|

BU HAFTA SONU GÖSTERİME GİREN DİĞER FİLMLER

Ali Murat Güven
00:00 - 28/12/2008 Pazar
Güncelleme: 17:43 - 28/12/2008 Pazar
Yeni Şafak
BU HAFTA SONU GÖSTERİME GİREN DİĞER FİLMLER
BU HAFTA SONU GÖSTERİME GİREN DİĞER FİLMLER

Avustralya sinemasından gelme, çağdaş bir 'Rüzgâr Gibi Geçti'
AVUSTRALYA / Australia
Yapım Yılı ve Ülkesi:
2008, Avustralya-ABD ortak yapımı

Türü ve Süresi:
Savaş Draması / 165 Dakika

Yönetmen:
Baz Luhrmann

Oyuncular:
Hugh Jackman, Nicole Kidman, Ray Barrett, Bryan Brown, Tony Barry, Jamal Bednarz-Metallah, Brandon Walters, David Wenham

Dili:
Avustralya İngilizcesi / Türkçe altyazılı

İthalatçı Şirket:
Tiglon Film

Dağıtıcı Şirket:
Tiglon Film

Ödülleri:
2008-Los Angeles Basın Akademisi Ödülleri (Satellite Awards) / En İyi Yönetmen Ödülü: Baz Luhrmann

İçerik Uyarıları:
İçeriğinde yer yer savaş şiddeti ve kısa süreli bir argo diyalog bulunmaktadır.

Yıldız Puanı:
* * *

İkinci Dünya Savaşı'nın hemen öncesinde Avustralya'da geçen bu romantik serüvende, Nicole Kidman, kendisine miras kalan mülkleri devralmak için çok uzaklardan kıtaya gelen İngiliz aristokrat Lady Sarah Ashley olarak karşımıza çıkıyor. Başbaşka bir kültürün temsilcisi konumundaki Lady Ashley, bölgenin yerlilerinden olan, sert mizaçlı ve bir o kadar da kaba Drover (Hugh Jackman) ile bir aristokrat olarak aynı safta yer almak istemese de mülkünü yağmadan kurtarmak uğruna buna mecbur kalacaktır. Uyumsuz ikili, Drover'ın yaşadığı yerden yüzlerce kilometre uzaktaki Darwin kentinde bulunan dünya harikası topraklara varabilmek için oldukça uzun bir yol kat ederler. Ancak, bu meşakkatli yolculuğunun sonunda onları acı bir sürpriz beklemektedir. Bölge, Pearl Harbor Limanı'na saldıran Japon kuvvetleri tarafından bombalanmış ve taş taş üstünde kalmamıştır.

Zarif ve kaba; yerli ve şehirli; inat ve tutku, aşk ile savaş arasında incelikle örülmüş bu savaş draması, ikinbinli yıllarda istikrarlı bir yükseliş içindeki Avustralya sinemasının son dönemlerde ortaya koyduğu en iddialı yapımlardan biri olarak dünyanın dört bir köşesinde ilgiyle karşılandı. Olağanüstü güzellikteki görüntü yönetimi, garantili bir hayran kitlesine sahip bulunan iki başrol oyuncusu ve de Hollywood klasiklerinden “Rüzgâr Gibi Geçti”yi andıran “zıtlar arası tutkulu aşk” temasıyla özellikle romantik öykülerden hoşlananların keyifle izleyecekleri epik bir yapım.


* * *


Sudan çıkmış balığa dönen bir süper kahraman
BOLT / Bold: American Dog
Yapım Yılı ve Ülkesi:
2008, ABD yapımı

Türü ve Süresi:
Animasyon Gençlik Serüveni / 96 Dakika

Yönetmenler:
Byron Howard ve Chris Williams
Dili:
(Gösterildiği salonlara göre değişiyor) Amerikan İngilizcesi / Türkçe altyazılı ya da Türkçe seslendirmeli

İthalatçı Şirket:
UIP

Dağıtıcı Şirket:
UIP

İçerik Uyarıları:
Her yaş grubuna uygundur.

Yıldız Puanı:
* * *

“Süper köpek” Bolt için, ufukta doğan her yeni gün, türlü türlü serüvenler, tehlikeler ve entrikalarla doludur. En azından, çevresindeki kameralar duruncaya kadar… Çok sevilen bir televizyon dizisinin yıldızı olan Bolt'un yanlışlıkla Hollywood'dan New York'a götürülmesiyle hayatında yepyeni bir sayfa açılır. Biricik sahibesi ve rol arkadaşı Penny'e yeniden kavuşabilmek için ülke sınırlarını aşan bir yolculuk yapmak zorundadır. Kahramanımız, bu yolculuk sırasında, öncelikle kamera karşısında sergilediği -ve gerçekliklerine giderek kendisinin de inanmaya başladığı- bütün o üstün yeteneklerinin aslında birer sinemasal yalan olduğunu anlayacaktır. Yaşadığı bu istem dışı serüven sırasında Mittens adlı sokağa atılmış bir ev kedisiyle Rhino adlı televizyon delisi bir hamsterin yardımlarını da alan Bolt, kahraman olmak için aslında süper güçlerle donatılmaya gerek olmadığını keşfeder.

Başta ABD olmak üzere bir çok batı ülkesinde geçen kasım ayında gösterime giren, özellikle de genç izleyicilerin büyük bir coşkuyla karşılayıp gişede âbad ettikleri “Bolt”, Hollywood'un artık zirvesine çıktığı “reel animasyon sinema”nın göz kamaştırıcı ürünlerinden biri. Bu türün en az uzun metrajlı gerçek bir drama kadar bütçe ve emek verilerek çekilen diğer bütün örnekleri gibi “Bolt”un seslendirme kadrosu da yıldızlar geçidini andırıyor. İngilizce konuşan ülkelerde gösterime sunulan orijinal kopyalarda süper köpek kahramanı John Travolta seslendirirken, Türkiye'deki salonların oynattığı toplam 111 kopyanın Türkçe dublajlı olanlarında ise Arda Aydın (Bolt), Aysun Topar (Penny), Güneş Berberoğlu (Mittain), Murat Şenol (Rhino), Sefa Zengin (Dr. Calico), Uğur Taşdemir (Yönetmen) gibi usta sanatçılar görev yapmış.

Öte yandan, “Bolt”un Türkiye'de gösterime sunulan kopyalarından 17'si, özel gözlüklerle film izlenen sinemaların kullandığı türden üç boyutlu baskılar. Toplam 111 salondan yine 17'sinde de film -son zamanlarda artan yeni bir sinema teknolojisinden yararlanılarak- 35 mm klasik film şeridiyle değil, doğrudan doğruya yüksek çözünürlüklü dijital projeksiyonla gösterime sunuldu.

“Bolt”, animasyon gençlik serüvenlerini sevenlerin kaçırmaması gereken, son derece eğlenceli bir yapım. Özellikle de aile boyu sinemaya gitmeyi sevenler için birebir.


* * *

Bol sululuk eşliğinde bir 'sahtekârlar resmigeçidi'
ŞEYTANIN PABUCU
Yapım Yılı ve Ülkesi:
2008, Türkiye yapımı

Türü ve Süresi:
Komedi / 100 Dakika

Yönetmenler:
Turgut Yasalar, Hilâl Bakkaloğlu

Oyuncular:
Fatih Ürek, Aysun Kayacı, Yılmaz Gruda, Barış Falay, Nevin Efe, Sabriye Türel

Dili:
Türkçe

Yapımcı Şirket:
Mia Film

Dağıtıcı Şirket:
Medyavizyon

İçerik Uyarıları:
Bol miktarda argo konuşma ve cinsel içerikli esprilere yer vermektedir.

Yıldız Puanı:
* *

“Şeytanın Pabucu”, yaşlı ablası Nebahat ile birlikte yaşayan ve bütün zamanını da kumarda para kaybederek geçiren Burhan'ın traji-komik öyküsünü anlatan bir film. Bir sürü sahte kimliğin ortalıkta kol gezdiği, kâh dolandırılanların kâh dolandırıcıların aynı ipte cambazlık yapmaya kalktığı alengirli bir atmosferde ilerleyen bu öykü, son dönemde gişe gelirini toparlayabilmek için “kitch komedi” türüne dört elle sarılan yerli yapımcıların en son numaralarından biri. Böyle bir filmden ille de özgün bir yön ya da Türk sineması adına bir yenilik çıkarmak gerekirse, çeşitli kanallarda adının sık sık geçtiği magazin haberleri ve eğlence programlarındaki taverna tarzı yorumlarıyla tanıdığımız şarkıcı Fatih Ürek'in bu yapımdaki baş karakter için şaşırtıcı bir değişim sergileyerek büründüğü fiziksel görünümü hayranlarına ilginç gelebilir. Dahası, Ürek'in, Aysun Kayacı gibi rol arkadaşlarıyla kıyaslandığında, komedi oyunculuğu adına hiç de fena sayılmayacak bir sonuç ortaya koyduğu dahi söylenebilir. Bunun dışında ise perdede ne yazık ki üzerinde uzun uzadıya konuşulmaya değer fazlaca bir şey yok. Türk sinemasının “sinema sanatı eşittir komedi, o da eşittir en banalinden sulu komedi” anlayışına doğru bu gözükara ilerleyişini şaşkınlık ve tedirginlik duyguları içinde izlemeyi sürdürüyoruz. Öte yandan, yapımcılar ve yönetmenler de kendilerine göre haklı; çünkü onlar da kritik bir noktadan sonra ayakta kalmak için bir biçimde çalışmak zorundalar. Hele de Turgut Yasalar gibi usta bir sinemacının bu çizgide filmler yapmaktan müthiş bir keyif aldığını sanmıyoruz doğrusu. Ancak, Türkiye'de 2000'li yıllarla birlikte sanat dünyasının ayakta kalma kuralları hem alabildiğine acı, hem de gerçek sanatseverlerin canını artık iyice acıtan çok farklı boyutlar kazandı. Ne diyelim, “Recep İvedik” ve “Muro”yu görünce taklalar atıp gişe şampiyonu yapan böyle izleyici kitlesine de herhalde böyle bir sinema anlayışı yakışır!


* * *

12 Eylül'zede yazarın yasak aşkı

YAĞMURDAN SONRA
Yapım Yılı ve Ülkesi:
2008, Türkiye yapımı

Türü ve Süresi:
Siyasal Drama-Romans / 100 Dakika

Yönetmen:
Görkem Turgut

Oyuncular:
Serhan Yavaş, Pelin Batu, Turan Özdemir, Nilgün Belgün, Demir Karahan

Dili:
Türkçe

Yapımcı Şirket:
Uzman Film

Dağıtıcı Şirket:
Özen Film

İçerik Uyarıları:
İşkence sahneleri ve ahlâkî açıdan doğru olmayan bir aşk ilişkisi içermektedir.

Yıldız Puanı:
* * ½

12 Eylül 1980 askerî darbesinin ardından başlatılan insan avında fikir suçlusu olarak hapse düşen yazar Nuri İlker, kendi adına, hoyratlığın adı konulmamış bir kanuna dönüştüğü o günlerden fazlasıyla nasibini alır ve ağır işkencelere maruz kalarak yıllarca cezaevinde yatar. Cezasının bitmesine dokuz ay kala ise hiç beklemediği bir gelişme olacak ve kahramanımız, cezaevinde geçirdiği sürede sergilediği “iyi hâl” dikkate alınarak Gökçeada Yarı Açık Cezaevi'ne nakledilecektir. Bu olay, ilk anda olumlu bir gelişme gibi görünse de cezaevi müdürü Halim Özay'ın karşıt görüşlü biri olması, Nuri için öncekinden çok daha yıpratıcı günlerin başlayacağının habercisidir. Öte yandan, genç yazar, o güne kadar hiç tatmadığı “aşk” duygusuyla da yine cezaevinde tanışacaktır. Üstelik âşık olduğu kadın, can düşmanının karısı Sumru'dur. Hayatları, arzuları ve dramları benzeşen Sumru ve Nuri'nin bu âşkı yaşayabilmeleri için önlerinde tek bir engel vardır: Nuri'nin düşmanı olan cezaevi müdürü Halim…

Her ne kadar sert bir “12 Eylül sorgulaması” şeklinde başlasa da izleyici üzerindeki sarsıcı dramatik etkisinin önemli bir bölümünü, üzerine boylu boyunca kurulmuş olduğu “yasak aşk”a borçlu bir yapım “Yağmurdan Sonra”… O yüzden de sinemasal açıdan belli bir yetkinlik içermekle birlikte, ahlâkî açıdan tutarlılığı fazlasıyla tartışılır. Başta “Dondurmam Gaymak”tan tanıdığımız Turan Özdemir olmak üzere, yetenek çıtası yüksek bir oyuncu topluluğuna ve görsel açıdan son derece özenli Gökçeada planlarına ev sahipliği yapan film, bu yönüyle de izleyisini ikiye bölecek gibi. Çünkü, insanların siyasal görüşlerinin -görece- sevimsizliği, onların karşısında duranlara bu kişilerin eşlerini ayartma hakkı tanımıyor. Bu da tıpkı 12 Eylül'ün hukuksuzluğu “terörle mücadele” bahanesiyle topluma yıllarca âdeta bir erdem gibi sunan o kasvetli atmosferi gibi, bireysel açıdan bir başka “hukuk tanımazlık” örneği… Ha, eğer ki böyle durumlar karşısında “Gönül bu, ota da konar, b..ka da” diyenlerdenseniz, bakın işte ona bir sözümüz yok!

15 yıl önce