|

Hollywood'un âsi çocuğunun 'Ben daha ölmedim' çığlığı

2000 tarihli “Bir Rüyâ için Ağıt”ıyla genç kuşağın kült yönetmenleri arasına katılan Darren Aronofsky, izleyici üzerinde aynı etkiyi yaratmaktan uzak bir kaç orta hâlli filmin ardından çektiği “Şampiyon” sayesinde hem kendi itibarını, hem de bu acıklı öykünün başrolündeki Mickey Rourke'u unutulup gitmekten kurtardı.

Ali Murat Güven
00:00 - 22/03/2009 Pazar
Güncelleme: 17:06 - 22/03/2009 Pazar
Yeni Şafak
Hollywood'un âsi çocuğunun 'Ben daha ölmedim' çığl
Hollywood'un âsi çocuğunun 'Ben daha ölmedim' çığl

ŞAMPİYON / The Wrestler (Orijinal adıyla “Güreşçi)

Yapım Yılı ve Ülkesi:
2008, ABD-Fransa ortak yapımı

Türü ve Süresi:
Duygusal Drama / 111dakika

Yönetmen:
Darren Aronofsky

Senaryo:
Robert D. Siegel

Görüntü:
Maryse Alberti

Müzik:
Clint Mansell

Kurgu:
Andrew Weisblum

Oyuncular:
Mickey Rourke, Marisa Tomei, Evan Rachel Wood, Mark Margolis, Giovanni Roselli, Todd Barry, Ernest Miller

İthalatçı Şirketler:
Bir Film ve Mars Prodüksiyon ortaklığında

Dağıtıcı Şirket:
Tiglon Film

İçerik Uyarıları:
İçerdiği sportif şiddet ve cinsel içerikli bir kaç sahnesi nedeniyle 18 yaşından küçükler için uygun değildir.

Resmî İnternet Sitesi ve Fragmanı:

Yıldız Puanı:
* * * ½


Kıdemli hayranları arasında “Ram” lâkabıyla tanınan Randy Robinson, 1980'li yıllarda ringlerde fırtına gibi esmiş, ancak 2000'lerle birlikte giderek çaptan düşmeye başlamış bir “pankreas” güreşçisidir. Podyumdayken kendine özgü dövüş stili ve sempatik tavırlarıyla izleyicileri eğlendirmeyi çok iyi bilen Randy'nin, özellikle de 1989 yılında -kendisine Ortadoğulu bir sporcu süsü verip ringe İran bayrağıyla çıkan- “Ayetullah” lâkaplı meslektaşı Bobby ile yaptığı o büyük maç, kıdemli hayranları tarafından hiç unutulmamıştır. Menajeri, kahramanımızı müthiş bir “20 Yıl Sonra-Yeniden” karşılaşması düzenlemek için sıkıştırıp durur.

Çok da katı kurallara bağlı olmayan, daha ziyade “danışıklı dövüş” biçiminde gerçekleştirilen bir gösteri sporu konumundaki “pankreas”, inceden inceye hesaplanmış bütün o yalancı darbelere rağmen, mensuplarını hem fiziksel hem de ruhsal açıdan yine de fena hâlde yıpratan bir uğraştır. Ve 56 yaşındaki Randy için de artık emeklilik zamanı gelip çatmıştır. Öte yandan, geçkin güreşçinin, içinde yüzdüğü kronik parasızlık, sosyal güvencesizlik ve yalnızlıktan dolayı kaçacak herhangi bir yeri yoktur; bileğinin elverdiği son noktaya kadar güreş yapmak zorundadır. O yüzden de menajerinin “Ayetullah” ile yeni bir karşılaşma yapması yönündeki ısrarlı teklifini en sonunda kabul edecektir.

Randy heyecan içinde büyük dövüşe hazırlanırken, şiddette ölçünün iyice kaçırıldığı bir başka gösterinin ardından gelen sürpriz bir kalp krizi, menajerinin bu iddialı projesini rafa kaldırtacaktır. Çünkü, doktorların by-pass ameliyatı geçirerek ölümden dönen kahramanımıza talimatı çok kısa ve nettir: “Artık dövüşü bırakıyorsun, yoksa bir dahaki krizde ölürsün!”

Tıp adamlarının uyarısı bu yöndedir; ancak çevresindeki hiç kimse, ona dövüşü bıraktıktan sonra nasıl geçineceği konusunda somut bir fikir vermez. Buna rağmen Randy yine de kendisini ameliyat eden genç cerrahın tavsiyelerine uymaya çabalayacak ve çevresine çaktırmamaya çalıştığı yoğun bir mahcubiyet duygusu içinde “süpermarket tezgâhtarlığı” yapmaya başlayacaktır.

Yaşlı, yorgun ve mutsuz güreşçinin, spor câmiasındaki gelip geçici dostlukların ötesinde, hayatta yalnızca iki yakını vardır. Bunlardan birincisi, küçücük bir çocukken terk ettiği ve yıllarca hiç görmediği küskün kızı Stephanie, diğeri ise herkeslerden gizlediği 9 yaşındaki oğluna bakabilmek için o yakınlardaki bir striptiz kulübünde gösteriler yapan orta yaşlı bayan arkadaşı Cassidy…

Gençlik yıllarında kapıldığı şöhret sarhoşluğu içinde kızını uzun süre ihmal etmiş olan Randy, bu hatasını telafi etmek üzere onunla yeniden yakınlaşmayı denerse de öfkeli genç kız tarafından sert bir üslûpla geri püskürtülür. Bu umutsuz sevgi arayışının diğer cephesindeki Cassidy ise “müşterilerle asla duygusal ilişkiye girmemek” gibi çok daha farklı bir nedenle reddedecektir Randy'den gelen yakınlaşma sinyallerini…

Hayatın her cephesinde ardarda kaybeden “Şampiyon”, sonuçta, onu ölümün eşiğinde tutan hastalığına rağmen, yeryüzünde saygı, sevgi ve de ilgi gördüğü tek yer olan ringlere geri dönmeye karar verir. Kendisi gibi yaşlanıp emekliye ayrılmış olan kankası “Ayetullah” ile yapacağı rövanş maçı, bir baba ve erkek olarak incinen onurunu kurtarmasının da yegâne yolu olarak görünmektedir.


BİLDİK BİR ÖYKÜYE YENİLİKÇİ YORUM

Senaryosuna ince eleyip sık dokuyarak ve biraz da acımasız bir gözle baktığımızda, Darren Aronofsky'nin geçen yıl boyunca dünyanın dört bir köşesindeki festivallerde büyük sükse yapan filminin, “Rocky”den “Şampiyon”a kadar (Franco Zefirelli'nin 1979 tarihli ve John Voight'lu orijinal “Şampiyon”unu kastediyorum) düzinelerce spor dramasında karşımıza çıkmış bildik öğeleri harmanlayan bir yapıt olduğunu görüyoruz. Yolun sonuna gelmiş bir sporcu, kariyerin çöküşe geçmesiyle birlikte ortaya çıkan parasızlık hâli, gitgide azalan ve sonunda da dibe vuran bir hayran kitlesi, spor tutkusu ve şöhretin getirdiği şımarıklık yüzünden ihmal edilmiş olan eşler, çocuklar, bunların yarattığı çözümsüz ailevî meseleler… Ve nihayetinde yaşının çizdiği biyolojik sınırları zorlayarak kendini “son bir kez daha” kanıtlama derdine düşen yorgun bir sporcu kahraman…

Ki İtalyan yönetmen Zefirelli'nin adını biraz önce de andığım, vaktiyle izleyicilere sular seller gibi gözyaşı döktüren “Şampiyon”u bu garantili formülün tek kelimeyle “şahika”sıydı zaten. O yüzden Aronofsky'nin yapıtında senaristlik adına sıradışı bir numara, özel bir yazarlık dehası aramanın hiç bir mânâsı yok. Bütün öykü, sağlam bir klişenin bir kaç küçük yenilikçi fiske eşliğinde yeniden işlenmesinden ibaret…

“Şampiyon”u çekici ve sıradışı yapan asıl özelliği, çekimlerindeki belgeselci tavır ve oyunculuklarındaki olağanüstü samimiyette gizli… 1980'lerde Hollywood'da fırtına gibi estikten sonra 1990'larda çöküşe geçen, bu gerilemesini de düzensiz bir hayata, alkol ve uyuşturucu batağına borçlu olan Mickey Rourke, öykünün baş karakteri Randy Robinson'u “canlandırmak” yerine, kendi acılı hayat deneyimlerinin kılavuzluğunda rolünü resmen “yaşıyor”. Rourke'un film boyunca sergilediği her mimik, ağzından çıkan her söz, gözünden süzülen her yaş öylesine gerçek ki… Aronofsky “Ram” karakteri için filme onun yerine her kimi koyarsa koysun, yaşlı sporcunun trajedisini perdeye bu boyutta bir etkileyicilik içinde yansıtması mümkün olamazdı. Yüzü ve bedenininin her karışında yılların yorgunluğunu taşıyan Rourke rolüne o denli yakışmış.

Bunun yanısıra, yönetmenin anlatım dili olarak son derece bilinçli bir tavırla seçtiği “omuz kamerası çekimleri” de filmin içerdiği karşı konulmaz gerçeklik duygusunu ikiye katlamakta… Randy'nin hayatının değişik cephelerini yansıtan hafif sarsıntılı çekimler, bizleri kurmaca bir öykü izlediğimiz duygusundan uzaklaştırıp, tükenmenin eşiğindeki gerçek bir sporcunun hayatına tanık olduğumuz bir “reality-show”a dahil ediyor âdeta…

Katıldığı yarışma ve festivallerde öyküsünden daha ziyade kaliteli oyunculuk gösterileri ve yalın anlatımıyla kalpleri fetheden “Şampiyon”, bu hafta sonunun en önemli sinemasal gösterisi… Sıkı sinemaseverlere “Sakın kaçırmayın” diyorum, başka da bir şey demiyorum. Ancak, çocukları uzak tutmak kaydıyla!


* * *

Dost sinema sitelerinden
, “Şampiyon”un yönetmeni Darren Aronofsky ile yapılmış dış kaynaklı bir söyleşiye yer verdi. Amerikan sinema sitesi
tarafından 18 Aralık 2008'de yayımlanan bu söyleşiyi Türkçeye Deniz Akhan çevirmiş. Aşağıdaki linklerde hem Aronofsky söyleşisinin Akhan tarafından Tersninja için yapılmış çevirisini, hem de Keith Phipps imzalı orijinalini bulabilirsiniz:




15 yıl önce