|

Saz ile caz arasında

Bağlamaya getirdiği yeni çalım tekniğiyle dikkatleri üzerine çeken Zeki Çağlar Namlı, dünyaca ünlü virtüöz Dominique Di Piazza ile “Face to Face/ Yüzyüze” albümünde buluştu

Harun Karaburç
00:00 - 13/02/2011 Pazar
Güncelleme: 23:46 - 12/02/2011 Cumartesi
Yeni Şafak
Saz ile caz arasında
Saz ile caz arasında

Dünya müzik arenasında kendine özgü geliştirdiği bas tekniğiyle ve John Laughlin, Dennis Chambers, Zakir Hussain gibi müzisyenlerle birlikte yaptığı albümlerle milyonlara ismini duyuran Dominique Di Piazza ile kültürel enstrümanımız bağlamaya yeni anlamlar yükleyerek kendi teknik altyapısını ve soundunu oluşturan Zeki Çağlar Namlı, Face to Face/ Yüzyüze albümünde bir araya geldi. Emre Karabulut'un gitarıyla eşlik ettiği albümde ağırlıklı olarak Namlı'nın besteleri ve uzun doğaçlamalar yer alıyor. Bağlamanın gelişmiş bir enstrüman olduğunu göstermek anlamında diğer müziklerle de kullanmanın gerekli olduğunu söyleyen Namlı, bağlamaya getirdiği özgün yorumu için kendini eleştirenlerin de faşist bir tutum içinde olduklarını söylüyor.

Basgitar ve bağlamayı bir araya getirme fikri nasıl gelişti? İlk başta nasıl birşeyin ortaya çıkacağını tahmin edebiliyor muydunuz?

Böyle bir çalışmaya basgitar ile bağlama nasıl olur diye başlamadık. Benim için önemli olan kişilerdir, çaldıkları enstrümanlar değil. Dominique ile anlayışlarımız birbirine renk katan anlayışlardı. Çalım teknikleri olarak da bana yakın bir teknikte çalıyor. Albümde bulunan doğaçlamalara o bütünlüğü katmak da ruhların örtüşmesiyle ilgili birşey. Çünkü ezbere bir şey yapmıyorsunuz.

Daha önce Dominique Di Piazza ile bir çalışma içerisinde bulunmuş muydunuz? Onu önceden tanıyor muydunuz?

Daha önceden tanışmıyorduk ama Dominique'i çok eskiden beri biliyorum. Tanışmamız bu çalışma vesilesiyle oldu. Ortak bir çalışma nasıl yapabiliriz, ne yapabiliriz dedik ve çalışmalara başladık. Bu çalışmalar sonucunda da stüdyoya girdik ve bunu insanlarla paylaştık. Dominique ile çalışmak aslında biraz da menajerimin fikri idi.

“Face to Face/Yüzyüze” albümü müzikal ve kültürel yapımızı yansıtması açısından nasıl bir albüm oldu?

İlk önce Dominique bağlamayı tanımış oldu bu albümle. Çünkü Dominique bağlamayı hayatında ilk kez görümüştü ve adını dahi bilmiyordu. Bu albüm dolayısıyla gideceğimiz festivaller bağlamanın tanınması anlamında “belki” önem arz edebilir. Halk müziklerinde kullandığımız saza, caz müziğini de katıyoruz. Dünyayı kucaklayan bir müzik yapıyoruz. Albümde gördüğünüz gibi makamsal geçişler de kullanıyoruz. Bağlamanın gelişmiş bir enstrüman olduğunu göstermek anlamında diğer müzikleri de kullanmak gerekli ve önemli diye düşünüyorum.

Bu bir caz albümü müydü peki?

Buna bir isim koymak çok yanlış. Çünkü bunun içinde siz caz akorlarını da bulabilirsiniz, Türk müziği makamlarını da Hindistan ritimlerini de... Böyle abümlerde de en sık rastlanan soru ve sorundur tarz meselesi. Müzik, bütün bir şey, tarzlara ayırmak doğru değil.

Dominique dışında çalışmayı istediğiniz bir müzisyen/ müzisyenler var mı?

Aslında benim dünyada çok beğendiğim müzisyenler var. Ama bu uyum zor yakalanıyor. Çok beğendiğiniz bir müzisyenle yanyana geldiğinizde ortaya iyi birşeyler çıkmayabilir. Müzik önceden tahmin edilen bir şey değil. Bu anlamda Dominique istisna idi. Çünkü yanınızdaki insan yabancı kültürden geliyor. Biz konumumuz itibariyle Batı Müziği dinliyoruz ama onlar çok Türk Müziği dinleyen insanlar değil. Bu anlamda bir uyum sağlamak çok istisnaiydi.


Bağlamayı çalış tekniğiniz alışılmışın dışında. Çok tepki alıyor musunuz?

Evet çok aldım. Ancak sonuçta ben kendi odamda kendi başıma bağlama çalamayacaksam ne anlamı var yaşamanın. Sonsuz geçmişle sonsuz gelecek arasındaki kısacık ömrümde nasıl kendime nefes alıyorsam, dünyayı nasıl görüyorsam bu ömrün hakkını vermek için de kendi duyduğum şekilde, kendi algılarımla müzik yapacağım. Aslında benim korkmamdan daha çok klasik çevrelerin bu tarz eleştiriler yapmaktan korkmaları lazım. Çünkü bu biraz faşist bir tutum.






13 yıl önce