GS Başkanı Sayın Cansun espiri ile karışık, Jardel'in karısının Türkiye'yi sevmediğini ve ülkemizde kalmasının zorlaştığını söylüyordu. Bizim manşetimizin ardından diğer gazeteler de bu haberin peşine düştü. Konu magazine kayınca tabi hepsi aslan kesildi. Meğer bizim Süper Mario Jardel'imiz ne kadar maçoymuş öyle. "Gerekirse Karen'i boşarım, ben zenginim, para bende, Karen'in tapusu bende, kadınlara düşkünüm." Jardel konuşmuş da konuşmuş. Konuştukça rezil olmuş. Bu açıklamalarını Galatasaray'lı taraftarlar da yadırgayacaklar herhalde. Biz futbolcunun yeteneklisini ve efendisini severiz. Öyle kendi karısı hakkında ileri geri konuşanını değil. Taraftara da bir önerim var "Süper Mario Jardel" yerine "Süper Maço Jardel" diye bağırsınlar.
Bu arada internette yakaladığım (orijinali İngilizceydi ben biraz değiştirdim) erkeklerle ilgili bir yazı vardı. Jardel sayesinde hep beraber gülelim:
Erkek (Jardel) olmak ne güzel:
-Soyadımız asla değişmez.
-Bütün garaj bize aittir.
-Evlilik planlarını müstakbel karımız yapar.
-Yemek yoksa çikolata yeriz.
-Başkan her zaman biziz.
-Giydiklerimize kimse karışmaz.
-Araba servislerinde kimse bizi kandıramaz.
-Saçımızın modelinin değiştiğini kimse farketmese de olur
-Dünya umurumuzda değildir.
-Aynı işte senelerce çalışır her zaman kazanırız.
-Yüzümüzdeki çizgiler karakterimizi güçlendirir.
-Gelinlik en az beş milyar, smokin kirası en fazla 100 milyondur.
-Yeni aldığımız ayakkabılar asla vurmaz, kesmez, pedikürümüzü bozmaz.
-Telefon konuşmalarımız 30 saniyeyi geçmez.
-Uzun bir yolculuğa küçük bir valizle çıkabiliriz.
-Reçel kavanozunun içine parmağımızı sokabiliriz.
-Kuru temizleyici veya kuaför tarafından soyulma endişemiz yoktur.
-Biri bizi özel bir güne davet etmeyi unutsa bile onunla arkadaş kalabiliriz.
-Üç çift çoraba sadece 2 milyon öderiz..
-35 yaşında ve bekarsak kimse bizi yadırgamaz.
-Yüzümüzdeki herşey orijinal renginde kalır.
-Arabanın yolcu koltuğunda sessiz ve eğlenceli bir yolculuk yaşayabiliriz.
-En fazla üç çift ayakkabıyla hayatımızı geçirebiliriz.
-Gündelikçi geliyor diye onunla beraber temizlik yapmamız gerekmez.
-Bir arkadaşımızla saatler boyu bir oyun oynayabilir ve hiç konuşmayabiliriz.
-Tatlı ve pasta yemeden de durabiliriz.
-Bir hediye alma zorunluluğumuz olmadan bir arkadaşımızı ziyarete gidebiliriz.
-Beş renkten fazlasını bilmemiz gerekmez.
-Giysilerimizin üzerinden küçük çöpleri toplamamız gerekmez.
-Ölene kadar aynı berbere gideriz.
-Bir sezonu aynı kemer ve ayakkabı ile geçirebiliriz.
-Bıyık bırakma hakkına sahibiz.
-Bütün ailenin yılbaşı alışverişini bir gün önce tam 45 dakikada bitirebiliriz.
Freddy'nin Kabusu
Billboardları görünce önce bir film afişi sandım. Şimdilerde çok moda ya. Popüler filmlerin afişlerini her tarafa asıyorlar. "Herhalde" dedim kendi kendime, "Bir korku filmi daha giriyor vizyona." Dikkatli bakınca anladım, meğer sporla ilgili bir billboardmuş gördüğüm. Tam bir korku filmi karakteri yaratmışlar, şöyle gözlerinin içi oyulmuş, sanki az önce bir-iki kişiyi deşmiş gibi duran. Öyle itici, öyle antipatik. Sözümona "Spor kardeşliktir", "Holigan olmayın" gibi mesaj verecekler. Kimin fikriydi bu, kim onayladı da hazırlandı bu kampanya bilinmez ama biz kendi aramızda bir araştırma yaptık ve hiç beğenilmediğini gördük. Bu afişlerdeki gibi maskeler takıp maça giderlerse, kimse suçlamasın taraftarları. "Spor ve dostluk"sa konu çok daha kreatif olunabilirdi, çok daha büyük kitlelere, daha sevecen yaklaşılabilinirdi. Maça gidenler ve futbolu sevenlerin sayısı inanın bu resmedilen karakterden çok daha fazla.
