birbiri ile ilgili veya ilgisiz, öyle eserler listelere dahil edilmiş ki şaşıp kalıyorsunuz. Ayrıca bu savrulmayı hemen herkeste görüyorsunuz. Bu tesbiti haklı çıkaran en önemli sebep de, bir hayli eserin tek kişi tarafından önerilmiş olması.

  • ÖNCE SAVRULMA VE BULANMA, ARDINDAN!..
  • Nitekim Kemal Tahir’in Esir Şehrin İnsanları (C. Aktaş); Peride Calâl’in Kurtlar’ı (S. İleri); Cihan Aktaş’ın Şirinin Düğünü (H. Kırlangıç); Ferit Edgü’nün Hakkari’de Bir Mevsim’i (F. Andaç); Latife Tekin’in Berci Kristin’i (S. Şahin); Refik Halid’in Sürgün’ü (F. Barbarosoğlu); Orhan Kemal’in Bereketli Topraklar’ı (R. Özdenören); Safiye Erol’un Ciğerdelen’i (M. Doğan); Mithat Cemal’in Üç İstanbul’u (C. Aktaş); Leyla Erbil’in Cüce’si (S. Şahin) ve Yaşar Kemal’in Yağmurcuk Kuşu (F. Andaç) gibi. Bu listeye, tek kişi tarafından önerilen, on kadar roman ve yazar daha ilave edilebilecek durumda.
  • Yukarıdaki eserler ve romancılar, Türk roman edebiyatında, ilk beşlik listeye dahil edilebilir mi? Maksadım bunu sorgulamak değil. Fakat burada benim dikkatimi çeken, sözünü ettiğim savrulmadır. Farklı farklı okumalardan geldiğimiz, kendimizi yakın hissettiğimiz edebiyat tutumunu fazlaca mübalağa ettiğimiz gibi bir sonuç. Daha ötede, ortak edebî konsensusların, sanat-edebiyat çevrelerinde henüz daha yeterince teşekkül etmediği gibi bir durum. Daha mühimi de bu savrulmanın sırf sağ-sol veya İslâmi anlayışlarla izah edilememesi. Çünkü ilgili savrulma, sol-sağ veya İslâmi olarak niteleyebileceğimiz kesimlerin hepsinde mevcut.
ORTAK İSİMLER

Fakat bu çıkarımlara rağmen de, düşünce hayatı ve sanatımız adına karanlık tablolar çizmek değil maksadım. Çünkü insana şaşkınlık veren dağılmanın hemen yanı başında, bir derlenip toparlanma, kaliteli eseri ve başarılı sanatçıyı arayıp bulmak gibi bir gayret de söz konusu. Yukarıdaki gibi tekil örnekleri listeye dahil edebilen soruşturmacılar, hemen öbür yanda, ortak bir liste oluşturmaktan da geri durmuyorlar. Meselâ yukarıdaki dağınıklığa karşılık Enis Batur Tanpınar’ı, Oğuz Atay’ı, Yusuf Atılgan’ı ve Peyami Safa’yı; Rasim Özdenören özellikle Peyami Safa’yı; Fatma Barbarosoğlu Tanpınar’ı; Seval Şahin Abdülhak Şinasi Hisar’ı; Selim İleri Peyami Safa’yı ve Cihan Aktaş Tanpınar’ı beşlik listesine dahil ederek, ortak paydanın oluşması hususunda önemli bir katkı sağlıyorlar. Dolayısıyla yukarıdaki savrulmanın aksine, değeri ve kaliteyi arayan, bulan bir yanımızın bulunduğu da bir gerçek.


Yapılan farklı farklı önermeler topluca değerlendirildiğinde şöyle bir tablo çıkıyor karşımıza: En başta Tanpınar; 11 soruşturmacının tercihi ile. Ardından Peyami Safa, 8 kişinin tercihi ile ve üçüncü sırada da 7 kişinin tercihi ile Oğuz Atay!.. Dolayısıyla bu sonucu, soruşturmacılar ve edebiyatımız açısından önemsemek icabediyor. Sonra hemen arkadan da Halit Ziya geliyor. Fakat öne çıkan bu dört değerin ardından, tekrar bir dağılma ve savrulmanın işaretleri okunuyor. Yani soruşturmacı kadro liste uzadıkça, birbirinden uzaklaşır gibi bir manzara. Ya da küçük küçük kümelenmeler baş gösteriyor aralarında. Bunu şuradan çıkarıyoruz: Abdülhak Şinasi Hisar, Yakup Kadri, Tarık Buğra ve Yusuf Atılgan!.. Bu dört isim soruşturmacılardan, ancak üçer oy alabilmişler de onun için!.. Bir bakıma da hepsi birbirine denk ve aynı ayarda kabul edilmiş bu romancılar. Bunları da eklersek, sıraya dayalı liste kendiliğinden sekize ulaşacak demektir. Fakat akılda kalması için, listenin on rakamına tamamlanması da gerekebilir. Peki bundan sonra kimler var? İşte onlar: Orhan Pamuk, Reşat Nuri ve Halide Edip!..

14 kişilik soruşturmacı heyet; 32 yazar ve 44 roman arasından ulaşıyor bu sonuçlara. Yaptığımız liste soruşturmanın, romancıları esas alan dökümüne dayanıyor. Ya tek tek romanları ele alsak, nasıl bir tablo ile karşılaşırız? Orda da şöyle bir sıralama bekliyor bizi.

Saatleri Ayarlama Enstitüsü (6), Huzur (5), Tehlikeli Oyunlar (4) ve Tutunamayanlar (3). Yani en başta Tanpınar’ın ve Oğuz Atay’ın ikişer romanı öne çıkıyor. Sonra da aldıkları üçer tercih ile H. Ziya’nın Aşkı Memnu’su, Abdülhak Şinasi Hisar’ın Fahim Bey ve Biz’i, Peyami Safa’nın Yalnızız’ı ile Dokuzuncu Hariciye Koğuşu ile Yusuf Atılgan’ın Aylak Adam’ı!.. Listeyi gene ona tamamlamak bakımından, Tarık Buğra’nın Küçük Ağa’sı ile, Reşat Nuri’nin Kavak Yelleri’ni de buraya ekleyelim.


SORUŞTURMANIN TAHLİL VE ANALİZİ

Son olarak, Yeni Şafak Kitap’ın yaptığı soruşturmadan, şu tür çıkarımlar yapılabilir diye düşünüyorum:

1. Soruşturmacılar edebiyatımızda devir açıp devir kapayan, roman anlayışımızda önemli bir yenilenme gerçekleştiren yazarları ve eserleri tespitte oldukça başarılılar. Tabii ki eserin de başarılı olması şartıyla. Halit Ziya’nın, Tanpınar’ın, Peyami Safa’nın, Abdülhak Şinasi’nin, Oğuz Atay ve Yusuf Atılgan’ın listeye özellikle dahil edilmeleri bunun açık bir göstergesi. Detaya girmeyeceğim.

2. Yeni okuma zevkiyle başarılı roman anlayışının, realist-toplumcu tutumdan ziyadesiyle koptuğu ortaya çıkıyor. Hele hele mekânı, eşyayı, kişiyi, toplumsal gerçeklikleri, bitmez tükenmez tasvirlerle anlatmaya kalkışan eski romancıların ve eserlerinin gözden düştüğünün resmidir bu soruşturma. Reşat Nuri’nin, Yakup Kadri’nin, Yaşar Kemal’in, Halide Edib’in, ve çoğu köy romancılarının düştüğü durum bunu gösteriyor? Nitekim Fethi Naci’nin 1971’de çıkardığı On Türk Romanı adlı eserinde, Yaşar Kemal’in Ortadirek’ini en büyük Türk romanı ilân ettiği hatırlanacak olursa, roman anlayışımızdaki kırılmayı daha iyi kavrama imkânı buluruz.

3. Diğer bir husus da, “insan” bilgimizin artması ile orantılı olarak, roman dıştan içe doğru bir seyir takip ediyor. Bunun hem romancılarımız farkında, hem de roman üzerine çalışan hocalar ve eleştirmenler. Listede ön sıralarda yer alan eserlerden çıkarabildiğimiz önemli bir husus da budur. Bunu destekleyen önemli bir kanıt, Peyami Safa ve romanlarının listeyi delerek, ön sıralara doğru fırlayıp çıkmaları!.. Kaldı ki 1960’lardan itibaren Ahmet Oktay’ın; 1970’lerden sonra Fethi Naci’nin; 1980’ler civarında Berna Moran ile Rasim Özdenören’in yaptığı Peyami Safa değerlendirmeleri hatırlanacak olursa, ne dediğimiz daha iyi anlaşılacaktır sanıyorum.

4. Bir de 1980’lerden itibaren modaya dönüşen post-modern yazmalara, ilgili heyetin fazlaca prim vermemesi. Sanat ve edebiyatı aşırı zekâ oyunlarına, bilim kurguya, fantastiğe, gerçeğe değil düşsel olana, korku veya ironiye hapseden bu tür denemeler, soruşturmacılarda yeterli bir karşılık bulmuş sayılmaz. Fakat buna rağmen Hasan Ali Toptaş gibi bir romancının fark edilmemiş olması, doğrusu biraz garip. Daha önemlisi de Orhan Pamuk. Sanırım aynen Halide Edip gibi, dili dolayısıyla listenin gerilerine doğru itilmiş de itilmiş.

5. Hikâye listesi için de bir not düşelim: En başta Sait Faik, ardından Mustafa Kutlu!.. Üçüncü ve dördüncü sırada ise Sabahattin Ali ile Ömer Seyfettin. Sonra eşit puanlarla Füruzan, Tomris Uyar, R. Özdenören ve Esendal.

Listede en dikkati çeken husus, Mustafa Kutlu’nun en tepelere doğru fırlayıp çıkması. Kaldı ki böyle karma bir heyetin Mustafa Kutlu hikâyesi üzerindeki ittifakı oldukça anlamlı. İnsan üzerinde derinleşmek, derûni olanı yazabilmek!.. Mustafa Kutlu’nun bu yanı iyi fark edilmiş demektir. Bir de onun anlatmayı alabildiğine sağaltması, aşırı tasvirli anlatmalardan oldum olası kaçınması. “Klasik hikâye” ile “evliya menkıbeleri”nin anlatma biçimine uygun düşen Mustafa Kutlu yazmaları, her türlü edebî alt-üst oluşlara rağmen, değişmeden devam eden bir yanımızı ortaya koyması bakımından da ayrı bir önem arz etmektedirler

#Edebiyat
#Türk edebiyatı
#Peyami Sefa
#Sabahattin Ali
6 yıl önce