|

Yavan başlayıp yaman biten gerilim

Stephen King'in kısa bir öyküsünden Mikael Håfström tarafından beyazperdeye uyarlanan “1408”, korku sinemasının beylik kalıplarıyla bezeli sıradan bir yapıt edâsıyla başlıyor; ancak sonrasında John Cusack'ın müthiş oyunculuğu ve aşkın görsel efektleriyle bu türün kolay kolay unutulmayacak örneklerinden birine dönüşüyor.

Ali Murat Güven
00:00 - 29/09/2007 Cumartesi
Güncelleme: 21:47 - 28/09/2007 Cuma
Yeni Şafak
Yavan başlayıp yaman biten gerilim
Yavan başlayıp yaman biten gerilim
1408

2007, ABD yapımı, korku / gerilim

Yönetmen
: Mikael Håfström

Senaryo
: Matt Greenberg , Scott Alexander ve Larry Karaszewski (Stephen King'in kısa öyküsünden uyarlamayla)

Görüntü
: Benoit Delhomme

Müzik
: Gabriel Yared

Kurgu
: Peter Boyle

Oyuncular
: John Cusack, Samuel L. Jackson, Mary McCormack, Tony Shalhoub, Jasmine Jessica Anthony

Süre
: 94 dakika

İçerik uyarıları
: İçerdiği korku ve şiddet sahneleri nedeniyle, 18 yaşından küçük çocukların izlemesi için uygun değildir.

Yabancı sinemaseverlerden aldığı puan
: 7.4 / 10 (Kaynak:
)

Resmî internet sitesi
:
(Bu sitede filmin yüksek çözünürlüklü fragmanlarını da izleyebilirsiniz.)

Dağıtıcı şirket
: Warner Bros

* * *

Mike Enslin, küçük kızının devâsız bir hastalık sonucunda ölmesi yüzünden dinsel inançlarını bütünüyle kaybetmiş, o tarihten bu yana da her türlü metafizik olay ve olguya karşı alaycı tutum takınan orta popülerlikte bir yazardır. Hayatını, “odalarında hayaletlerin dolaştığı” söylenen gizemli otellerde konaklayıp, yazdığı kitaplarda, onlardan yayılan bu tür söylentileri çürüterek kazanan Enslin, günün birinde New York'taki Dolphin Oteli'nin şöhretini duyar. Anılan otelin 1408 numaralı odasında, söylentilere bakılırsa, içine tesisin müdürünün dahi girmek istemeyeceği kadar korkunç olaylar yaşanmaktadır. Enslin, hiç zaman yitirmeksizin New York'a, Dolphin Otel'e gider ve Müdür Gerald Olin'in bütün uyarılarına rağmen, arsız bir ısrarcılıkla, uzun süredir kapalı tutulan bu odaya yerleşir. Amacı, “lanetli oda”da bir-iki gün geçirip bu kötü şöhretli mekânın ve ardındaki efsanenin foyasını meydana çıkarmak olan kahramanımız, orada hayatının akışını kökünden değiştirecek nitelikte, birbirinden korkunç olaylar yaşayacaktır.

Doğrusunu söylemek gerekirse, bu filmi izlemeye başlarken, korku ve gerilim sineması adına yeni bir şeyler görebilmek adına içimde hiç bir umut ışığı yoktu. İsveçli yönetmen Mikael Håfström'ün Hollywood'da Warner Bros namı hesabına çektiği, iki ünlü başrol oyuncusu ve tatminkar bütçesi nedeniyle izleyicisini sıkmayacak, fakat ait olduğu türe de herhangi bir katkıda bulunmayacak türden eli yüzü düzgün bir “iş filmi”yle karşılaşacağımı düşünüyordum. Nitekim, filmin ilk 15-20 dakikası da bu kanaatimi fazlasıyla doğrular nitelikte klişe diyaloglar ve bayat bir olay akışıyla bezeliydi.

Fakat, sonradan ne olduysa oldu, John Cusack 1408 numaralı odaya adımını attıktan sonra, altı üstü bir kaç ses ve görüntü efektinden ibaret bildik bir korku gösterisiyle karşılaşmayı beklerken, yazar Stephen King'in ve onun kısa öyküsünü filminde çok iyi yorumlamış olan yönetmen Håfström'ün güçlü yetenek ışıkları bir anda beyazperdeyi kaplayıverdi.

İNANÇSIZLIKTAN İNANCA DOĞRU

Bir korku filmi, izleyicisini germe ve türünde başarıya ulaşma noktasında, ilk dakikalarından finaline uzanan yolda herhalde ancak bu kadar başarılı yol katedebilirdi. Öyküye, senaryoya bir türlü ısınamamış bir “Bezgin Bekir” görünümünde giriş yapan Cusack, sonradan bir açılıyor ve canlandırdığı karakterin duygusal değişimini öylesine başarıyla veriyor ki sormayın gitsin. Yaşadığı ailevî felaket nedeniyle (Tıpkı Night Shyamalan'ın 2002 tarihli filmi “İşaretler”deki rahip Graham Hess / Mel Gibson gibi) Şeytan'ın ayartıcı tuzağına düşüp inançsızlaşan bu adamın beş duyumuzun algıladığı fiziksel gerçekliklerin ötesinde, “manevî âlem” diye bir boyutun gerçekten varolduğuna yönelik uyanış süreci ve bu süreci tetikleyen ürkütücü olaylar zinciri, tek kelimeyle muhteşem bir oyunculuk ve aynı oranda başarılı görsel efektlerle sunuluyor izleyiciye. Kendi adıma bir kaç çığlık ve kan sıçrama efektinden daha ötesini beklemediğim bir “otel odası dekoru”ndan herhalde ancak bu kadar tantanalı bir serüven çıkabilirdi.

“1408”in belki de tek hayal kırıklığı, afişlerde en az Cusack kadar ön plana çıkartılıp ağırlık bir rolü olduğu kanısı uyandırılan, ancak canlandırdığı karakterle perdede topu topu 5-10 dakika kalıp sıvışan Samuel L. Jackson. Ki bu haliyle filmin jeneriklerinde başrol oyuncusu olarak değil, daha ziyade “special guest star” (konuk yıldız) pozisyonunda sunulması çok daha dürüstçe bir davranış olurmuş. Çünkü canlandırdığı otel müdürü karakterinin öyküye renk katmanın ötesinde, onu taşımak gibi bir misyonu yok.


Ayrıntılara meraklı olanlar okurlarımız için hemen belirtelim. Filmin odak noktasını oluşturan ve bir buçuk saat boyunca Cusack'a kan kusturan Dolphin Hotel bir film seti değil, gerçekten varolan bir bina. Gerçek adı “Hotel Pennsylvania” olan bu konaklama tesisi New York-Manhattan'da bulunuyor ve halen faaliyette. Fakat, bu filmin çekimleri süresince bir kaç katı yapımcı şirket tarafından kiralanarak kapatılmış. Ancak, kırılıp dökülme sahneleri ise elbette ki stüdyo ortamında çekilmiş.


“1408”, “Yeni Ailem” ile birlikte haftanın en iyi iki filminden biri. Korku-gerilim sinemasını seviyorsanız, Cusack'ın bu tek kişilik gösterisini kaçırmamaya çalışın.





17 yıl önce