|

Jacques Rancière bilgi poetikasını çözümlüyor

İlk yayınlandığında adı “Tarihin Sözcükleri” olan “Tarihin Adları” en temelde bir tarih kitabı ya da tarih hakkında yazılmış bir kitap değil. Jacques Rancière'in yazdığı bu kitabın temel meselesi tarih bağlamında“söylem” yani dil ve edebiyat

Hale Kaplan Öz
00:00 - 28/03/2011 Pazartesi
Güncelleme: 00:58 - 28/03/2011 Pazartesi
Yeni Şafak
Jacques Rancière bilgi  poetikasını çözümlüyor
Jacques Rancière bilgi poetikasını çözümlüyor

Cezayir doğumlu Fransız filozof Jacques Rancière'in Tarihin Adları/ Bilgi Poetikası Alanında Bir Deneme adlı kitabı Metis Yayınları arasından çıktı. Siyasalın Kıyısında, Filozof ve Yoksulları, Uyuşmazlık, Demokrasi Nefreti gibi kitaplarında ufuk açıcı teoriler öne süren düşünür, yeni kitabında tarih anlatımının, siyaset, bilim ve edebiyatla olan ilişkisini sorguluyor. Estetik, tarih teorisi, edebiyat ve sinema alanında yazdıklarıyla da gündem oluşturan Rancière'in “Tarihin Adları” kitabını dilimize Fransızca orijinalinden, yaptığı George Perec çevirilerinden hatırlayacağınız Cemal Yardımcı kazandırdı.

Yazarın 1987-88 yılında Uluslararası Felsefe Okulu'nda verdiği bir seminer kitaba kaynaklık teşkil ediyor. İlk yayınlandığında adı “Tarihin Sözcükleri” olan “Tarihin Adları” en temelde bir tarih kitabı ya da tarih hakkında yazılmış bir kitap değil. Yazarın temel meselesi “söylem” yani dil ve edebiyat.

TARİH KAVRAMI NASIL OLUŞTU

Tarih söyleminin oluşumu ve bizim bu söylemle ilişkimiz Rancière tarafından çok yönlü olarak irdeleniyor. Bu bağlamda, birçok ünlü tarihçinin üslup ve anlatım teknikleri, siyaset ve bilim felsefesi açısından ele alınıyor. Rancière, açtığı bu yeni inceleme alanına bilgi poetikası adını veriyor. Tahakküm üretmeyen bir sosyal bilimler söylemi üretmenin imkanı üzerine kafa yoran düşünürün ilgilendiği bir diğer önemli kavram da mecaz.


Tarihin üç yükümlülüğü

Jacques Rancière yeni çağda tarihin bilim içinde nasıl konumlandığını şöyle anlatıyor: “Demokrasiyle savaşanların, ondan korkanların gözünde bile modern siyasetin toplumsal kaderi olan demokrasinin çağı -hem geniş kitlelerin, bilimin hesaplamalarına elverişli büyük düzenlilik- lerin, hem de nesnel kesinlikleri darmadağın eden yeni bir keyfilik ve kargaşanın çağı. Yeni tarih işte bu çağa ve bu yapılanmaya aittir. Ve bu çağ ve yapılanma içinde çok kendine özgü bir konuma sahiptir. ...Tamı tamına kendisini bilim (tarih) ve bilim-dışının (hikaye) eşsesli olduğu alanda tuttuğu, çocuklara anlatılan masallara, öğrencilere öğretilen kamusal destanlara verilen adı koruduğu için, tarih üç yükümlülüğü (bilimsel, anlatı ve siyasi) tek bir söylem içinde birbirine eklemleme gibi imkansız bir işi başarıyla götürebilmiştir.”


13 yıl önce