|

Dağ, resmen fare doğurdu

'Yönetmen Ridley Scott'un heybesinden babam çıksa yine de yerim' diye düşünenler bu başlığımıza kızacaklardır hiç kuşkusuz... Ancak, yönetmen fanatizmini bir tarafa bırakıp, kopardığı medyatik fırtına kendisinden aylar önce kıyılarımıza vuran 250 milyon dolar bütçeli 'Prometheus'u serinkanlı bir şekilde izlediğimizde, aslında Scott'un heybesinde 'Yaratık'ın (Alien) 33 yıldır yiye yiye doyamadığı mirasını emekliye ayrılmanın arefesinde son bir tur daha yağmalamaktan başka bir numara kalmadığı o kadar açık seçik meydanda ki!

Ali Murat Güven
00:00 - 1/06/2012 Cuma
Güncelleme: 04:53 - 3/06/2012 Pazar
Yeni Şafak
Dağ, resmen fare doğurdu
Dağ, resmen fare doğurdu
alimuratg@yahoo.com

PROMETHEUS (Prometheus in 3D)

Yapım Yılı ve Ülkesi:
2012, ABD yapımı
Türü ve Süresi:
Bilim-kurgu, 124 Dakika
Gösterim Formatları:
(Gösterildiği salonların teknik donanımına göre, iki ya da üç boyutlu formatlarda)
35 mm standart sinema filmi ve 3 boyutlu dijital sinema seçenekleriyle
Perdedeki Resim Oranı:
2.35:1 / Genişperde-Widescreen
Türkiye'de Gösterime Sunulan Kopya Sayısı:
208
Seslendirme Dili:
(Gösterildiği salonlara verilmiş olan kopyaya göre)
İngilizce orijinal
(Türkçe altyazılı olarak)
ya da Türkçe seslendirme seçenekleriyle
Yönetmen:
Ridley Scott
Senaristler:
Damon Lindelof, Jon Spaihts
Görüntü Yönetmeni:
Dariusz Wolski
Özgün Müzik Bestecisi:
Marc Streitenfeld
Kurgucu:
Pietro Scalia
Yapım Tasarımcısı:
Arthur Max
Set Dekoratörü:
Sonja Klaus
Kostüm Tasarımcısı:
Janty Yates
Oyuncuları:
Noomi Rapace
(Dr. Elizabeth Shaw)
, Michael Fassbender
(David)
, Charlize Theron
(Meredith Vickers)
, Idris Elba
(Kaptan Janek)
, Guy Pearce
(Sir Peter Weyland)
, Logan Marshall-Green
(Charlie Holloway)
, Sean Harris
(Fifield)
, Kate Dickie
(Ford)
, Benedict Wong
(Ravel)
, Rafe Spall
(Millburn)
, Emun Elliott
(Chance)
, Lucy Hutchinson
(Dr. Shaw'un küçüklüğü)
, Patrick Wilson
(Dr. Shaw'un babası)
İthalatçı ve Dağıtıcı Şirket:
Tiglon Filmcilik
İçerik Uyarıları:
Hikâyesi boyunca bilim-kurgu filmlerine özgü ürkütücü ses ve görüntü efektlerine, özellikle de ilköğretim çağındaki çocuklar için psikolojik açıdan rahatsız edici olabilecek bazı fantastik olaylara yer verdiğinden dolayı,
13
yaşından küçük izleyiciler için uygun bir yapım değildir.
Ailece izlenebilir mi?
/ ŞARTLI EVET /
13+
Yeni Şafak-Sinema Puanı:
* * 1/2
Resmî İnternet Sitesi ve Fragmanı:

:::::::::::::::::::::

FİLMİN KONUSU:
Bir grup bilim insanı, dünyada bağlı oldukları
Weyland Industries
adlı şirket nâmına yeni hayat formları bulabilmek üzere
“Prometheus”
adlı dev gemileriyle uzayın derinliklerine doğru çok uzun süreli bir yolculuk gerçekleştirirler. Sonunda amaçlarına ulaşarak gelişmiş zekâ belirtileri taşıyan bir gezegene
(Zeta 2 Reticuli)
inmeyi başaran ekip üyeleri, burada yalnızca kendilerinin hayatını değil insan ırkının evrendeki varlığını topyekün tehdit eden korkunç bir sürprizle karşılaşacaklardır.

:::::::::::::::::::::

1970
'lerin sonunda gösterime girdiğinde sinemada bilim-kurgu türünü anlatım tekniğinden dekor-kostüm mantığına kadar baştan aşağı yenileyen
serisi ve bu serinin kurucu yönetmeni
Ridley Scott
'ın sıkı bir hayranı olarak, milyonlarca kişi gibi ben de neredeyse bir yıldan beri merakla beklediğim
“Prometheus”
u basın gösteriminde değil, geçen cuma günü ülke çapında yaygın gösterime girişine paralel olarak ilk seanslarından birinde biletli olarak izledim. Ancak, aradan geçen sürede ne hayâl kırıklığım, ne de öfkem hâlâ dinmemiş durumda…
Esasında kabahatin büyüğünün yönetmende değil, onun önüne bu üfürme metni
“bilim-kurgu sinemasını ikinci kez yenileyecek devrimci bir senaryo”
diye koyan Amerikalı üçkâğıtçı keltoş
Damon Lindelof
'ta olduğunun da farkındayım. Fakat, gelin görün ki
Scott
'ın
75
yaşına ulaşmış ve bunca ömründe sinema sektöründe sayısız badireler atlatmış tecrübeli bir kurt olarak,
“Lost”
dizisinin senaryolarında da izleyiciyi
6
yıl boyunca bir sürü içi boş vaadle çamura yatırmasından tanıdığımız, kendisinin yarı yaşında bile olmayan bir palavra pazarlamacısı karşısında böylesine kesin bir teslimiyet sergileyişini, doğrusu ya bir türlü hazmedemiyorum.
O
Lindelof
ki
2004-2010
yılları arasında
“Lost”
u nefes nefese takip eden milyonlarca insanın önüne neredeyse her bölümde düzinelerce soru işareti dizmiş,
“Merak etmeyin, ilerleyen bölümlerde bunların hepsinin mantıklı cevapları teker teker gelecek”
dedikten sonra, son sezonunda diziyi o soruların pek çoğuna hiçbir cevap vermeden gayet bulanık bir finalle noktalamıştı. Adamın senaristlikteki çalışma mantığı, daha önce ürettiği popüler işlerden de artık ayan beyan ortada:
“İzleyiciyi ardı ardına sıralayacağın anlık vuruşlarla heyecanlandır, ilgiyi ve merakı sürekli diri tut. Fakat, ortaya attığın gizemleri sonradan sağlam bir kazığa bağlamayı ise boşver! Önemli olan ürün sıcakken gişeyi/ratingi toparlaman, habire meraklandırıp ortada bıraktığın kitle en fazla iki gün homurdanır, sonra da susar!”
Bizzat filmin ana karakterlerinden birinin
(
Charlize Theron
'un canlandırdığı
Meredith Vickers
)
söylediğine göre,
1 trilyon dolar
gibi akıllara zarar maliyeti olan bir
“uzay görevi”
nden söz ediyoruz. Evrenin derinliklerinde hayatın kaynağını bulmayı amaçlayan bu gezinin binek aracı da içindeki
“uzman”
personelin akla gelebilecek bütün ihtiyaçlarına fazlasıyla cevap verecek şekilde tasarlanmış dev bir taşıt; yani filme adını veren
“Prometheus”

Müthiş heybetli bir uzay gemisi, bilimsel verilere bağlı kalınarak anime edilmiş ürpertici bir gezegen yüzeyi, yanı sıra daha önce çekilmiş hiçbir bilim-kurgu filmindekilere benzemeyen havalı astronot giysileri, inilen gezegenin engebeli zemini üzerinde kullanılan gerçekçi nakliye araçları ve daha bir sürü alengirli âlet-edevat…

Tamam, grafik animasyon alanında aşkın bir noktaya erişmiş bilgisayar kurtlarının, zevk sahibi kostüm tasarımcılarının ya da işlerinde gıpta edici düzeyde ustalaşmış bir sanat yönetimi ekibinin muhalliyesinden çıkma bütün bu dekoratif unsurların hepsi fazlasıyla güzel… Ancak, sorun şu ki saydığımız bütün bu artılar bir filmi
“başyapıt”
a, hadi onu da geçtik eli yüzü düzgün bir
“yapıt”
a dönüştüren ana elementler arasında yer almıyor. Bunlar ancak çok iyi bir senaryo, oyunculuk ve yönetim anlayışı üzerinde şekillenen usta işi bir sinema gösterisinin son aşamadaki süsleyicileri, âmiyâne tâbirle
“traştaki son kat perdah”
tan başka bir şey değil… Eğer ki sinemanın hakikati bu yönde olmasaydı,
Andrey Tarkovski
'nin
1979
yapımı
(üç adam, bir köpek ve bir de metruk fabrika arazisinden ibaret)
bilim-kurgu klasiği
“İz Sürücü”
(Stalker)
ya da bizzat
“Prometheus”
un izinden gitme iddiasında olduğu
(
1979
yılı rayicine göre topu topu
11 milyon dolar
bütçeli)
“Yaratık”
günümüzde hâlâ mâlûm türün
“büyük filmler”
i arasında sayılmazdı.
Manzara böyleyken,
Scott
, fena hâlde dolduruşuna geldiği anlaşılan madrabaz senarist
Lindelof
'un da
“İnan böylesi çok güzel oldu, bazı soru işaretlerini de izleyicinin hayâl gücüne bırakalım”
şeklindeki gazlamalarıyla, bize bundan
33
yıl önce çektiği ilk
“Yaratık”
ta ucu açık kalmış bazı soruların cevabını veren, fakat kendisinin türettiği yığınla yeni soruya cevap vermekten ise tamamen aciz, dışı alabildiğine cilalı, içi ise muhteşem koflukta bir gösteri sunuyor. Sunmak ne kelime, film,
“her biri kendi alanında zirveye çıkmış bilim insanları”
olarak lanse edilmelerine rağmen, daha gezegene indikleri ilk dakikadan itibaren profesyonellere kesinlikle yakışmayacak tarzda acemice ve sinirli tavırlar sergileyen, neredeyse attıkları hiç bir adımda böylesine zorlu bir görevin gerektirdiği ciddiyet, bilimsel tutarlılık ve soğukkanlılık gözlenmeyen, aynen
1970
'ler ve
80
'lerin birbirinden ucuz
"teenslasher"
filmlerinde olduğu gibi yaptıkları saçma sapan hareketlerle teker teker belâlarını arayan
(ve bulan)
, her bir üyesi âdetâ sokaktan rasgele toplanmış bir salaklar güruhunu
“insanlık tarihin en önemli görevine çıkan uzmanlar takımı”
olarak ciddi ciddi benimsememizi istiyor.
Sen gel, yeryüzünden milyonlarca ışık yılı uzağa giden
1 trilyon dolarlık
bir geminin idarî lideri ol, sonra gezegen yüzeyine inince yaptığın ilk iş
geminin siyahî kaptanıyla kırıştırmak için
kaptan köşkünü ve telsiz iletişim kanallarını başıboş bırakmak olsun! Üstelik de dışarıda iki seçkin bilim adamın ne idüğü belirsiz bir uzaylı ininde mahsur kalmış iken!
Henüz iki-üç dakika önce
sezaryen ameliyatı
olmuş, karnı enlemesine
30 cm
kesilip içinden uzaylı bir yaratık çıkartıldıktan sonra tekrar dikilmiş narin bir bilim kadınının insanı yatakta günlerce iki seksen uzatacak bir cerrahî operasyondan sonraki yarım saat boyunca azgın yarış atları gibi sağa sola koşturması faslına ise zaten değinmeye bile gerek yok!
Dahası, hiçbir ana karakterine doğru düzgün derinleşilemeyen bu hikâyede, süre yetmediğinden dolayı hakkında tek satırlık laf edilmeden kamera önünde öylesine boy gösteren bazı gölge karakterler bile mevcut… Yahu,
(uzayın ta öbür ucunda bile libidosundan en küçük bir eksilme olmadığını görmek dışında)
hakkında hiçbir şey öğrenemediğim laubali bir kaptan ve gözlerimizin önünden neredeyse birer kartpostal varlık olarak gelip geçen o iki yardımcısının finaldeki fedakârlık gösterileri beni izleyici olarak duygusal açıdan niye etkilesin ki? İnsan fıtratı, az biraz tanıdığı kişilerin kaybına üzülür. Bizler ise bu filmde ardı ardına bir sürü
“personel kimlik kartı”
görüp duruyoruz, hepsi o kadar…
İlk
“Yaratık”
ın uzun yıllar önce yarım bıraktığı cevapları verme iddiasıyla çekilen bu filmi yazıp yönetenlerin, klostrofobik bir atmosferde ve son derece sınırlı bir zaman dilimi içinde
Teğmen Ellen Ripley
'den
Kaptan Dallas
'a, geminin robot bilim subayı
Ash
'ten uzaylının midesinde kuluçka yaptığı zavallı jeolog
Kane
'e kadar, o öncül filmdeki mürettebatı oluşturan toplam
7
kişinin
“derin dondurucular”
dan çıktıktan hemen sonraki ilk toplu yemek sahnesini oturup bir kez daha izlemeleri gerekiyor. O sahne ve sonrasındaki küçük küçük zaman kesitlerinde ekibini bizlere nasıl da ustaca
(ve bazılarını yeterince derinlikli bir şekilde)
tanıttığını iyiden iyiye unutmuş gözüküyor yönetmen…
Bu yeni filmdeki ölümlerden bir tekinde bile
Kaptan Dallas
'ın karanlık havlandırma tünelinde yaratıkla karşı karşıya geldiği andaki o müthiş ürpertiyi duyamadım sözgelimi… Çünkü, film bana herhangi bir karakterini sevip onunla duygusal bir bağ kurabilmem için en küçük bir dramatik malzeme bile sunmuyor ki!
Sonuç olarak, karadelikler kadar geniş mantıksal boşluklarla dolu kof bir senaryodan, beyazperdeye yüksek teknolojinin bütün nimetleri kullanılarak yapılmış gösterişli bir aktarımla karşı karşıyayız. Bütün numarası, kültürel mirasını hovardaca yağmaladığı
“Yaratık”
ın giriş bölümünde kısa süreliğine boy göstermiş
(serinin meraklılarının
“Uzay Jokeyi”
olarak adlandırdıkları)
ölü bir uzay gezgininin kökenine ışık tutmak olan,
33 yıl gecikmeyle yayımlanmış bir cevap anahtarı
Ha, izlemesi zevkli mi? Açılış sahnesi başta olmak üzere, zaman zaman
evet
… Özellikle de bilim-kurgu sinemasındaki
“Yaratık”
mitinin düşkünleri açısından… Ancak, alabildiğine süslenmiş olan bu sofradan aynı türün tarihine pek fazla bir lokma kalmayacağı da kesin…
“Prometheus”
, aynı zamanda, filmografisi hiçbir zaman istikrarlı bir seyir izlememiş, başarı kazanan her çalışmasının ardından onun üzerine yatarak
2-3
tane vasat iş ortaya koymuş bir yönetmen olarak,
Scott
'ın kesintili üretkenliğinin aslında
2005
tarihli
“Cennetin Krallığı”
ndan sonra büsbütün bittiğinin, o tarihten itibaren uzatmaları oynadığının da acıklı bir kanıtı…


* * *

YENİ ŞAFAK SİNEMA SAYFASI / YILDIZ PUANLAMA TABLOSU

* * * *
(4 Yıldız)
Sinemanın sanat kimliğini pekiştiren gerçek bir başyapıt… Kaçırmanız gerçekten de yazık olur.
* * * 1/2
(3,5 Yıldız)
Oldukça başarılı bir film. Şartlarınızı zorlamak pahasına mutlaka görmelisiniz.
* * *
(3 Yıldız)
Çoğu bölümüyle sanatsal bir derinlik ve lezzet yakalayabilen, kayıtsız kalınmayacak bir film. Ömrünüzden bir kaç saati vermeye değer…
* * 1/2
(2,5 Yıldız)
Bazı bölümlerinde iyi bir filmin kalite standartlarına erişmeyi başarabiliyor; fakat bir bütün olarak bakıldığında ise sorunlu ve tam olmamış.
* *
(2 Yıldız)
Hiç bir sanatsal değeri ve akılda kalıcılığı yok. Yalnızca zaman öldürmek için tüketilebilir. Ki zamanınıza önem verdiğimiz için bunu da pek önermiyoruz.
* 1/2
(1,5 Yıldız)
Kötü bir film ve neden çekildiğini anlamak zor… Görmemeniz yararınıza olacaktır.
*
(1 Yıldız)
Sinema sanatı adına utanç verici bir gösteri… Arkanıza bakmadan kaçın, sevdiklerinizi de uzak tutun!


12 yıl önce