Gazeteci-yazar Clifford Irving, dünyanın en zengin adamıyla yaptığı eşi benzeri görülmemiş söyleşiler dizisiyle 1971 yılında Amerikan medyasının zirvelerine ulaşır. Münzevi bir hayat sürmesiyle tanınan dolar milyarderi Howard Hughes ile yaptığı bu söyleşilerde, onun en özel anıları ve sırlarını okuyucularının gözleri önüne sermektedir. Gerçekte kocaman bir yalandan ibaret olan bu “atlatma söyleşiler” dizisi, ilerleyen yıllarda Adolf Hitler'in anılarını pazarlayan ve sonunda yakayı ele veren başka bir sahtekâra da esin kaynağı olacaktır.
İsveçli usta yönetmen Lasse Helström'ün “Sahtekâr”ı, Amerikan medyası ve kamuoyunun bugüne kadar karşılaştığı en cüretkar ve de çirkin üçkağıtçılıklardan birini anlatan, öyküsü bütünüyle gerçek hayattan alınma şık bir yapıt. Richard Gere'ın canlandırdığı Amerikalı gazeteci-yazar Irwing, 1970'lerin başlarında, hayatı, 11 dalda Oscar ödülü adayı olan ve bu ödülü beş dalda kazanan “Gökler Hakimi” (The Aviator) adlı filmde de konu olan efsanevî işadamı Hughes'un uzun zamandır peşinde koşulan anılarını eline geçirdiğini iddia etmişti. Adamımız, bu yalanı sayesinde çok büyük para ve dünya çapında şöhret kazanmanın eşiğine geldiği bir anda ise zekici planladığı oyunun gerçek olmadığı ortaya çıktı. O artık toplumun adını öfkeyle andığı bir suçluydu.
“Cider House Rules” ve “Çikolata” (Chocolat) adlı filmleriyle ünlenen Hallström, Irving'in bugün bile tartışılmakta olan büyük sahtekârlığını çıkış noktası olarak alıyor ve tek başına hareket eden bir adamın, aslında gerçek olmayan, iyi kurgulanmış öyküleri aracılığıyla koskoca bir endüstriyi ve ulusu nasıl ele geçirdiğini keşfe çıkıyor. Başta, son bir kaç yıldır derin bir sessizliğe gömülen karizmatik aktör Gere olmak üzere, bütün oyuncular çok iyi. Ayrıca, film, bütün o mütevazı görünümüne karşın müziği, görüntü yönetimi ve kurgusuyla en pahalı Hollywood yapımlarına taş çıkartacak bir düzeye sahip.
Görece zayıf filmlerden oluşan bir hafta sonunun en kaliteli gösterisi.
