|

İnanamıyorum; uzun metrajlı animasyon film mi yaptık biz?

Ella Productions tarafından iki yıllık bir çalışma sonucunda gerçekleştirilen 'Zeytin'in Hayâli', animasyon sinemanın günümüzde Batı'da ulaştığı düzey karşısında, ilk anda oldukça mütevazı bir girişim olarak görünebilir. Ancak, bu sürpriz yapıt, kağnı hızıyla ilerleyen Türk animasyon sineması için her anlamda dev bir sıçramayı temsil ediyor.

Ali Murat Güven
00:00 - 6/09/2009 Pazar
Güncelleme: 11:34 - 7/09/2009 Pazartesi
Yeni Şafak
İnanamıyorum; uzun metrajlı animasyon film mi yapt
İnanamıyorum; uzun metrajlı animasyon film mi yapt

ZEYTİN'İN HAYÂLİ

Yapım Yılı ve Ülkesi:
2007-2009, Türkiye yapımı

Türü ve Süresi:
Animasyon / Tarihsel Drama / 85 dakika

Gösterim Dili:
Türkçe

Yönetmen:
Omar Kawan Alanî

Yardımcı Yönetmen:
Muhammed Samî

Senarist:
Amed Abdulhafız

Görüntü Yönetmeni:
Luma Abbas

Özgün Müzik Bestecisi:
Elias Rahbanî

Kurgucu:
Mehmet Açıkgöz

Sanat Yönetmeni:
Amer Al-Jazie Leaybe

Ses Teknisyeni:
Eşref Küçük

Mekân ve Karakter Tasarımları:
Amer Al-Jazie, Fatma Dalkız, Yasir Rasan, Hakan Kocaeli

Yapımcı Şirket:
Ella Çizgi Film Ltd. Şti.

Dağıtıcı Şirket:
Pinema Film

İçerik Uyarıları:
Her yaştan izleyici kitlesi için uygundur.

Resmî İnternet Sitesi ve Fragmanı:

Yıldız Puanı:
* * * ½

Meryem Nine, Filistin'in Cenin kentindeki evlerinde, oğlu Doktor İbrahim, gelini ve torunlarıyla birlikte kendi hâlinde yaşayıp giden, geçmişi birbirinden acılı hatıralarla dolu bir hanımdır. Meryem Nine'nin büyük torunu Fâris, okulunun en başarılı öğrencilerindendir ve babası da bu çalışkan delikanlıyı her açıdan zinde bir Müslüman olarak yetişmesi için karate kursuna göndermektedir.

İsrail'in Filistin toplumu üzerindeki baskı ve şiddet eylemlerinin iyice arttığı bir dönemde, askerler kentte geniş çaplı aramalara girişirler. Bu sırada, Meryem Hanım'ın komşusu Ebu İsâ'nın evinde de arama yapılır. Gözü dönmüş askerler evdeki bütün eşyaları kırıp döker ve sonra da hiçbir gerekçe göstermeksizin giderler. Doktor İbrahim, ailenin bütün üyelerini tedirgin eden bu olaydan sonra, annesine İsrailli komutan “Timsah”tan söz eder. Meryem Hanım, Timsah'ın adını duyunca yıllardır sakladığı bir sırrı açıklayacak ve acı dolu geçmişindeki bir sayfaya yeniden dönerek Timsah'ın babasını nasıl öldürdüğünü anlatacaktır.


1940'lı yıllarda, annesi ve diğer köylülerle birlikte, doğup büyüdüğü Kudüs'ten zorunlu olarak göç eden Küçük Meryem, direnişe katılmak üzere onlardan kopan babasını geride bırakmak istemez. O yüzden de kafileden kaçarak babasına doğru koşar. Bu sırada annesi de onun niyetini anlamış ve kızını yakalamak için peşine düşmüştür. Fakat, aynı dakikalarda oralarda dolaşan, Siyonist fanatiklerden kurulu silahlı bir çete, küçük Meryem ve annesinin mücadelesini görüp onlara doğru yaklaşır. Tehlikenin farkına varan Meryem'in babası onlara yetişir ve anne-kıza sarkıntılık eden çete üyelerini döver. Ancak, “Timsah” olarak anılan azılı bir Yahudi terörist, genç adamı boş bulunduğu bir anda sırtından vuracaktır. Meryem ve annesi feryatlar ederek yanına koşsalar da artık çok geçtir. Baba, şehadet makâmına ulaşmadan önce, yitirdikleri evlerinin tapusuyla anahtarını eşine emanet eder.

Geçmişinde böylesi bir onulmaz acı bulunan Meryem Hanım, buna karşılık yaşadığı trajedileri kalbine gömmüş ve ondan sonraki bütün hayatını da çocuklarına ve torunlarına vakfetmiştir. Ancak, memleketlerinde o dönemlerden günümüze değişen pek de fazla bir şey yoktur.


Faris'in babası Doktor İbrahim Cenin Hastanesi'ndeki odasında çalışırken askerler içeri dalar ve onu Filistinli lider Ebû Zeytun'a yardım etmek suçuyla itham ederler. İbrahim, askerler tarafından hastaneden zorla çıkarılıp götürülür. Bu sırada, Faris de okuldan eve dönmektedir. Kötü bir şeyler olduğunu hisseden küçük adam, çok geçmeden babasının tutuklandığını öğrenir. Ancak, İsrail ordusunun pervasız despotizmi karşısında hiç kimsenin elinden bir şey gelmemektedir.

Karate müsabakaları düzenlenmeye başladığında, Faris'in ailesi topluca onu izlemeye gider. Baş rakibi Rami, müsabakanın ilk dakikalarında Faris'i her zaman olduğu gibi hiç zorlanmadan yere savurur. Ancak, Faris bu zorlu dövüşü ustaca bir taktikle lehine çevirmeyi başaracaktır. Sonuçtan büyük bir mutluluk duyan karate hocası, Faris'in elde ettiği bu başarıdan sonra, eğitim verdiği gençlik grubuna hep birlikte Mescid-i Aksa'ya gitmeyi teklif eder.


Çocuklar neşe içinde Kudüs gezisindeyken, Meryem Nine'nin Cenin'deki evinin kapısı da telaşla çalınacaktır. Korku içindeki bir dostları, aileye “askerlerin kenti kuşattığını” haber verir. Siyonist birlikler, kentte büyük bir katliam yapmaya hazırlanmaktadırlar.


TÜRK SİNEMASINDA YENİ BİR MİLAT

Ella Productions şirketinin sektöre gerçek bir sürpriz yaparak bu cuma ülke çapındaki 100 sinemada birden gösterime sunduğu “Zeytin'in Hayâli”ni gördükten sonra, sanırım sarf edilmesi gereken en doğru cümle, “Allah'ım, biz Türk sinemaseverlerine bu günleri de gösterdiğin için sana sonsuz şükürler olsun” demek olacaktır. Dürüstçe itiraf ediyorum ki Türkiye'de çizgi film sektörünün en büyük markası olan Ella'nın böyle bir proje üzerinde çalıştığından bütünüyle habersizdim. Gerçi, anılan şirketin geçmişte DVD-VCD piyasası için ürettiği bazı irili ufaklı işleri izlemiştim. Hattâ bunlar arasından “Endülüs'ün Fethi” gibi- bazı önemli örnekler kişisel film arşivimde de bulunuyor.

Ancak, “animasyon sinema” alanına yönelik olarak -hem devlet hem de özel sektör bazında- yıllardan beri şaşırtıcı bir ilgisizlik ve desteksizliğin süregeldiği, anılan kategorideki projelere girişmek için iklimin son derece elverişsiz olduğu Türkiye gibi bir ülkede, Ella yöneticilerinin inadına inadına bu işte uzmanlaşmaları; nihayetinde de sessiz sedasız bir çalışma eşliğinde böylesine iddialı bir yapıt ortaya koymaları tek kelimeyle koltuklarımı kabarttı.


Pastel renklerle bezenmiş, berrak bir ses ve görüntü kalitesi içinde akıp giden bu 85 dakikalık öykü, iki boyutlu animasyon sinemanın evrensel standartları içinde kalburüstü bir çalışma olarak anılmayı rahatlıkla hak ediyor. Ki bana kalırsa, bu tür animasyonların ustası konumundaki Japonlar'ın son dönemlerde ürettikleri bir çok sallapati işten bile çok daha özenli bir örnek var karşımızda…

Ha, ortaya çıkan sonuç bir “Ratatuy” ya da “Arslan Kral” mıdır? Değil elbette… Sözgelimi, bu kadar emekten sonra filmin fragmanlarında kullanılan anlatıcı sesi ve seslendirmenin yavanlığını pek sevemedim. O tanıtımlara -şimdikinden kat be kat daha etkili bir metin eşliğinde- bir Cahit Şaher, Nüvit Candaner ya da Sungun Babacan'ın sesi çok daha güzel yakışmaz mıydı? İlk kez girişilen bu ölçekteki bir denemede, gözüme çarpan bazı irili ufaklı başka bazı sorunlar da var hiç kuşkusuz…


Fakat, o zaman da adama, animasyon projelerine bile 50-100 milyon dolar arasında bütçe ayırıp düzinelerce şirketten rahatlıkla sponsor bulabilen çokuluslu şirketlerle, tamamı kendi öz kaynaklarından gelen bir milyon dolarlık bütçesini kullanıp uzun metrajlı animasyon film üretmeye cesaret eden bir yerel şirketi hangi mantıkla kıyaslıyorsunuz diye sorarlar.


“Zeytin'in Hayâli”, yıllar yılı ufak tefek reklâmcılık çalışmaları ve video piyasasına seslenen düşük kalibreli yapımlardan gayrı dişe kovuğa gelir hiç bir şey üretememiş olan Türk çizgi film sanatı için tam anlamıyla devrim niteliğinde bir çalışma… Esnek çizimleri, “Dolby Digital” çok kanallı ses kaydı, esinini bütünüyle gerçek olaylardan alan etkileyici öyküsü ve başarılı müzikal altyapısıyla, bu film hiç kuşkusuz ki sinemamız içinde bir milat oluşturacak; dahası nicedir cesaretini ve heyecanını yitirmiş olan Türk animatörlerine moral verip, onların gelecekte çok daha başarılı işler koymalarının da yolunu açacak.

Bütün bunların gerçekleşmesinde ise sizlere kilit bir rol düşüyor. Şu mübarek Ramazan günlerinde evinizden ya da bulunduğunuz kentteki panayır ortamlarından bir akşamlığına olsun kopup, çoluk çocuğunuzu da yanınıza alarak “Zeytin'in Hayâli”ni izlemeye gitmeniz gerekiyor.


Yakın bir gelecekte yaşanacakları görebilmek için müneccim olmaya hiç gerek yok. Eğer ki yaygın gösterime çıkan bu ilk uzun metrajlı animasyon filmimiz gişede başarılı olup en azından yapım maliyetini kurtarırsa, bütün sektör “Demek ki bu alanın da ciddi bir müşteri potansiyeli var” diyerek olaya motive olacak ve ardı ardına yeni animasyonlar üretmeye başlayacak. Fakat, eğer film gişede iki seksen yere uzanırsa, o zaman pek muhtemeldir ki ben ve meslektaşlarım bir daha ikinci bir Türk animasyonu üzerine 2030'larda falan yazı yazma imkânı bulacağız!


O yüzden, Zeytin'i hayâl kırıklığına uğratmamalısınız.


* * *


ELLA PRODUCTIONS HAKKINDA

1992 yılında İstanbul'da kurulan Ella Çizgi Film Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi, hizmet konsepti olarak tarihsel içerikli çizgi filmlerin üretimini benimsedi ve bu stratejik tercihiyle yalnızca ülkemizde değil, İslâm dünyasında da öncülük yaptı. Ella'nın yapımını gerçekleştirdiği eserler, başta Ortadoğu coğrafyası olmak üzere, ABD, İngiltere ve Avustralya gibi -çizgi sinemanın büyük ilerlemeler kaydettiği- pek çok ülkeye satılarak o ülkelerin televizyon kanallarında gösterildi.


Profesyonel çizgi film yapım sektörüne 17 yıldır düzinelerce yönetmen, animatör ve uzman teknik personel kazandıran Ella'nın çekirdek ekibinin tamamı Türk vatandaşlarından oluşuyor. Bugüne kadar 18 adet tarihî ve toplumsal içerikli uzun metraj çizgi filmin yapımını gerçekleştiren şirket, ayrıca geçtiğimiz yıllarda piyasaya sürdüğü “Eğitim Programları” adlı film serisiyle de üç boyutlu animasyon film üretimi konusunda ülkemizde öncülük yaptı.


“Zeytinin Hayâli”, şirketin bugüne kadar hazırladığı animasyon video filmlerden daha farklı olarak, sinema perdesinde gösterilebilecek kaliteye uygun olarak 35 mm formatında gerçekleştirilmiştir. Yapımı, kreatif ekibe zaman zaman Arap sanatçıların da katılımıyla iki yıl süren bu öykü, Türkiye'de şimdiye kadar gerçekleştirilen en yüksek bütçeli iki boyutlu çizgi sinema filmi unvanını kazandı.


Ella ekibinin bugüne kadar hazırladığı dramatik içerikli yapımlardan bazıları şunlar:


“Ali Baba ve Kırk Haramiler”, “Fatih Sultan Mehmet”, “Endülüs'ün Fethi”, “İnci Adası”, “Kaptan Ömer”, “Selahaddin Eyyubî”, “Nasreddin Hoca”, “Hayvanlar Âlemi”, “Sonsuza Yolculuk”, “Ayncalut Aslanı” ve “Afacanlar Serisi”…


15 yıl önce