Antik Çağ coğrafyacısı Strabon'un Geographika adlı eserinde "Katakekaumene-Yanık Ülke" olarak tanımladığı Kula, yaklaşık 300 kilometrekarelik alanıyla içinde 80'den fazla volkan konisi, peri bacaları, karstik mağaraları, kanyonları, kaya mezarları, taş köprüleri, tarihi evlerinin yanı sıra pek çok jeolojik, jeomorfolojik ve doğal mirası bünyesinde barındırıyor.
Kula Belediye Başkanı Selim Aşkın, yaptığı açıklamada, bünyesinde pek çok jeolojik ve jeoformolojik yapı ile doğal ve kültürel mirası barındıran jeopark alanının ziyaretçilere kapılarını açmaya hazırlandığını söyledi.
Aşkın, Kula Volkanik Jeoparkı'nın Türkiye'nin ilk ve tek jeopark alanı olma unvanını geçen ay kazandığını belirterek, önlerine yeni hedefler koyduklarını vurguladı.
Çalışmaların on yıl önce başladığını ve Kula'nın geçen ay 12'ncisi düzenlenen Avrupa Jeopark Konferansı'nda Uluslararası Jeopark Kalite Sertifikası'nı almaya hak kazandığını anımsatan Aşkın, inandıkları bir projeyi başarmanın halkı gururunu yaşadıklarını ifade etti.
Kula Volkanik Jeoparkı'nın, Avrupa Jeoparkları arasında 58 ve UNESCO Global Jeopark Ağı'na üye 99'uncu jeopark olarak sertifikalandırıldığını kaydeden Aşkın, Kula'nın bu fırsatı çok iyi değerlendireceğini dile getirdi.
Jeopark, içinde estetik, nadirlik ve bilimsel değerleri bakımından yerel veya uluslararası öneme sahip üstün nitelikli yer mirası öğelerinin bulunduğu sürdürülebilir bir yönetime ve yerel kalkınma programına sahip, sınırları belirli ulusal koruma alanlar olarak tanımlanıyor.
Avrupa'da 2000 yılında doğmuş yeni bir doğa koruma ve alan yönetimi kavramı olan jeoparkların sayıları, 2004 yılında UNESCO himayesine girip kısa sürede kabul görüp yaygınlaşmalarıyla 2013 yılı itibarıyla Avrupa'da 58'e, dünya genelinde 100'e ulaştı. Jeoparkların eğitim, koruma ve jeoturizm olmak üzere üç temel hedefi bulunuyor.