|

Bilim insanı: Ali Kuşçu

İslam dünyasına yön veren kişilerin tanıtımında bu seferki konuğumuz Ali Kuşçu. Bir astronom, matematikçi ve dil bilimci. Matematik ve astronomi bakımından Osmanlı Türklerinin oldukça parlak çağını yaşatan isim.

09:00 - 2/06/2019 Pazar
Güncelleme: 12:22 - 2/06/2019 Pazar
Diğer
Ali Kuşçu, astronom, matematikçi ve dil bilimci.
Ali Kuşçu, astronom, matematikçi ve dil bilimci.
Astronom, matematikçi ve kelâm âlimi olan Ali Kuşçu, 1403'te Semerkant'ta doğdu. Babası Muhammed, Timur İmparatorluğu Sultanı ve astronomu Uluğ Bey'in kuşçusu olduğu için ailesi "Kuşçu" lakabıyla meşhur olmuştur.

Ali Kuşçu, Kadızâde- i Rûmî ve Uluğ Bey gibi dönemin meşhur bilginlerinden matematik ve astronomi tahsil etmiş ve aklî ilimlerin yanında naklî ilimleri de öğrenmiştir.

Öğrenmeye karşı olan azmini bir türlü tatmin edemeyen Ali Kuşçu, gerek Uluğ Bey'den ve gerek Kadızâde-i Rûmî'den izin alamayacağım korkusu ile veya bizim sana öğrettiklerimiz yetmedi mi hissini uyandırmamak azmiyle habersizce Kirman'a gitmiştir.

Prof. Dr. Ahmet Kankal bu gidişin naklî ilimlerdeki bilgisini genişletmek için olabileceğini yazar. Çünkü o devirde Kirman'da ne rasathane ne de astronomi ilmi üzerine çalışan ünlü bir âlim vardır.

Ali Kuşçu Kirman'da iken bir müddet kendisinden haber alınmaz ve bu kayboluşu biraz endişe uyandırır. Nihayet kaldığı müddeti yeterli görerek tekrar Semerkant'a döner. Doğruca hocası Uluğ Bey'in huzuruna çıkar ve bunca zaman kendisinden uzak kaldığından ötürü özür diler.
  • Uluğ Bey özrünü kabul eder. Lâkin:
  • -Bana Kirman'dan ne hediye getirdin diye sorar.
  • Ali Kuşçu:
  • -Bir risale getirdim ve onda kamerin şekillerini hallettim dediğinde
  • Uluğ Bey:
  • -Getir göreyim, hangi noktaları hallettiğini söyleyeyim emrini verir, bunun üzerine Ali Kuşçu ayağa kalkarak eserini baştan sona kadar okur
  • Okuduğunu dikkatle takip eden Uluğ Bey, Ali Kuşçu'ya karşı duyduğu takdir hissini söylemekten çekinmemiştir.
Uluğ Bey Ali Kuşçu'yu rasadhâne müdürliğüne getirir.

Doğuda büyük bir devlet kuran Uzun Hasan memleketinde ilim ve fennin yayılmasına çok önem verdiği için her tarafa medrese ve imarethane yaptırmıştır. Tebriz ve diğer şehirleri ihya etmekte Irak, İran, Mâverâünnehr ve Türkistan'ın âlim, şair ve ediplerini davet ile etrafında toplamaktaydı. Bu sırada 1449'da Uluğ Bey ,oğlu tarafından öldürülünce Ali Kuşçu Semerkant'tan ayrılmış Tebriz'e yerleşmiştir.

Uzun Hasan Ali Kuşçu'ya elçilik teklif eder. Bunu kabul eden Ali Kuşçu İstanbul'a hareket eder.

Fâtih Sultan Mehmed, Ali Kuşçu'nun bilgisine hayran olur. Ona çok ikramda bulunarak İstanbul'da kalmasını rica eder. Ali Kuşçu, doğu ve batının ünlü âlim ve sanatkârlarını yanında toplamayı arzu eden Fatih'in bu ricasını kabul eder. Ancak Fatih'in bu ricasını elçilik vazifesini tamamladıktan sonra yerine getirilebileceğini ifade eder. Ali Kuşçu elçilik vazifesini yerine getirdikten sonra her yerde hürmetle karşılanarak Tebriz'e döner. Uzun Hasan'dan izin isteyerek İstanbul'a döneceğini söyler. Kabulü üzerine de İstanbul'a hareket eder.

Ali Kuşçu ikinci ve son defa İstanbul'a gelişinde Fatih'e hediye olarak, daha önceden Farsça kaleme almış olduğu eseri daha da genişletip bazı notlar ilâve ederek Arapça 'ya çevirmiş ve Muhammediye adıyla sunmuştur. Bu eser Ayasofya Kütüphanesi'nde 3733 numarada kayıtlıdır.

Ali Kuşçu, Fatih'in 878 (1473)'de Uzun Hasan üzerine açtığı meşhur ve zaferle sona eren sefere bazı âlimlerle beraber davet edilmiştir. Yolda ve boş kaldığı zamanlarda ilmî sohbetlerde Fatih'in yanında bulunmuştur. Bu seferde Fatih'e ithaf olunmak üzere Arapça bir eser kaleme almış, bitimi tam Uzun Hasan'a zaferin kazanıldığı güne rastladığından Fethiye adını vermiştir. Ali Kuşçu'nun kendi el yazısı ile olan bu eseri Fâtih, Muhammediye adlı eserle birlikte ciltlenip kendi kütüphanesine koymuştur.

Fâtih, Uzun Hasan seferinden dönüşte Ali Kuşçu'yu gündeliği iki yüz akça ile Ayasofya Medresesi'ne müderris tayin etmiş ve Irak-ı Acem'den yanında getirdiği yakınlarının her birine de memuriyetler vermiştir. Ali Kuşçu'nun Ayasofya Medresesi'nde astronomi ve matematiğe ait dersleri İstanbul uleması arasında oldukça rağbet bulur.

A.A. Adıvar eserinde "Matematik ve astronomi bakımından Osmanlı Türklerinin oldukça parlak çağı, Fâtih zamanında Türkistan'dan İstanbul'a gelen Alaeddin Ali bin Muhammed Kuşçu (Ali Kuşçu) ile başlar" demektedir.

Ali Kuşçu'nun astronomi ve matematik üzerine yazmış olduğu eserleri medreselerde ders kitabı olarak da okutulmuştur. Yalnız astronomi ve matematik üzerine eser yazmakla kalmayan Ali Kuşçu, kelâm ve felsefe alanında da eserler vermiştir.

Ali Kuşçu bütün bu çalışmaları yanında şiirle de uğraşmıştır. Kendisinin Farsça yazdığı bir beyitti elimize geçmiştir. Bu beyitte zamanının şairleri gibi kendi sahasında bir incelik göstererek bir teşbih yapmıştır.
  • Terazi elinde olan bakkalın suretine hayran oldum
  • Ey müşteri beri gel de Kameri mizan burcunda gör
Ali Kuşçu 7 Şaban 879 (16 Aralık 1474) Cumartesi günü vefat etmiştir.

Ayvansaraylı Hüseyin Efendi eserinde : "Eyüp Sultan Türbesi hareminde gömülüdür. 1230-1235 senelerine gelinceye dek bâkî idi, sonra kayboldu" dediğine göre 1815-1819 senelerine gelinceye kadar kabri muhafaza olunmuş fakat daha sonra yerine bir başkası defnolmuştur. Buna göre kabri 173-177 senedir kayıp bulunmaktadır.

Bu yazı Yıldırım Beyazıt Üniversitesi dekanı Prof. Dr. Ahmet Kankal'ın Ali Kuşçu ile ilgili olarak yaptığı çalışmadan derlenmiştir.

.


.
#Ali Kuşçu
#Fatih Sultan Mehmet
#Matematik
5 yıl önce