|

Eskiye hürmetle yeniyi inşa eden şair Asaf Halet Çelebi

Cumhuriyetin ilk yılları, insanların aidiyet yoksunluğuna maruz bırakıldığı, ne eskinin ne de yeninin yanında huzur bulabildiği günlerdi. Saltanat ile cumhuriyet arasında sıkışan toplumun, Asaf Halet'in ruh dünyası üzerinde de büyük ve derin etkileri oldu. Az sözle çok şey anlatmanın ustası bu büyük şairi inceliyoruz...

Yeni Şafak
08:05 - 21/06/2017 Çarşamba
Güncelleme: 10:19 - 21/06/2017 Çarşamba
Yeni Şafak
Eskiye hürmetle yeniyi inşa eden şair Asaf Halet Çelebi
Eskiye hürmetle yeniyi inşa eden şair Asaf Halet Çelebi
Asaf Halet Çelebi 1907 senesinin İstanbul'unda, Dahiliye Nazırı bir babanın evladı olarak, yaşamak ağrısını ömrünce üzerinde taşıyacağını bilmeden dünyaya geldi.

Çocukluk yılları sadece siyasi değişimin yaşanmadığı, aynı zamanda toplumun da tepeden tırnağa değişmek zorunda kaldığı döneme rastlar.
Cumhuriyetin ilk yılları, insanların aidiyet yoksunluğuna maruz bırakıldığı, ne eskinin ne de yeninin yanında huzur bulabildiği günlerdi. Saltanat ile cumhuriyet arasında sıkışan toplumun, Asaf Halet'in ruh dünyası üzerinde de büyük ve derin etkileri oldu.

Mekteb-i Sultani'ye başlayan Asaf Halet, babasından Fransızca ve Farsça'yı öğrendi, Mevlevi şeyhi Ahmet Remzi Dede ve Rauf Yekta Bey'den musiki ve nota dersleri aldı. Edebiyatımızda mistik şair diye kestirip atılan Asaf Halet'in şiirinde, ilimsiz bir kelime kendine yer bulamayacaktı. Bu ilim ve irfan tecrübesini ise ilk gençlik yıllarındaki bu senteze borçluydu.

İbranilik, Hristiyanlık, İslamiyet, İslamiyet öncesi dönem ve Asya inançlarından faydalanan Asaf Halet, ilerleyen yıllarda şiirle ilimi barıştıracak ve
az sözle çok şeyi anlatmanın ustası
olacaktı.

Bu olgunlaşma sürecinden önce eğitimini yarıda bırakıp çalışmak zorunda kalan Asaf Halet, Mekteb-i Sultani'den ayrılarak Adliye Meslek Mektebi'ne başladı. 1 yıl sonra zabıt katipliği görevine başlayan Asaf Halet, bir dönem Osmanlı Bankası'nda da çalıştı ve edebiyatımızın diğer büyük kalemleri gibi, memuriyet yıllarının boğucu sıkıntısı içinde kendini ve şiirini buldu.

Asaf Halet'in ilk dönem şiirlerinde, içine doğduğu kültürün ve sanat yaşamının doğal bir neticesi olarak Divan Edebiyatı'nın etkilerine rastlanır. Özellikle gazel ve rubailerle ilgilenen şair, 1937'den sonra ise şiirlerini serbest ölçüyle yazar.


İlk şiirleri
Ses
,
Sokak
,
Hamle
ve
Gün Gazetesi
'nde yayınlanan Asaf Halet'in
He
ve
Lamelif
kitapları, onun içe dönük dünyasının ve naif ruhunun yansımalarıdır.


Bu heybetli adamın içinde, görüntüsüyle tezat oluşturacak kadar yaralı bir bilinç ve duygu yoğunluğu vardır. Halet Çelebi, şiirin soyut araçlarla yine soyut bir dünya yarattığına inanır.

Cumhuriyet dönemi şiirinin önemli isimlerinden biri olan
Asaf Halet
, dönemin Garip Akımı esintisinin içinde alay konusu edilmiştir. Serbest vezinle yazan ve kafiye debdebesine karşı olan Halet Çelebi, kimi çevrelerce de Garip Akımı'nın içinde sayılmıştır. Ancak realiteden beslenen Garip Akımı'nın yüzünü gündelik hayatın her an karşımıza çıkacak konulara çevirmesinin yanında Halet Çelebi'nin şiiri mistik bir şiir olma özelliği taşır.

Hayatı boyunca arayan ve ö
nemli olanın varmak değil, yolda olmak olduğunu bilircesine yaşayan şair,
kendisiyle özdeşleştirdiği deniz sembolünü sıklıkla kullanır. Bu durumu,
“Bu istihaleyi en güzel bir şekilde etrafa yayılan ve nihayet her noktada aynı hizaya varınca durgunlaşan bir deniz hayalini ifade edebileceği için deniz sembolünü sık kullandığımı zannediyorum"
sözleriyle açıklar.



Günay
ve
Koreli
,
Çelebi şiiriyle ilgili bir makalelerinde şu cümleleri aktarırlar, "Çelebi şiiri, gerçek dünyadan kaçıp bilinçaltının gizli kahramanlarıyla söyleşen bir şairin derin ve estetik imgelerle örülü bir duyuşu, kurgulanmış bir sözüdür. Bu duyuş, kurgulanmış söz, yüzey yapıda kendi sesini, müzikal ahengini duyumsatırken, derin yapıda şairin gönlünde çalkalanan anlam denizini, bu denizin dalgaları olan göstergelerle çözümletir."



Mehmet Can Doğan
A'dan Z'ye Asaf Çelebi isimli makalesinde, Çelebi'nin şiir evrenini gerçek yaşamdan bu yaşamla alay edecek kadar soyutladığını, bu yaşamı ciddiye alanları da 'aptal' diye nitelediğini söyler.

Asaf Halet Çelebi'nin şiir anlayışının şekillenmesinde, sevdiği şairlerin büyük tesiri vardır. Özellikle Fransız şairlerinden Rimbaud, Valery, Verlaine ve Baudelaire'in şiirlerinden etkilenmiştir. Batı şiirinden etkilenen Halet'in yaşamında Mevlana'nın ve Şeyh Galip'in de özel bir yeri vardır. Asaf Halet Çelebi, Eski edebiyatçılardan Şeyh Galip'e her fırsatta hayranlığını belirterek onun klasik Türk şiirine bambaşka bir tarz getirdiğini söyler.

Y. T. Günaydın
, tasavvuf ve mistisizmi şiirlerinin önemli yapı taşları olarak gören Asaf Halet Çelebi'nin, İslâm tasavvufunun vahdet-i vücut düşüncesine sahip Cüneyd-i Bağdadî, Hallac-ı Mansur ve Mevlânâ gibi sofilere ilgi duyduğunu aktarır. Şairin, şiir aracılığıyla bu isimlerle kurduğu bağlantılar, onu
vahdet-i vücut düşüncesini çağdaş bir formla yeniden ifade etmeye
yönlendirir.

Soyut şiire Şeyh Galip'le aşina olan Türk edebiyatı, ölçü üniforması giydirilmemiş ve kalıplardan arındırılmış şiirle buluştu. Putları yıkmasıyla bilinen Hz. İbrahim'e
"gönlümü put sanıp da kıran kim?"
diye seslenen Asaf Halet, şiirindeki ilmi ve sembolik anlatımı okuyucuların takdirine sunmuştur.

Mustafa Aydemir,
Asaf Halet Çelebi'nin “İbrahim" şiirinde hem Hz. İbrahim'in kıssası hem de Babil hükümdarı Buhtunnasır'ın yaşantısına atıfta bulunularak kıssaların çağrışım vasıtası olarak kullanıldığını aktarır.


"Şiir, kelimelerin bir araya gelmesinden hasıl olan büyük bir kelimeden başka bir şey değildir"
diyen Çelebi, anlamı izafi bir mefhum olarak görüyordu. Şiirle, din ve metafizik arasında ezeli bir bağ kuran Çelebi'nin kişiliğinin tanınması, şiirinin okunması ve onun düşün dünyasıyla ilişki kurulması gerekir.

Edebi kişiliğinin kıymeti yaşadığı dönemde bilinmemiş olan Çelebi hakkında yaşadığı dönemde sadece Mehmet Kaplan çalışmıştır ve 1958'de 51 yaşında kalbine yenik düşerek vefat eden Asaf Halet, ancak 90 sonrasında gerçek okuyucusunu bulabilmiştir.
#Asaf Halet Çelebi
7 yıl önce