|

Modernizm 'hikmetin kaybı' ise postmodernizm onu geri getirmeli

Bedri Gencer, “Hikmat Kavşağında Edmund Burke ve Ahmet Cevdet” isimli kitabında, biri Fransa'da diğeri İstanbul'da hikmete ve geleneksel dünya görüşüne bağlılıkları ile bilinen iki aydını bir kitapta buluşturuyor

00:00 - 3/05/2011 Salı
Güncelleme: 22:21 - 2/05/2011 Pazartesi
Yeni Şafak
Modernizm 'hikmetin kaybı' ise postmodernizm onu g
Modernizm 'hikmetin kaybı' ise postmodernizm onu g

Yıldız Teknik Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bedri Gencer'in “Hikmet Kavşağında Edmund Burke ile Ahmed Cevdet” isimli kitabı Kapı yayınları arasından çıktı. Gencer kitabında hikmetin kaybedildiği Fransız İhtilal'ine karşı çıkan Edmund Burke ile Osmanlı'da aynı görüşü savunun Ahmet Cevdet'i hikmet kavşağında buluşturuyor.

Kitap 250 yıllık süreçte yitiklerimiz arasına giren 'hikmet'in yeniden keşfi için bir işaret sunuyor mu?

1789 Fransız İhtilali, hikmetin kaybedildiği modern dünyanın doğuşunu simgeliyordu. Bu ihtilale karşı duran İngiltere'den Edmund Burke ile Osmanlı'dan Ahmed Cevdet, hikmete dayalı bu geleneksel dünyagörüşünün son temsilcileri sayılabilirlerdi. Hikmete bağlı kaldıkları, “hikmet kavşağında” buluştukları sürece iki aydının şaşırtıcı derecede benzer düşündükleri görülür.

İki ismin birbirlerinden etkilenmeleri ihtimalinden söz edilemez. Bu itibarla ikisi arasında görülen şaşırtıcı entelektüel benzerlik, ancak ortak bir hikmet kaynağına dayanmalarıyla açıklanabilir. Dolayısıyla bizim yaptığımız gibi onların düşüncelerinin mukayeseli bir incelemesi, modern dünyanın yitiklerinin başında gelen hikmetin keşfi yolunda çok önemli bir işaret sunmaktadır. Sonucu bakımından modernizm “hikmetin kaybı” olarak görüldüğünde postmodernizmin en önemli işi, hikmete dönüş yolunu açmak olacaktır. Hedef, modern Batılı bilgi gibi Yahudileştirilmeye, İslâmîleştirilmeye ihtiyacın duyulmayacağı evrensel anonim hikmetin keşfidir.

'Hikmet' ve 'gelenek' ideoloji karşısında mevzi kaybetmiş midir?

'Hikmet' ve 'gelenek' ideoloji karşısında ciddi mevzi kaybetmiştir ki bu kayıp, hakikat politikasından kaynaklanır. Çağımızda, ülkemizde yaygın ideolojik körlüğün, otantik gelenek anlamında sünneti, insanlar-arası ilişkilerde edebi, estetiği nasıl yok ettiğinin örneklerini hepimiz acı bir şekilde görüyoruz.

Edmund Burke ile Ahmed Cevdet'in dünyasından bugüne, hikmet, gelenek, modernlik nasıl bir yansıma sunuyor?

Kadim dünya görüşünü karakterize eden merkezî terim hikmet olduğundan biz de Burke ile Cevdet'in gelenek yerine “hikmet kavşağında” buluştuklarını gözlüyoruz. Yahudi-Hıristiyan kültürüne özgü “gelenek” (kabala, tradition) kavramına karşılık “otantik gelenek” anlamına gelen sünnet de hikmet gibi evrensel bir terimdir. Sünnet, Hz. Muhammed veya Konfüçyüs gibi peygamber veya bilgelere atfedilen isimli, edeb ise isimsiz “estetik duyuş, düşünüş ve yaşayış tarzı” anlamına gelir. Modern dünyada ise fıtrata uygun olsun olmasın, insan yapımı her şeye delalet eden bir kavram olarak kültür, sünnetin yerini almıştır. Sünnetten, edepten yoksun başıboş bir kültürün hayatlarımızın altını nasıl oyduğunu görüyoruz.



13 yıl önce