|

Putin'in takımları

Rusya'da futbol ne Sovyetler Birliği zamanında ne de soğuk savaş sonrasında hiçbir zaman siyasetten bağımsız olmadı. Devletin gizli ve bazen de açık eli sürekli futbolun ve kulüplerin üzerindeydi. 2000’li yıllar ve Putin'in yükselişi ile bu durum iki olgu üzerinden yürüdü; Gazprom ve Oligarklar.

Yeni Şafak ve
04:00 - 3/01/2016 Pazar
Güncelleme: 16:59 - 4/01/2016 Pazartesi
Z Raporu
Sernur Yassıkaya – Turgay Yavaş


DERİN EKONOMİ DERGİSİ, Ocak sayısı 'Putin'in Haçlı seferi' kapağıyla çıkarken, Putin'in Rusya'sında, Gazprom şirketinin futbol dünyasının üzerini nasıl ağ gibi sardığını kaleme aldı.



Stalin'in gizli polis şefi Laventri Pavloviç Beria, onursal başkanı olduğu Dinamo Moskova'nın antrenörünü çağırarak, “Tek bir sorum var, sorun ne?" diye sorar. Çünkü, Starotsin kardeşlerin esas gücünü oluşturduğu Spartak Moskova'nın kazandığı şampiyonluklar Pavloviç'in zoruna gitmiştir. Kendisi de bir sol bek olan, Gürcistanlı, futbol tutkunu bu karanlık isim, Dinamo Moskova'nın Spartak karşısındaki acizliğinin sebebini ve çözüm yollarını arıyordu. Nihayetinde, Nikolai Starotsin, 1942 yılında bir gece gözlerinin önünde parıldayan bir meşale ve başına yöneltilmiş iki tüfek namlusu ile uyanır ve Starotsin ile 3 kardeşi kendilerini Sibirya'da bir çalışma kampında 10 yıl geçirmek zorunda bulur. Simon Kuper'in kült kitabı 'Futbol asla sadece futbol değildir' de geçen bu anekdot, Rusya'da futbol ile siyasetin hiçbir zaman ayrı düşünülemeyeceğinin kanıtlarından yalnızca biridir.



SSCB dağılmadan hemen önce Sovyetler Ligi, Avrupa'nın en kaliteli ikinci ligiydi. Baltıklardan, Japon Denizine kadar uzanan bir coğrafyanın yetenek havuzundan yararlanan Moskova, futbol dahil tüm spor branşlarında 'özgür dünyaya' yenilgi üstüne yenilgi tattırıyordu. 1989'da Demir Perde'nin parçalanmasından 2 yıl sonra SSCB de çöktü. Bu çöküşün spora yansıması da kaçınılmazdı. Devlet destekli bir çok spor branşı bir anda iflas bayrağını çekti. Bu çöküşten en çok etkilenen ise Rus futbolu oldu. Hem maddi kaynağını hem de yetenek havuzunu kaybeden Rus futbolunun adı sanı ikibinli yılların başına kadar bir daha duyulmamak üzere gündemden düştü. Rus futbolu üzerine çalışan futbolgrad.com sitesi sahibi Manuel Veth, SSCB sonrası Rus futbolunu 3 döneme ayırıyor. “Birincisi, 1998 ekonomik krizi öncesi dönem, ikincisi kriz ile birlikte Rusya'da ekonominin bankacılıktan, doğal kaynaklara yönelmesi ve oligarkların eline daha çok para ve gücün geçmesi ve hem yerel hem de Avrupa futboluna yoğun yatırımın başladığı dönem, üçüncüsü ise petrol fiyatlarının dip yapması ile yaşanan ekonomik kriz." Veth, şu an Rus futbolunun üçüncü süreçte olduğunu da belirtiyor.



Rus oligarkların futbolda yükselişini içeren ikinci dönem aynı zamanda Vladimir Putin'in yükselişinin de başlangıcını içeriyor. Rusya uzmanı Elnur İsmayilov, o dönemki gelişmeleri yeni bir savaşın başlangıcı olarak değerlendiriyor: “2000'li yılların başlarında Rusya'da tek bağımsız medya kuruluşu olarak bilinen NTV'nin sahibi Vladimir Gusinskiy'in hapsi ile başlayan Putin-Oligarklar savaşı Berezovski, Abramoviç ve Hadarkovski'ye yapılan baskılarla devam etti." Bu savaş sonucunda Berezovski, Londra'ya kendini zor atacak, Abramoviç kendi enerji şirketini Gazprom'a satmak zorunda kalacak, Hadarkovski ise yıllarca hapis yatacaktı. Putin ise Rusya'nın güçlü lideri olarak iktidarını pekiştirecek, kontrol altına aldığı ve ittifak yaptığı oligarklar ile hayalindeki Rusya'yı, Deli Petro'nun Rusya'sını ayağa kaldırmak için çalışmaya başlayacaktı. Bu mücadelede güçlü Rusya imajının oluşturulmasında ve parlatılmasında, ülkenin dev enerji şirketi Gazprom öncü rollerden birini oynayacaktı.



Dünyanın en büyük enerji şirketlerinden biri olan Gazprom, küresel fosil yakıt üretiminin % 12'sini tek başına sağlıyor. Gazprom'un % 51'lik hissesi 2005 yılından beri Rus devletine ait. Rusya'dan ihraç edilecek doğalgazda tek yetkili şirkette kendisi. Rusya eski Başbakanı Victor Zubov, Rusya Enerji Bakanlığı Müsteşarı Alexey Miller gibi önde gelen siyasetçileri ya da bürokratları şirketin yönetim kurulunda görmek işten bile değil. Hatta Rusya'nın mevcut Başbakanı Dimitry Medvedev de 2008 yılına kadar şirketin yönetim kurulunda görev yapıyordu. Şirketi diğer enerji firmalarından ayıran husus, portfolyosunu genişletmesine dönük hamleleri. Medya yatırımları, dijital alanda yatırımlar, ve sportif faaliyetlere (jimnastik, boks, hokey ve futbol) dönük sponsorluklar ile herhangi bir Batılı enerji şirketine göre çok daha 'siyasi' faaliyetlerde bulunuyor. Bugün Rusya'da bir Gazprom medyasından söz etmek mümkün. Bununla beraber şirketin sportif faaliyetlere dönük yatırımları da bir medya imparatorluğunu yeni baştan kurmaya yetecek miktarda. Özellikte futbol alanındaki aktif yatırım ve sponsorluk stratejisi dikkat çekici. Gazprom'un bugün, başta Zenit St. Petersburg olmak üzere, Schalke, Chelsea ve Kızılyıldız ile sponsorluk anlaşmaları var. Şirketin bu sponsorluk anlaşmaları için yılda 100 milyon Euro'luk bir bütçe ayırdığı ifade ediliyor. Şirketin aktif sponsorluk stratejisi ile ilgili futbol analisti İsmail Şayan şu yorumu yapıyor; “Gazprom, Rusya'da Zenit'in ana sponsoru. Batıda ilk önemli sponsorluk anlaşmasını ise Schalke ile yaptı. Gazprom o dönemde batıda pek bilinen bir şirket değildi ve ödenecek rakam beklenenin üzerindeydi, bu da akıllara kuşkular salıyordu. Ama anlaşma şimdi değerlendirildiğinde ucuz kalıyor. Gazprom'un bu anlaşma ile Almanya'da sempati yaratma çabasında olması ihtimalinin de altını çizenler var. Şirket, en önemli ayağı Almanya olan 'Kuzey Akım' projesinde nihai noktayı koymaya çalışıyordu ve anlaşma Alman halkına bir dostluk mesajı olabilirdi. Sonunda istediğini almayı başardı. Schalke'ye sponsor oldu. Real Madrid'in bu yılki raporundan öğrendiğimize göre, stadının isim sponsoru da büyük ihtimalle körfez merkezli bir enerji şirketi olacak."



Gazprom yalnızca kulüp bazında değil uluslararası organizasyonlar alanında da futbola ilgi gösteriyor. Dünyanın en çok izlenen futbol organizasyonu UEFA Şampiyonlar Ligi'nin ana sponsorlarından biri olan şirket, aynı zamanda 2018'de Rusya'da düzenlenecek FIFA Dünya Kupası'nın da, 90 milyon Dolar ödeyerek, ana sponsorluğunu üstlendi. Hatırlanacağı üzere, 2015'in Mayıs ayında kimi FIFA yetkilileri yolsuzluk skandalı sonucu tutuklanırken, FIFA sponsorları kurumu ve başkanı olan Sepp Blatter'ı yoğun eleştiri yağmuruna tutmuştu. Tek bir kurum istisna olmak üzere, o da Gazprom. Bir başka not ise enerji devi şirketin o dönem, FIFA Başkanlığına Blatter sonrası en güçlü aday olarak görülen UEFA Başkanı Michel Platini ile de Şampiyonlar Ligi'ne ana sponsorluk anlaşması sonucu yakın bağlantı kurduğu iddia edilmişti. Bu dikkat çeken iki sponsorluk ve skandal karşısındaki tepkisizlik, “Rusya hem Blatter hem de Platini'ye yatırım yaparak, yumurtaları tek sepete koyup, gelecekteki hedeflerini riske atmak istemiyor muydu?" diye sormak makul gibi gözüküyor.



ZENİT BAĞLANTISI VE PUTİN


St. Petersburg, Rus Çarı I. Petro'nun Batılı güçlerin kulübüne dahil olmak amacıyla inşa ettiği projenin adıdır. Moskova'ya göre daha Batı'da olan şehir, 200 yıl boyunca Rus İmparatorluğu'nun başkentliğini yaptı. SSCB döneminde ise hikaye tam tersinde seyretti. Kendisi de bir St. Petersburg'lu olan Putin ise yeni Rus devletinin kaderinin Moskova'dan çok St. Petersburg ile yazılacağına inanıyor ki, yakın arkadaşı Alexey Miller'ın başında olduğu Gazprom, şehrin tek futbol kulübü Zenit St. Petersburg'u 2005'te satın alıyor. Bu satın alım sonrası, kulüp için adeta para muslukları sonuna kadar açılıyor. Birbiri ardında bomba transferler ile Zenit, Avrupa'da kendinden en çok bahsedilen kulüplerden biri haline geliyor. Bir nevi Putin, Gazprom ile güçlenen ve eski heybetli günlerine dönen Rusya imajının spordaki yüzü olarak Zenit'i kullanıyor. Peki neden Moskova'nın birbirinden ünlü futbol kulüpleri değil de Zenit? Öncelikle Putin henüz tanınmıyorken, St. Peterburg Belediye Başkan Yardımcılığı yaptığını bilmemiz lazım. Bununla birlikte Rus siyasetinde etkin konumda olan St. Peterburg kliğini de belirtmemizde fayda var. Aslında Putin'in göreve geldiği günden bugüne dış siyasetine bakılacak olursa, Rusya'yı Batı'ya alternatfi bir güç olmaktan ziyade, Batı içinde itibarlı ve güçlü, sözü dinlenen bir ülke konumuna yükseltmek istediğini görmek mümkün. Öyle ki şehrin futbol kulübünün sadece alt yapı yatırımları için, yeni stat da dahil olmak üzere 1.1 milyar Euro harcanması bekleniyor. Putin ile Zenit arasındaki bağlantı için kısa bir örnek vermek gerekirse, kulüp toplam değeri 95 milyon Euro'yu bulan Hulk ve Axel Witsel transferilerini yaptığı zaman, kamuoyundan yükselen eleştirleri bizzat göğüsleyen isim Putin'den başkası değildi.



MİLYON DOLARLARI “FUTBOLA" SAÇMAK


Rusya'da sadece Gazprom futbolda etkili aktör değil. Oligarklar olarak bilinen devlete yakın Dolar milyarderi iş adamları hem yerel hem de küresel futbol alanında yaptıkları yatırımlar ile de dikkat çekiyor. Bu yönelimi futbol analisti İsmail Şayan, “Oligarklar, öncelikle Rus kulüplerine odaklanmış durumdalar. Ülkelerindeki kulüpleri belirli bir seviyeye getirmeye çalışıyorlar. Bu yatırımları da 2018 Dünya Kupası sonuna kadar devam edecektir. 2018 Dünya Kupası çok önemli bir test noktası. Toplumlarında oluşturmayı umdukları bir ilgi var. Burada ve hemen sonrasındaki sezonda Rus toplumundan negatif yanıt alırlarsa çoğu sessizce sahneden çekilir. Kulüplere güçlü değil batmasını engelleyecek yeterlilikte bir destekle devam ederler. Eğer beklentilerine ulaşırlarsa desteğe ve yatırıma devam etmelerini ummak gerek" şeklinde değerlendiriyor. Manuel Veth ise oligarkların futbola ilgisini üç sebebe bağlıyor: Birincisi futbol taraftarı olmaları, ikincisi kulüp sahibi olmanın tıpkı yat sahibi olmak gibi itibar kazandırması, üçüncüsü ise siyasete etki edebilme gücü. Rus futbolunda oligarklar deyince de 4 isim öne çıkıyor. Roman Abramoviç, Dmitry Rybolovlev, Süleyman Kerimov ve Alisher Usmanov. Bu dört isimden en bilineni elbetteki Abramoviç. Ne var ki diğer isimler de en az Abramovich kadar sahibi olduğu kulüplere milyon Dolarlar harcamasıyla ünlüler. Bu oligarklar ile Rus devleti arasında ilişkiyi anlamak için en iyi örnek ise Roman Abramoviç.



“GAZPROM G.SARAY'A SPONSOR OLMAKTAN VAZGEÇTİ"


Tüm bu hikayenin içinde Gazprom'un Türkiye'de spora ilgisi ne düzeyde? Türkiye, Rusya'nın Almanya'dan sonra ikinci büyük müşterisi. Doğalgaz ihtiyacının % 55'ini Rusya'dan sağlayan Türkiye, önemli bir pazar Gazprom için. Cenk Başlamış, Gazprom'un Türkiye'ye ilgisi hakkında şu dikkat çekici değerlendirmede bulunuyor: “Türkiye'de olumlu bir imaja sahip olmaya büyük önem veren Gazprom bildiğim kadarıyla, tek bir kulübe sponsor olmasının şirketle ilgili tartışmaya ve söylentiye yol açacağı endişesiyle G.Saray'a sponsor olmaktan vazgeçmişti. Duyduğum kadarıyla, 'uçak krizi'nden önce Gazprom'un üç büyük kulübe sponsorluk yapması olasılığı konuşuluyordu."



Bilindiği üzere bir dönem Gazprom'un, İstanbul'un doğalgaz dağıtımını üstlenen İgdaş'a talip olduğu ile ilgili haberler Türk basınında ve kulisler de sıkça konuşulmaya başlanmıştı. İster istemez bu sponsorluk girişiminin, Gazprom'un İgdaş'a ilgisiyle bir ilintisi olup olmadığını düşündürüyor. Gazprom ve diğer Rus oligarkların amaçları ve servetlerinin kaynağı, Vlademir Putin ile ilişkileri her geçen gün daha çok sorgulanıyor. Son FIFA rüşvet skandalı sonrasında, Putin'in, UEFA Başkanı Michel Platini ile birlikte FIFA Etik Kurulu tarafından futboldan 8 yıl men cezası alan Sepp Blatter için “Blatter'a Nobel Barış Ödülü verilmeli. Blatter, çok saygıdeğer biri. Dünya futbolunun gelişmesi için çok çalıştı. ABD'deki hukuk mercilerinin FIFA skandalındaki eylemleri kabul edilemez" sözleri Rusya'ya yönelik antipatiyi futbol dünyasında da artırabilir ve bu oligarklar ile Putin'i yeni bir yol ayrımına sürükleyebilecek savaşa yol açabilir. Rusya'da düzenlenecek 2018 Dünya Kupası öncesi, Rus futbolunu yakından takip etmekte fayda var.






PUTİN'İN ROMAN'I


Roman Abramoviç ile devlet (Putin) arasındaki köprüyü bize Moskova eski muhabiri ve Rusya Uzmanı Cenk Başlamış şu şekilde aktarıyor: “Vladimir Putin, 2000 yılında iktidara geldiğinde önde gelen işadamlarıyla, "Siz siyasete karışmayın, ben de sizin ticari işlerinize karışmayayım" diye özetlenebilecek bir anlaşma yaptı. Aralarında Roman Abramoviç'in de bulunduğu bazı işadamlarından ise geçmişte kuşkulu şekilde edindikleri servetlerinin bir bölümünü Rusya'nın ve iktidarın çıkarı için kullanmasını istedi. Zaten eski Başkan Boris Yeltsin döneminde de "aile"ye, yani Kremlin'e yakın bir işadamı olan Abramoviç, oyunun yeni kurallarını hemen kabul etti. Hatta bu nedenle, aslında siyasetten hoşlanmamasına rağmen Putin'in isteği üzerine Çukotka bölgesinde valilik yaptı. Böylece Putin hem kendisine sadık hem de parasını görev yaptığı yerin kalkınması için harcayacak birisini iş başına getirmiş oldu. Abramoviç bu süreçte iktidar partisi Birlik Rusya'yı da finanse etti."





Başlamış, Roman Abromoviç'in Avrupa açılımı ile ilgili de şu detayları paylaşıyor, “Putin, iktidarı döneminde Rusya'yı her alanda yeniden ayağa kaldırmak istedi. Abramoviç'in Chelsea Kulübü'nü satın almasıyla zengin bir Rus işadamını uluslararası kamuoyunun önüne çıkarttı. Böylece Rusya'ya prestij sağlamak istedi. Aslında daha çok dikkat çekebilmek amacıyla satın alınması düşünülen ilk İngiliz takımı Manchester United'dı. Abramoviç'in kurucusu olduğu Ulusal Futbol Akademisi, Rusya Futbol Milli Takımı'nın başına getirilen Guus Hiddink ve ekibinin masraflarını da üstlenmişti."



Tabii, Abramoviç'in Chelsea'yi satın almasının asıl nedeni olarak, İngiltere'de ikamet hakkı kazanmak için bir şirket sahibi olmasıyla ilgili zorunluluk olduğu da ifade ediliyor. Rus oligarkların, Putin'in öfkesinden sığınacakları liman olarak Londra'yı gördüğü de saklı bir gerçek değil.



Ne varki Putin-Abramoviç ilişkisi bununla sınırla değil. 2012 yılında Chelsea aşırı harcamaları ve borçları nedeniyle UEFA'nın Finansal Fair-play yaptırımları ile karşı karşıya kaldığında yardıma koşan şirket yine Gazprom oldu. Abramoviç'in kulübü satın aldığı 2002'den bugüne transfere 1.3 milyar Euro harcadığı biliniyor. Bu transferlerin önemli bir bölümü de Abramoviç'in kişisel servetinden karşılandığı ve yine kulübün muhasebesine borç olarak kaydedildiği de. İşte Gazprom'un yardımı tam da kulüp böylesi bir kısırdöngüyü iyice hissettiği bir dönemde geldi. Bu sponsorlukla Chelsea sadece UEFA kurallarının etrafından dolaşmakla kalmadı, aynı zamanda Abramoviç'in kişisel servetinin tek kaynak olmasından dolayı yaşadığı sıkıntıdan da kurtulmuş oldu. Bir nevi Gazprom, “Küresel Enerji İşbirliği" adlı sponsorlukla Chelsea'nin gölge sahibi konumuna yükselmiş oluyordu. Gazprom ile Chelsea arasında kotarılan sponsorluğun maddi boyutu bilinmiyor ama Chelsea'ye nefes aldırdığı açık.



#putin
#rusya
#putinin takımları
#Roman Abramoviç
8 yıl önce