Kara Kıta'nın çocukları ülkemizde gelecek arıyor ve çeşitli destek ve burslarla ülkemizde üniversite eğitimi alıyor. Mustafa Alin de eğitim için Cibuti'den Türkiye'ye gelen bir üniversite öğrencisi. İstanbul Teknik Üniversitesi'nde Elektrik Mühendisliği okuyor. Mustafa, Ramazan'ı da dört yıldır Türkiye'de geçiriyor. İki aydır Türkiye'de yaşayan arkadaşını İstanbul'a ve Ramazan'a alıştırmaya çalışan Mustafa 17 saat oruç tutmaya alışmış olsa da arkadaşı zorlanıyor. 'Bana sürekli 'ne kadar kaldı' diye soruyor daha alışamadı' diyor arkadaşı için.
Türkiye'ye ilk geldiği günlerde Afrika ve Cibuti yemeklerini yapan yerleri arayan Mustafa Alin içlerinden sadece pilavı bulabilmiş Türkiye'de. 'Ramazan'da Senbuse diye bir yemeğimiz vardır. Aslında Hint yemeğidir. Dürüm gibidir ama hamurun içine sararız kıymayı ve o şekilde fırına veririz. Bir de Bagi diye bir yemek vardır o da hamurdan yapılmış köfte gibi bir şey' diye yemeklerini anlatan Mustafa Alin, artık Türk yemeklerine de alışmış. En çok sulu yemekleri ve mercimek çorbasını seven Mustafa, çorbayı ilk defa Türkiye'de içmiş. Sıcak dolayısıyla sıcak yemekler çok nadir bulunuyor, tatlı ve çorba ise neredeyse yok. İftar'da önce Senbuse yiyorlar daha sonra da meyve ve su. Akşam namazı ve Yatsı namazından sonra asıl yemek yeniyor Cibuti'de. Türkiye'dekinden farklı olarak çaya su yerine süt koyan Cibutililer, sahurda mısırın üzerine süt koyup çorba gibi içiyorlar. Darı ise pilav gibi yapılarak yeniyor.
Türkiye'de öğrenci evinde yaşayan Mustafa Alin, Cibuti'de yaşadığı bayramlara özlem duyuyor. Herkesin sokaklarda olduğu birbiriyle bayramlaştığı, komşuların birbirine misafir olduğu, çocukların sevindirildiği bayramı henüz burada görmemiş. 'Komşularımız dört senedir bizimle bayramlaşmadı, çocuklar kapımıza gelmiyor. Sadece davulcu geliyor o da bahşiş istemek için.' diye sitem eden Mustafa İstanbul'da sokağa çıkan birisinin bayram yaşandığını anlamasının zor olduğunu söylüyor. 'Burada sanki bayram yok gibi geliyor bana'...
