|

İbadetler ruhumuza huzur verir: Dini inanç ve ibadetlerle psikoterapi

Çağımız insanlarının maddiyata dayalı yaşayışları psikolojik sorunları da beraberinde getiriyor. Bir kısmı inanç eksikliğinden kaynaklı bu sorunların çözümü iman ve tevekkülle Allah’a teslim olmak, O’na güvenip, sığınmak. K.Maraş Sütçü İmam Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden Doç. Dr. Necmeddin Şeker, “dini inanç ve ibadetlerle psikoterapi”nin nasıl olacağını sizler için yazdı.

00:00 - 26/11/2021 vendredi
Güncelleme: 15:42 - 26/11/2021 vendredi
Yeni Şafak
Hazırlayan: Zeynep Betül Erhun 
Fotoğraf: Servet Demir
Hazırlayan: Zeynep Betül Erhun Fotoğraf: Servet Demir

Bütün ilahi dinlerin Allah katındaki adı İslâm’dır. İnsan da İslam fıtratı üzere yaratılmıştır. Fıtrata aykırı her düşünce ve davranışın insana hayatı zehir ettiğini kendimizde ve çevremizde rahatlıkla müşahede etmekteyiz. Özellikle dünyevileşmenin hayatımızı etkisi altına aldığı çağımızda bunu çok daha belirgin bir şekilde hissetmekteyiz.

İnsanın sadece biyolojik bir varlık olmadığı, manevi bir cephesinin de bulunduğu unutulmamalıdır. Hakikat-ı halde insanı insan yapan et ve kemik değil kalp, ruh, akıl ve nefis gibi manevi organlardır. Beden bir kafes mesabesinde olup asıl cevher Allah tarafından kendisine üflenen ruh ve ruhun fonksiyonlarıdır. Mideyi doyurup kalp ve ruhu aç bırakmak insanın yaratılış amacına aykırıdır. Bunun en büyük göstergesi her şeyi maddede arayıp maneviyatı ihmal eden çağımız insanının ruhsal buhranlar içinde kıvranarak stres ve sıkıntılarla boğuşmasıdır.

Bu psikolojik problemlerin tedavisi için günümüzde insan aklının ve tecrübesinin ürünü olan birçok psikoterapi yöntemi geliştirilmiştir. Gerek birey gerekse toplum bazlı bu terapi yöntemleri kısmen ve geçici olarak insanı rahatlatsa da köklü çözüm üretmekten yoksundur. Psikolojik sorunların köklü çözümü, insanın yaratıldığı fıtrata yani İslam’a uygun yaşamasındadır. Zira İslam, getirdiği inanç, ibadet ve ahlak ilkeleriyle birey ve toplum hayatını en güvenli ve en sağlıklı bir zemine oturtmuştur. Doğru İslamiyet’i hayatlarına rehber edinen insanlar hem maddi hem de manevi açıdan dünya hayatını cennete çevirebilirler.


MANEVİYATTA KÖRLEŞİYORUZ

Stres asrı olarak da adlandırılan çağımızda her şeyi maddede arayanların maneviyatta körleştiği, istediği her şeyi elde edemediği, bu yüzden de manevi sorunlar yaşadığı bilinmektedir. Zira insanın arzu ve istekleri sınırsız ancak imkânları sınırlıdır. Bu dünya hayatında sınırlı imkânlarla sınırsız arzu ve isteklerin karşılanması mümkün değildir. Bu konuda tek çözüm yolu iman ve tevekkülle Allah’a teslim olmak, ona güvenip, ona sığınmaktır. Aksi takdirde kalp, ruh ve diğer manevi duygular açlıktan ve gıdasızlıktan feryat ederek hayatı yaşanmaz hale getirecektir. Kur’an “Dikkat edin kalpler ancak Allah’ı anmakla mutmain olur” buyurarak bu hakikate işaret eder. “Allah anıldığında kalpleri ürperir, kendilerine Allah’ın ayetleri okunduğunda imanları inkişaf eder” ayetleri de Kur’an okumanın ve dinlemenin insan psikolojisi üzerindeki etkisine işaret etmektedir. Nitekim “Biz Kur’an’dan müminler için şifa ve rahmet olacak şeyler indiririz” ayeti ile “De ki o Kur’an iman edenler için hidayet ve şifa kaynağıdır” ayeti gibi ilahi mesajlarla kutsal kitabımız bu hususa işaret etmektedir. Sadece okunan ezanlarla, getirilen salavatlarla, yapılan zikirler, dualar ve Kur’an tilavetleriyle nice hasta kalplerin şifa bulup ihya olduğu bilinmektedir.

RUHEN TERAPİ YAPIYOR

Allah’ın farz kıldığı namaz, oruç, hac, zekât, kurban ve benzeri ibadetlerin her birisi onlarca hikmete mebni olarak emredilmişlerdir. Kuşkusuz bütün ibadetler sadece ve sadece Allah emrettiği için yapılır. Ancak sonsuz hikmet sahibi olan Allah bu ibadetlerin her birisine yüzlerce hikmet dercetmiştir. Konumuz bağlamında bu hikmetlerin psikoterapi yönü elbette ki görmezlikten gelinemez. Allah’ın emirlerini yerine getirmenin vereceği haz ve huzurun insanı ruhen ne kadar terapi ettiği bizzat yaşayanların malumudur. Sadece abdestin bile insanı maddi ve manevi olarak ne kadar rahatlattığı yapılan çalışmalarla kanıtlanmış bir hakikattir. Namazda huzur-u ilahide kemerbeste-i ubudiyet ile kıyama durup el bağlamak, rükûa varıp boyun eğmek, secdeye kapanıp yakarmak, el açıp duaya durmak gibi erkân ile, sonsuz bir güce sığınıp ona teslim olmak, onun azameti karşısında acizliğini kabul edip itiraf etmek kalp huzuru için en büyük terapi olmalıdır. Hakiki bir orucun insanlara (manen) yarı melek hüviyeti kazandırdığı, zekât ibadetinin hem malı temizleme hem de kalbi temizleme özellikleri taşıdığı ehlinin malumudur. Hac ibadetinin ihramıyla, vakfesiyle, tavafıyla ve kurbanıyla her bir rüknünün taşıdığı anlam, insanı farklı bir âleme götürerek adeta bir ahiret provası yaptırmaktadır.

ALLAH’IN İPİNE SARILMALIYIZ

Özetleyecek olursak insanı yaratan ve yaşatan Allah, onun bu dünya hayatında nasıl yaşaması gerektiği konusunda da hidayet rehberleri olarak görevlendirdiği peygamberler kanalıyla bildirimlerde bulunmuştur. İnanç, ibadet ve ahlâk ilkelerinden oluşan bu bildirimleri hayatlarına hakiki rehber edinen insanlar en mesut ve bahtiyar insanlardır. Yaratıldıkları fıtrata aykırı hareket edenler ise kendi iradeleriyle hayatı cehenneme çevirmektedirler. Hülasa dünyayı isteyen de ahireti isteyen de Allah’ın ipine yani Kur’an ve sünnete sarılmalıdır.

#Sütçü İmam Üniversitesi
#İlahiyat Fakültesi
#Necmeddin Şeker
il y a 2 ans