|
Hangi kuraklık daha vahim!

Polonyalı gazeteci-yazar Ryszard Kapuscinski, Sovyetler Birliği"nin dağılmasının ardından eski Cumhuriyetlere yaptığı seyahata ilişkin gözlemlerini "İmparatorluk" başlığıyla kitaplaştırmıştı. En çok dikkatimi çeken husus, dünyanın dördüncü büyük gölü olarak bilinen "Aral Gölü"nün mahvedilmesiydi. Bugün Aral Gölü 100 yıl önceki yüzölçümünün yüzde 10"una ancak tekabül ediyor. Aral Gölünü, "Ceyhun (Amuderya)" ve "Seyhun (Sirderya) nehirleri besliyordu. Bizim "Maveraünnehir" dediğimiz, Orta Asya İslam Medeniyeti havzasının tabiat varlıklarıydı bunlar. Moskova yönetimi "daha, daha fazla pamuk" diyerek nehirleri tüketmişti. Şimdi havzada bir çölleşme yaşanıyor. Allah"ın yeryüzündeki canlılar için tahsis ettiği tabiat açgözlü insan eliyle hızlı bir biçimde fesada uğratılmıştı. Oysa onbinlerce yıl aynı tabiat insanlara cömertçe hizmet etmişti.

Tabiat da, canlılar da Allah"ın kendilerine yüklediği görevleri eksiksiz olarak yerine getiriyor. Mübarek kitabımız Kur"an-ı Kerim"de pek çok ayet bu görevleri "Allah"ı tesbih etmek" diye tarif ediyor. Tesbihatını ihmal eden, yerine getirmeyen tek canlı türü ise, insan. Maalesef tesbihatın yerine getirilmemesinin sonuçlarını hep birlikte göğüslemek durumundayız. Zira tabiatın dengesi bozuluyor, çevre kirleniyor, iklim değişiklikleri sebebiyle buzullar eriyor, Okyanus suları santim santim yükseliyor, genetiği ile oynanmış gıdalar tehdit edici boyutlara ulaşıyor, finans krizleri nice ocaklar batırıyor, güç ve iktidar savaşları toplumları bozuyor, ahlak erezyonu sürüyor. Bütün bunların sebebi, insanın tesbihatını unutması, ihmal etmesi, yahut açgözlülüğün akılları dumura uğratması.

Bu kötümser sayılabilecek yazıyı kaleme almamın sebebi, resmen "Meteorolojik kuraklık" olarak açıklanan bir susuzluk problemiyle karşı karşıya kalmış olmamız. Yetkililer "Tarımsal kuraklık" denen daha kötü bir durumun "şimdilik" sözkonusu olmadığını bildirdiler. Ferahlıyalım mı! Barajlarımızdaki sular azaldığı için insanlar yağmur dualarına çıkıyorlar. Yağışlar geçen yıla kıyasla yüzde 41 azalmış. Milyonlarca insanın yaşadığı sanayii bölgemizi besleyen Sapanca Gölü"nde durum vahim. Oysa on yıldır bilim adamlarımız Sapanca Gölü için "imdat" diye bas bas bağırıyorlar idi. Gölü besleyen dereler, plansız programsız, işletmecilerin insafına bırakıldığı için bugün Sapanca Gölü felaket durumda. Orta Anadolu"da Tuz Gölü de keza benzer sebeplerle alarm veriyor. Tuz Gölü etrafında bir çevre faciası yaşanıyor. Uzun, sıcak ve kurak bir yaz bekliyor bizi.

Yıllardır bir "Medeniyet tasavvuru" diye tutturduk gidiyoruz ama çevre bilincimiz dibe vurmuş vaziyette. Acaba önce bir tasavvur gücümüz var mı diye düşünmemiz gerekmiyor mu? Müslüman ahlakı veya tesbihatı, evrenin ve tabiatın hakikatleriyle ahenk içinde yaşama bilincidir. Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, Brezilya"daki yağmur ormanlarının tahribatı, "kelebek etkisi" gibi küremizin diğer kıtalarını etkiliyor. Dünyamız büyük bir sistemin işleyiş kanunlarına tabi. Sistemin herhangi bir yerindeki küçük bir değişiklik öngörülemez sonuçlar doğurabiliyor. Finans krizleri dahi aynı etkiyi yapmıyor mu? Başkalarının yaptığı kötülüklerin bedelini bütün insanlık olarak ödüyoruz. Ülkemizde bir "fikri kuraklık", bir "fıkhi kuraklık" yaşıyoruz. Neleri tartışıp duruyoruz! İnsanın içi acıyor. Korkmamız gereken asıl kuraklık bu. Hakikaten "manidar zamanlar"da yaşıyoruz.

10 yıl önce
Hangi kuraklık daha vahim!
Kara dinlilerle milletin savaşı
“İnsan Yayınevi/ni özlüyor”
Sosyal çürüme yazıları 9: Keriz silkeleme cumhuriyeti
“Tektif”
Tasarruf eğilimini mi artıracağız, tüketim eğilimini mi düşüreceğiz?