|

Zamana yelken açan edebiyat incelemeleri

Türkiye’de eleştiri kültürü ile batıdaki eleştiri kültürünü karşılaştıran Kamil Eşfak Berki bizde neden eleştirmen çıkmadığını soruyor. Batı dünyasında eserlerin didik didik incelendiğini dile getiren Berki, örnek olarak da Koç Üniversitesi Yayınları arasında çıkan Dünya Edebiyatı’nın Ekolojisi/İlk Çağlardan Günümüze adlı kitabı veriyor.

12:08 - 15/03/2020 Pazar
Güncelleme: 12:11 - 15/03/2020 Pazar
Yeni Şafak
Dünya Edebiyatı’nın Ekolojisi/İlk Çağlardan Günümüze
Dünya Edebiyatı’nın Ekolojisi/İlk Çağlardan Günümüze

KAMİL EFŞAK BERKİ

Yeryüzü şiirine açılmak şimdiki-zaman (yatay) ve eskideki (dikey) eserleri tanımakla gerçekleşir. Günümüzde artık Edebiyat Bilimi diyebileceğimiz bir gelişme görünmektedir. Edebiyat Tarihi, Karşılaştırmalı Edebiyat alanlarında dokulandıkça, derinleşmenin imkânlarına kavuşmak söz konusu olacaktır. Giderek bu vâdilerde bilim ciddiyeti kendini gerçekleştirir. Bu aşamanın verimleri, insan için bir nimet mesâbesindedir.

Değerlerin oturması diye bir kaygımız var ise, neden edebiyat bunun dışında kalsın ki? Tarih Felsefesi aşamasına gelinmiş, içinden medeniyet teorileri yeşermiş, dilin tarihi de câzibedâr olmuş bir geçiş dönemi yaşıyoruz belki. Artık eski hatta gelenekleşmiş ihmaller, üstünkörülüklerden kurtulmak gerekmez mi?

Eleştiri hissi kimde doğagelmez ki? Böyledir de “üç kişiden dördünün” şair olduğu Türkiyemizde, Dördüncü neden eleştir(e)mez! Şiirin bu denli çekici oluşu sosyal antropolijinin inceleyeceği bir ifrat değil mi? Pedagojiye kadar inilebilir. Tenkid mizacına sahip çocuğu görecek Öğretmen yola çıkmış da sürekli gecikiyor mu!

TÜRKİYE’DE ELEŞTİRİ VAR MI YOK MU

Türkiye’de neden eleştirmen çıkmıyor? Bu soruyla geçer ömürler. Eleştirmeye soyunanlar yok mu? Ama hiçbiri kartvizit bastıramadı! Kardeşim! Şair şairi eleştiremez, ego karışır işin içine. Ama, değerlendirir. Eleştirmen; eski dille Münekkid, Âkif’in getirdiği nüansla Münakkad ne yüzden kalıcı olamıyor. Oysa toplumda parmakla gösterilmek az şey mi? Ne diyordu Necip Fazıl 40’ların sonunda:”Edebiyatımızda münhal olan mareşallik makamı” demiştir Eleştiri’ye. Fıtratında eleştirerek ortaya atılma yeteneği bulunanlarla baştan ilgilenilmeli. T. Sait Halman Bilkent’te Eleştirmenlik alt bölümü açmak istemişti. Ne durumda, fikrim yok şu anda.

Batıdaki ülkelerde (ABD dahil) iyi ve çok iyi olanlar çıkmıştır. Öyleleri vardır ki, örneğin Rusya’da: Bielinsky, kardan içine kapanan halkı ile romancı arasına bir içten-tanıştırıcı olarak giriyordu. Onsuz, eksiklik demekti. Edebiyatın ifratı ile tefriti arasında ortak dil demekti Bielinsky. İngiltere’de F. R. Leavis eleştiride yeni bir akım başlatmıştı. Örnekler çoktur.

Türkiye’de yetenek kendini eleştiriye adamak istese (bile) cesaret yetmezliği onu durdurur. En tek başına kurum Fethi Naci idi. Yeri dolmadı. Bir de Sezer Tansuğ. O da öyle oldu.

Son yıllarda Necip Tosun kurmaca vâdisinde, tüm Türk hikâyesini, iki kampa bölmeksizin değerlendirmekte. Onun başat özelliği bizimkilerle Batı ülkeleri hikâye ve romancılarını benzeş sanatçıları karşılaştırarak vermesidir. Bu noktaya Ömer Lekesiz’in Yeni Türk Edebiyatı’nda Öykü (5. Cilt) tümel serimlemesinden gelindi. Öykücü Cemal Şakar ve arkadaşları da eleştirel bakışı genişletmekteler.

YERYÜZÜ EDEBİYATINA AÇILIŞ

Batı üniversiteleri bir bağlamı ele aldıklarını derinlemesine incelerler. Critic (Eleştirmen) terimi de eserle okur arasındaki düğümü çözmek anlamından geliştirilmiştir.

Biz, zayıfız. İlerlemeliyiz. Alexander Beecroft’un Dünya Edebiyatının Ekolojisi/ilkçağlardan Günümüze adlı kitabı Didem Dinçsoy ile Türkçe’ye kazanıldı.

Batılı didik didik inceler. Oluşumun künhüne ermek ister. Hatta aşırı gittiği bile olur. Yetişecekler için muazzam açılımdır ama.

Beecroft; Epikorik, Pankorik, Kozmopolit, Vernaküler, Ulusal, Küresel Edebiyat, altı bölümde dalışlar ver çıkışlara çağırıyor insanları.

#Dünya Edebiyatı’nın Ekolojisi/İlk Çağlardan Günümü
4 yıl önce