23 yıl önce sinema dünyasını aylarca kasıp kavuran bu kült filmde, her türlü insanî ve ahlâkî değer sistemi çökmüş hırs küpü bir finans uzmanını canlandıran Michael Douglas, 1970'lerin başlarında “San Fransisco Sokakları” dizisiyle start alan meslek hayatının tartışmasız en iyi performansını ortaya koyuyor; sergilediği muhteşem oyunla da başta o yılın “en iyi erkek oyuncu Oscar'ı” olmak üzere yarım düzine dolayında önemli ödül kazanıyordu.
Sinema tarihinin hafızalarda en derin izi bırakmış “kravatlı kötü”lerinden biri olan borsacı Gordon Gekko karakteri, aradan geçen çeyrek yüzyıl boyunca Douglas hayranları tarafından hiç unutulmadığı gibi, bu karakteri yaratan Oliver Stone da onun üzerinden kapitalist düzen üzerine yeni bazı sözler sarfetme niyetinden vazgeçmemiş anlaşılan… Çok sıkı bir politik yönetmen olmasına karşın 2000'leri belirgin bir duraklama içinde geçiren Stone, hem azımsanmayacak bir hayran kitlesine sahip Gekko karakterini beyazperdeye yeniden yansıtarak, hem de dünyanın içinde bulunduğu son ekonomik krizin nedenleri ve nasılları üzerine (her filminde şu ya da bu oranda duymaya alışageldiğimiz) o iddialı tezlerinden bazılarını kitlelerle paylaşabilmek için, kendisine zamanında büyük bir saygınlık ve kazanç getiren eski gözağrısının isabetli bir çıkış yolu olacağını düşünmüş. Stone'un kılavuzluğunda Allan Loeb ve Stephen Schiff tarafından ortaklaşa yazılan devam filmi senaryosu bütünüyle günümüzün dünyasına odaklanıyor ve Gekko'yu da bu dünya içinde (80'lerdeki karizması epeyce çizilmiş bile olsa) yine de hâlâ iş bitirebilecek bir çakal olarak yeniden konumlandırıyor.
Stone'un olgunluk ve zirve dönemine geçiş filmi olduğunun sinyallerini veren “Borsa 2: Para Asla Uyumaz”, dünyadaki bütün politik sorunlar ya da gelişmelerin parayla doğrudan ilişkili olduğuna inanıp bu tezi günlük hayatlarında da hararetle savunan sinemaseverlerin izlerken acı acı gülecekleri anekdotlarla dolu, her yönüyle yüksek standartlarda bir film. Hem “kaliteli sinema”nın tadına varmak, hem de sömürenlerle sömürülenler arasındaki rutin ilişkinin diyalektiğini biraz daha iyi kavrayabilmek için mutlaka görülmesi gerekiyor.