|

'Türkü bir devinimdir'

Özlediğimiz türküleri hakkını vererek, türkü tadında okuyor, pop-rock-jazz formunda yorumlanmasını ise 'devinim' olarak niteliyor. Türkünün tükenmeyeceğini söyleyen Orhan Hakalmaz, son albümünde 'Sevilir' diyor.

Havva Setenay İlhan
00:00 - 2/03/2001 Cuma
Güncelleme: 11:43 - 8/01/2014 Çarşamba
Yeni Şafak
'Türkü bir devinimdir'
'Türkü bir devinimdir'

Anadolu'nun bağrından kopup gelen ve yüzyıllara meydan okuyan türkülerimiz, halk müziği sanatçılarımız dışında farklı dallarda müzik yapan sanatçılarımız için de vazgeçilmez bir kaynak durumunda. Pop-rock-jazz formunda yorumlanan türküler, işin özüne dikkat etmeyen yorumcular nedeniyle türkülerin yozlaşmasını da beraberinde getirdi. Orhan Hakalmaz, hem yorumuyla hem de akademik eğitimiyle türkülerin nasıl okunacağını en iyi bilen sanatçılarımızdan birisi. 'Sevilir' adlı yeni albümüyle sevenlerinin karşısına çıkan sanatçı, bu albümün yanında verilmek üzere türküler hakkında bilgiler içeren bir de kitapçık hazırlattı. Ülkemizde 'Türkü nedir?' sorusuna cevap verebilecek sanatçılardan biri olan Orhan Hakalmaz'la 'türkü tadında türküler' sunduğu yeni çıkan albümü 'Sevilir' ile türküler üzerine konuştuk.

Kalite her zaman 'Sevilir'

25 yıldır profesyonel anlamda müzikle uğraşan Orhan Hakalmaz, ağır başlı, geleneksel değerlere sahip çıkan, mütevazi bir sanatçı. Ekranların seviyesiz müzik programlarıyla bombardıman altına tutulduğu bir dönemde, hazırladığı seviyeli programlarla her yaştan herkesin sevgilisi olmayı başaran sanatçı, yeni albümüyle de izlediği seviyeli yoldan taviz vermiyor.

Sanatçının 'Sevilir' adlı yeni albümünde, Konya yöresinden Bir Taş Attım Alıca, Yozgat yöresinden Dersini Almışta Ediyor Ezber, Erzican'dan Yarim Senden Ayrılalı, Kerkük'ten Bu Dağda Dolanırsan, Şanlıurfa yöresinden Dön Beri, Dön Beride Yüzün Göreyim, Burdur'dan Dirmilciktem Gider Yaylanın Yolu, Malatya yöresinden Çiçekten Harman Olmaz, Bu Bağda Dolanırsan adlı anonim parçalarla Sevilir ve Ah Bu Gurbet adlı kendisine ait iki parça yer alıyor.

Ayrıca kasette Ali Ekber Çiçek ve Neşat Ertaş'ın üç parça ve bir Azeri türküsü bulunuyor.

"Bu albümü sırf sanat için sanat yapmak amacıyla yapayım demedim. Ama hiç kâr amaçlı düşünmediğimi de itiraf etmeliyim. İkisinin dozunu fazla karıştırmadan birşeyler yapmaya çalıştım. Açık konuşmak gerekirse biz bu işten paramızı kazanıyoruz, eteğimizdeki taşları döktük" sözleriyle albüm çalışmalarını anlatan Hakalmaz, son yıllarda türkülerin pop-rock-jazz şeklinde yorumlanmasının, türkülerin hızlı bir şekilde tüketilmesine neden olamıyacağını öne sürüyor. "Türkülerin pop-rock-jazz tarzında yorumlanması bir devinimdir. Türkülerin tükenmesi imkansız" diyen sanatçı, halkın anonim kültürüyle beslendiği için, türkülerin hiçbir devirde bitmeyeceği ve halk tarafından sürekli yeni yeni türkülerin oluşturulacağı kanısında.

Türkülerin modernize edilmesine karşı çıkan Hakalmaz, bas gitar kullananılarak türkülerin modernize edilme çabasını, modern bir görünüm vermek amacıyla Süleymaniye Camii'sinin ikinci katına McDonald's açılmasına benzetiyor.

Son yıllarda 'türkü nedir?' sorusu müzisyenler tarafından sık sık soruldu ve ortaya çeşitli tanımlar atıldı ama 'türkü'nün ne olduğu sorusuna net bir yanıt getirilemedi.

Bu konuya ülkemizde en iyi cevap getirebilecek isimlerden biri olan Orhan Hakalmaz'a göre türküler bizzat halk tarafından beslenen ve benimsenen ezgiler.

Türkü neye denir?

"Halk şarkılarına türkü denir. Bir eser muhakkkak ki gökten zembille inmiyor, türküleri kimler ortaya çıkarıyor? Aşıklar ve türkü yakıcılarının ortaya çıkardığı eserler, o yörenin insanları tarafından hüsnü kabul görür. İnsanlar yıllar geçse de o türküyü unutmazlar ve türkü üzerinde ufak tefek değişiklikler yaparlar. Halkın kendi yorumunu, duygularını, şivesini katmasıyla türkü ortaya çıkar. Yani türkü de halk şarttır. Mesela benim bu kasetimde bestelediğim 'Ah Gurbet' adlı parçaya, türküye benzediği ve bağlama çaldığım halde türkü dememek lazım. Bunu insanlara anlatmaya çalışıyoruz, insanların çoğu anlatmak istediklerimizi anlıyor ama malesef müzikle uğraşıp da anlamayanların olması beni üzüyor."

Sanatçı, herkesin ancak bir enstüramanı ustaca çalabileceğini, diğerlerinden de sadece ses çıkarabileceğini söylüyor: "Ben çalarım demek haddi çok aşan bir şeydir. Çünkü ud çalıyorum dersem bir udi gelip karşımda ud çalarsa çok ayıp olur. Ben bağlama dışında başka enstürümanlardan 'ses çıkaramıyorum'. Herkes bağlamadan melodi çıkarabilir, ama bağlamayla halk müziği çalmak çok zordur çünkü yöresel tavırlarımız var. Halk müziği inanılmayacak şekilde zengin bir müzik. O yüzden ben sadece halk müziğine yetişmek istiyorum."


23 yıl önce