|

New York'un cazına Roman havası

Geleneksel Çingene, Balkan ve Türk ezgilerini Caz, Funk gibi müzik türleriyle birleştirerek farklı sentezler yaratan New York Gypsy All Stars, Türkiye'de 9 gün boyunca bir dizi performans sunmaya hazırlanıyor

Harun Karaburç
00:00 - 20/07/2011 Çarşamba
Güncelleme: 22:50 - 19/07/2011 Salı
Yeni Şafak
New York'un cazına Roman havası
New York'un cazına Roman havası

Roman müziğinin Amerika'daki önemli temsilcilerinden New York Gypsy All Stars ikinci kez Türk dinleyicileriyle buluşmaya hazırlanıyor. 20- 29 Temmuz tarihleri arasında bir dizi konser vermek üzere Türkiye'ye gelecek olan grup yarın Jolly joker Balans'ta en güzel şarkılarını İstanbullu hayranları için seslendirecek. Sahnede onlara klarnetiyle Hüsnü Şenlendirici eşlik edecek. Geleneksel Çingene, Balkan ve Türk melodilerini caz, funk gibi soundlarla harmanlayan Gypsy All Stars Türkiye'de de hatırı sayılır bir hayran kitlesine sahip. Makedon, Türk, Yunanlı ve Amerikalı müzisyenlerden oluşan grup bu sonbaharda ilk albümleri 'Romantek'i çıkarmaya hazırlanıyor. Grup üyeleri basgitarda Panagiotis Andreou, kanunda Tamer Pınarbaşı, davulda Engin Günaydın ve klavyede Jason Lindner'dan oluşuyor. Grubun lideri ve klarnetçisi İsmail Lumanovski ile müzik serüvenlerinin başlangıcını, seyrini ve Türkiye'yi konuştuk.

Grup üyeleriniz farklı kültürlerden, ülkelerden geliyor. Bir araya gelmeniz nasıl gerçekleşti? Sizi bir araya getiren ne oldu?

Tesadüfî karşılaşmalar ve biraz da şans herhalde, bizler müzikle yaşayan, müzikle kariyer yapan kişileriz. New York'un biraz bu özelliği var, dünyanın her yerinden farklı insanlar buraya geliyorlar sonra kimyaları uyan yaptıkları işleri beğenen, sanatsal çalışmalarını birleştirebiliyorlar. NY Gypsy All Stars'ın hikâyesi de böyle oldu, New York'daki eski bir mekanda klarnet çalıyor, ekibimle beraber canlı performans yapıyordum. Mekâna basgitarcı Panagiotis Andreou geldi ve duyduğu müzikler karşısında hayranlık duyarak bize katıldı hemen jam session yaptık o gece ve bunun sonucunda gördük ki çok uyumlu ve dinleyicilerin de çok hoşuna giden bir beraberlik ortaya çıktı. Grubumuzun halen menajeri olan Serdar İlhan'ın da teşviki ile birincisi yapılan New York Gypsy Festivali'nde Ivo Popasov ve Hüsnü Şenlendirici ile beraber ilk konserlerimize çıktık ve NY Gypsy All Stars ismi ile grubun ilk temelleri bu şekilde atıldı. Ben ve Panagiotis, üç yıl sonra muhteşem bir kanuni olan Tamer Pınarbaşı ile tanıştık, ayrıca besteci tarafı kuvvetli olan Tamer sayesinde grup kendi müziği üzerinde yoğunlaşarak çalışmaya başladı. 2 yıl önce gruba Engin Kaan Günaydın katıldı, en son katılan üyemizde piyanist/keyboardcu Jason Linder oldu. New York müzik sektöründeki en önemli müzisyenlerinden bir tanesi olan Jason, müziğe NY'a has elementler ve renkler katarak gruba yepyeni bir hava kattı, kuruluş hikâyemiz böyle.

BİRBİRİMİZİN MÜZİK KÜLTÜRÜNÜ SEVMEYİ ÖĞRENDİK
Türk ve Çingene ezgilerini caz ve funk ile harmanlıyorsunuz. Sizin için bir tanımı var mı müziğinizin?

Müziğimizi tanımlamak için New York'un Caz ve Funk'ı ile harmanlanmış Roman müziği diyebiliriz. Grubun bir melodi bölümünü oluşturan tarafı (klarnet ve kanun), bir de ritm bölümünü oluşturan kişileri var (keyboard, bas ve davul). Besteler ise Tamer ve bana ait. Bu iki grup ortaklaşa işbirliği yaparak yani bir bölüm melodileri düzenlerken, ritm bölümü de alt yapıyı, ritmi ve armonileri düzenliyor.

Kendi müzik tarzınızın dışında dinlediğiniz müzikler neler? İlerleyen zamanlarda radikal bir değişiklikle başka bir müzik tarzını denemeyi düşünür müsünüz?

Bizim tarzımıza yakın olanlar Kuzey Afrika'da, özellikle Cezayir ve Fas'ta bu tarz sentezler çok güzel oturdu. Bunu Rai müziğinde de görebilirsiniz. Ayrıca Hindistan'ı da ayırmak lazım, olağanüstü bir zenginlik, çeşitlilik, tarih ve coşkulu müzikleri var. Ve giderek bu sentez daha da oturacaktır. Müziğimizde radikal bir değişiklik yapacağımızı hiç sanmıyoruz, çünkü o kadar zengin bir müzik geleneği var ki içinde, Balkan, Türk müziği, Roman müziği gibi, caz etkileri, zaten bir sınırımız yok, ama etkilendiğimiz ve hoşumuza giden şeyi yaptığımız için böyle daha da gelişerek ve büyüyerek gidecektir.

Hangi milletten olduğu fark etmeksizin insanlar müziğinizde kendini içine alan bir tat, lezzet bulabiliyor. Bu evrenselliği nasıl yakalıyorsunuz?

Bu evrenselliği yakalamak için çok çaba sarf etmeye gerek yok çünkü grubun içinde farklı yerlerden gelen kişiler yer alıyor. Grubumuz Makedon, Türk, Yunanlı ve ABD'li müzisyenlerden oluşuyor. Biz birbirimizin müzik kültürünü sevmeyi öğrendik. Türk ve Balkan müziği inanılmaz zengin bir müzik. Müziğimizde bunların etkisini rahatlıkla bulabilirsiniz. Sonuç olarak bu çeşitlilik ve zenginlik grubun müziğine çok olumlu etki ve katkı yapıyor.

Türkiye turneniz 8 konserden oluşuyor. Çok farklı illerden insanlarla karşılaşıyorsunuzdur. Türk dinleyicisini nasıl buluyorsunuz? Türkiye'nin sizin için ayrı bir yeri olmalı…

Elbette Türkiye'nin bizim için yeri çok ayrı ve evet en son Nisan'da gelmiştik ve sadece İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlerde değil, Kayseri, Elazığ gibi farklı Anadolu şehirlerinde konserler yaptık. Hepsi o kadar farklı ama bir o kadar zengin gelenek ve köklere sahip yerler ki, gittiğimiz her yerden çok güzel anılarla ayrılıyoruz. Bunlar müziğimize ve yaşamımıza da dokunuyor haliyle, çok fazla etkileşim var, çok besleniyoruz kültürel ilişkilerden. Sanıyorum sık sık devam edecek bu gelişlerimiz çünkü her gelişimizde daha fazla tepki ve olumlu geri dönüşler oluyor. Bu karşılıklı sevgi gelişerek büyüyecek, tahminimiz o.


HÜSNÜ DOĞAÇLAMAYA YATKIN BİR MÜZİSYEN

Yarın sahnede size Hüsnü Şenlendirici eşlik edecek. Şenlendirici ile olan müzikal uyumunuzu neye bağlıyorsunuz?

Hüsnü Şenlendirici ile birçok defa birlikte sahne aldık, yıllardır tanışıyoruz, o da iyi bir müzisyen ve sahnede birlikte müzik yaparken hepimiz çok keyif alıyoruz. Hüsnü de bizim gibi doğaçlama müziğe çok yatkın birisi, konserlerimize gelenlerde müziğin içindeki bu enerjiyi ve karşılıklı uyumu hissediyorlar ve hep birlikte eğleniyoruz.



13 yıl önce