Google ile Oracle arasında 2011 yılında başlayan ve halen devam eden dev anlaşmazlık iki devin mahkeme dışında karşılıklı ikinci mutabakat görüşmesinde de çözülemedi.
- Dünyanın bir numaralı veritabanı firması olan Oracle, 2010 yılında Sun Microsystems'i yaklaşık 7.5 milyar dolar karşılığında satın aldı. Sun Microsystems'in satın alımını kritik önem derecesine yükselten detay ise Android'in üzerine inşa edildiği programlama dili Java'nın Sun tarafından geliştirilmiş oluşu. İşte Oracle Java'yı satın alışı ertesinde otomatik olarak Java'nın patentlerini de eline almış oldu ki bunun ertesinde de takvimler 2011'i gösterdiğinde Google'a dava açtı. Davanın gerekçesi Google'ın Android'i geliştirmesi aşamasında kendilerinin izni olmadan Java üzerine bina etmesi iken Oracle'ın talebi ise Google'ın kendilerine kar payı ödemesi idi. Fazla teknik detaya girmeyelim ama Android her ne kadar açık kaynak Linux çekirdeğine sahip olsa da Java tabanlı Dalvik sanal makinası üzerine inşa edildiğinden Oracle'ın pay talep etmesi hakkı.
- Dediğimiz gibi 2011 yılında açılan davanın ilk raundu 2012'de sonuçlandı. Ama enteresan biçimde tüm öncül kararlar Oracle lehine çıkmış olsa da -hatta herkesin tahmini Oracle'ın kazanacağı yönünde iken- o arada artık ne olduysa (ki burada da Google'ın lobi faaliyetlerinden bahsediliyor) nihai karar Google'dan yana verildi. Tabii Oracle da bunun üzerine davayı bir üst merciye taşıdı. Keza diğer yandan dava temelde üç ayaklı olduğundan (telif haklarının ihlal edilip edilmediği, patent uzlaşmazlığı ve tazminat talepleri) diğer ayaklar da kısmen aksamış oldu.
Oracle'ın Google'dan talebi Android platformundan bu süre dahilinde sağlamış olduğu 22 milyar dolarlık karın 9.3 milyar dolarını kendisine vermesi. Bu 9.3 milyarın sadece 475 milyon dolarının zarar bedeli olarak istendiğinin de notunu düşelim ama. Gerisi ise Google'ın başta reklamlar ve uygulamalar olmak üzere platform üzerinden elde ettiği mobil gelirlerinden hakkın olduğunu iddia ettiği pay.
İşte
'ın aktardığı gelişmeye göre, Google ile Oracle'ı 'aranızda anlaşın' diyerek mahkeme dışında mutabakat için teşvik eden yargıcın bu çabası da sonuç vermedi. İki taraf arasında altı saat süren görüşmelerden bir sonuç çıkmamasının yanında geleceğe dönük yeni bir karşılıklı anlaşma için de bir takvim belirlenmedi.
İki tarafın ilk karşılıklı görüşmesi de sonuçsuz kalmış fakat mahkemenin kararı 'bazı konular bir kez daha görüşülmelidir' şeklinde olmuş ve iki tarafı da bu ikinci görüşmeye göndermişti. Şimdi her iki dev de önümüzdeki ay yine mahkeme salonunda görüşecekler. Bakalım hakim üçüncü bir girişimde bulunacak mı yoksa duruma doğudan kendisi mi el koyacak?
Her ne kadar ülkemizde pek sık rastlanmasa da bu tür 'aranızda anlaşın' temalı davalar ABD'de oldukça revaçta. Özellikle tarafların her ikisi de böyle dev isimler olunca devlet merciileri de mümkün mertebe bitaraf kalmayı tercih ediyor. Keza diğer yandan hem tarafların her ikisinin de aynı sektörde oluşu hem de dava konusunun bir tarafın kesin haklılığına iaşret etmeyecek denli girift oluşu da mahkemeleri bu yönde mutabakat görüşmelerine teşvik eden önemli sebepler.
Google ile Oracle'ın davası, Nasreddin Hoca'nın 'sen de haklısın' fıkrasının en iyi örneklerinden birisi olarak düşünülebilir:
- Adamın biri Nasreddin Hoca'ya geliyor ve uzun uzun karısını şikayet ediyor. Hoca dinliyor dinliyor ve sonunda diyor ki 'haklısın'. Sonra adamın karısı geliyor ve bu sefer de o uzun uzun yakınıyor. Hoca'nın cevabı yine aynı: 'Haklısın'. Sonra Hoca'nın hanımı dönüp Hoca'ya soruyor: 'Hoca o geldi dedin haklısın, bu geldi ona da dedin haklısın. Ne iş?' Hoca cevabı yapıştırıyor: 'Hanım sen de haklısın!'
