|
Ahlaki kriz ve bankalar..

Ülkemizin en karlı şirketleri arasında ilk sırada bankalar yer alıyor. Bankaların karının büyük kısmını ise faiz dışı gelirler teşkil ediyor. Başbakan Erdoğan da geçenlerde bankaları "faiz dışı gelirler" konusunda suçlamıştı. Gelinen aşamada "Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurulu (BDDK)" ile "Bankalar" arasında faiz dışı gelir kalemleri üzerindeki indirim pazarlıkları sürüyor. Aslında mesele, bankaların, pek çok ülkede olduğu gibi, aşırı derece güçlenip nüfuz sahibi olmaları. Bu güç sayesinde bankalar hükümetlere santaj yapabilir hale geliyorlar. Finans sektörü dünyanın her yerinde "daha fazla kar, daha fazla güç" mantığıyla çalışıyor. Meseleyi kavramaya yararlı olabilir, dünyanın en büyük 10 bankasının iş hacmi, gayri safi küresel hasılanın neredeyse yüzde 40"ını buluyor. İşin kötüsü, bankaların kendi açgözlülükleri yüzünden uğradıkları zararlar da hükümetlere yükleniyor. Geçtiğimiz on yıl içinde Hükümetler trilyonlarca dolar harcayarak büyük bankaları batmaktan kurtardılar. Oh ne güzel kapitalizm, oh ne güzel liberalizm!

İnsanlar artık yaşadıkları pek çok kötü şeyin sebebinin küresel finans sistemi içinde kapatılan bir yaşam tarzı olduğunu düşünmeye başladılar. İtalyan aydınlardan Antonio Negri bu kapatılmışlığı daha da dramatize ediyor. Kapitalizmin finansallaşmış merkezi biçiminin insan ile yaşamı arasındaki ayrımı giderek belirsizleştirdiğini vurguluyan Negri, "hayat işe koşuluyor"diyor. Öte yandan ahlaki değerlerde yaşanan çöküş insanları bencilliğe ve diğer insanların kaderine karşı ilgisizliğe götürüyor. "The Code for Global Ethics, Ten Humanist Principles"Küresel etik kodu: On insancıl ilke)" kitabının yazarı ekonomist Dr. Rodrigue Tremblay de "amaç araçı meşru kılar" anlayışıyla simgeleşen Makyavel"ciliğin yükselişine dikkat çekiyor. Tremblay"e göre, "ahlaki kriz" çağımızın beş büyük krizinden biridir. Bu beş büyük kriz listesinde ilk sırada finansal kriz var. Hilekarlık, açgözlülük ve kurnazlığın siyasi güç ve ekonomik kaynak arayışında makul sayıldığına dikkat çeken Tremblay, "Makro ölçekli diğer birçok krizin, bu moral boşluğun sonucu olduğuna dair derin bir inancım var" diyerek tasalanıyor. Tremblay"a göre 19. ve 20. Yüzyılın büyük mali krizleri de büyük ölçüde kamusal ve özel kesimlerdeki temel ahlaki değerlerin yaşadığı genel çöküşten etkilenmişti(Bak: Dünya ve İslam, Nisan-Mayıs, 2013).

"Gazeteport"ta okuduğum bir habere göre, Amerika"da yapılan bir araştırma, 5 yıl önce yaşanan finans krizinden gereken derslerin çıkarılmadığını gösteriyormuş. Buna göre borsa, banka ve hedgefon sektöründe etik değerler fena halde aşınmış görünüyor. Yani, krizden bu yana değişen bir şey yok, eski tas, eski hamam, açgözlülük varlığını koruyor. Araştırmada, sektöre hakim olan anlayış, "yakayı ele vermediğin sürece her sahtekarlığı yapabilirsin" yahut "başkaları yapıyorsa, ben niye yapmamayım" şeklinde özetleniyor. Etik kurallar sadece iyi niyetliler için geçerli. Prof. Rodrigue Trambley ahlaki krizin ürettiği insan tiplemesinin herşeyi meşrulaştırdığına dikkat çektikten sonra bakın nasıl bir çığlık atıyor:

"Bu tip bir düşünce çerçevesi ön plana çıktığı anda, artık medeniyetin bir çöküş yaşadığından korkulmaya başlanmalı. Ne yazık ki bugün tam da bu noktada bulunuyoruz."

11 yıl önce
Ahlaki kriz ve bankalar..
Ukbe b. Nâfi’nin cehdi
İğne ve çuvaldız…
İhracatta Türkiye
Hizmet sektöründeki enflasyon işleri zorlaştırıyor!
Tarihin sonu ve ABD üniversiteleri