|

UZUN HİKÂYE

Öykücülüğümüzün usta İsmi Mustafa Kutlu'nun yeni çıkan kitabı Uzun Hikaye'ye dair, öyküyle hemhal olanlarla konuştuk; Uzun Hikâye'yi, kısaca anlatma mümkünsüzlüğünde...

Fadime Özkan
00:00 - 23/03/2000 Perşembe
Güncelleme: 17:49 - 13/01/2014 Pazartesi
Yeni Şafak
UZUN HİKÂYE
UZUN HİKÂYE
Kutlu'nun uzun koşusu
ÖMER LEKESİZ
Tahkiyede Yusuf sınırı

"Uzun Hikâye" günlük dildeki kullanımıyla "...vesselam uzun hikâye"yi ve genel-geçer öykü boyutundan uzun anlatımı işaret eden tevriyeli bir söyleyiş. Mustafa Kutlu işi daha baştan sıkı tutarak, "seçkin ve seçmeci bir sanatkâr" imajıyla çıkıyor okurunun karşısına. "Uzun Hikâye", uzun soluklu güzel bir öykü. Roman denilemez miydi ya da az bir ilaveyle romanlaştırmak mümkün olmaz mıydı, diye sormak gereksiz; çünkü anlatımın tamamına hakim mantık öykü mantığı. Ve bir tanıma göre, "iyi öykücü" öyküde ısrar edendir. Kutlu bu açıdan da iştigalde istikrar veya meslekte mükemmel bir ahlaki duruş örneği veriyor. "Uzun Hikâye"de altı çizilecek bir diğer önemli husus, Kutlu'nun hemen öykünün genelinde "ressam gözü/görüşü"nü yetkin düzeyde kullanmması. Vagon-ev, ortam, ırmak, kümbet, horozlar, beyaz at, güvercinler, karanfiller, kahkaha çiçekleri, öykücü olacak çocuk, gencecik yüzere vuran aşk ağrıları, çay ocakları... Her biri, pastoral bir senfoniden ak kağıt üstüne düşen tüyler gibi hafif, kuşlar gibi sıcak sözcüklerden oluşan yazı-resimler... Kurgusuyla da bir güzel "Uzun Hikâye". Siyah-beyaz filmlerin tekniğinden mülhem nostaljik tatlarda bir yapılanma... Tam biterken başlıyor "Uzun Hikâye", tam başlarken bitiyor. "Uzun Hikâye"deki söyleminin biricikliği konusunda benim dikkatimi çeken: "Tahkiyede Yusuf Sınırı" olarak kavramlaştırabileceğim o insani/imanî sınırın hassasiyetle korunmuş olması. Kahramanın, babasının komşu kadınlarla ilişkisini belirleyen "Böyle böyle Saadet Hocanım bana pervane kesildi (...) babam bu yoğun alakaya karşılık verdi mi? Bilmiyorum. Bilsem de söyleyemem." cümleleri bunun çarpıcı bir örneği. Ayrıca, söyleyişlerdeki kelime tasarrufu ve özgüllük çok önemli. Örneğin, sinemadaki yangının sebep olduğu karmaşa, gürültü, heyecan bir cümle ile somutlaştırılıverir: "Oluyor mu siyah-beyaz film sana renkli"... Mustafa Kutlu öyküsünün yerli öykücülükte bir kilometre taşı olduğu tartışılamaz; "Uzun Hikâye"si ile izinden yürüyenler için bu kilometre taşının tam üstüne o noktadan çok daha ilerisini aydınlatan bir fener koyduğu da...

ABDULLAH UÇMAN
Uzun Hikâye, doruk noktası

Uzun Hikâye'yi çok beğendim, çok başarılı buldum. Son yıllarda, genç yazarların çıkardığı kitaplar arasında okuduğum en başarılı kitap. Anlattığı olaylar zincirini okuyunca, yaşadığımız olayları canlı bir şekilde aktardığı izlenimi uyandı bende. Kutlu'nun yazarlık çizgisinde gerçekten 'doruk nokta' diyebiliceğim bir seviyede Uzun Hikâye. Mustafa Kutlu'dan Uzun Hikâye'den sonra da, Uzun Hikâye'den daha güzel eserler beklediğim temennimi ileteyim.

ÖMER ERDEM
Anlattığını, iyi anlatıyor

Sanırım, Mustafa Kutlu'nun "Uzun Hikâye"si üzerine söylenebilecek en belirgin yargı, "Edebiyatın bir şeyi iyi anlatabilmek"te sergilediği başarıdır. Çünkü, "neyin" anlatıldığı değil, "nasıl" anlatıldığı bir edebiyat kriteridir. Dilin başladığı yer ile sınırına vardığı yeri de içerir bana göre bu.

FATMA KARABIYIK BARBAROSOĞLU
Siyah-beyaz film dinginliğide

Mustafa Kutlu, okuyucularını siyah-beyaz bir film dinginliğine çağırmakta. Yazmayı değil, söylemeyi tercih eden bir üslup kullanılıyor. Hikâyenin kurgusu ve anlatış biçiminde sözlü kültürün izi sürmekte, atasözü ve değimlere müracaad edilerek, uzun tasvir ve tahlillerden kaçınılmakta. Kendi sevda hikâyesi babasının hikâyesinin sonuna benzemeyen oğul, İstanbul'a gitmek üzere yola çıkar. Tıpkı babası gibi gideceği yere gitmekten vazgeçmiş, bir otel odasında babasının daktilosunun başına geçmiş yazarken, anlatıcı perdeyi indirir. Çünkü yazar bir yandan hikâyesini bitirirken bir yandan da okuyucu ile arasına kurmuş olduğu ortak şuuraltına hitap ederek hikâyenin yazılmamış kısmının devamını her okuyucunun muhayyilesine bir tohum olarak ekmiş olur. Tam söze başlamışken, hikâyeyi yarılamışken anlatıcı sözü düğümler ve 'uzun hikâye işte' der.


24 yıl önce