|
İçimizdeki tüylü hayvan!

Murat Belge "Türkiye''de Ütopya" başlıklı yazısında Türk edebiyatında ütopyaları irdelemişti..

Malum, ütopyalar "daha güzel bir dünya" özlemi içerir..

Ütopyanız size kalmış, ne isterseniz o.

Her neyse işte, güya ben de "umut ve ütopya" başlıklı bir yazı yazacaktım..

Thomas More''den Thomas Münzer''e, Ernst Bloch''tan Karl Marx''a girip çıkacaktım.

Hatta umut ve ütopya arasında bir yerlerde ''sapma'' olarak beliriveren ideolojik şiddetle ilgili analizler fışkırtacaktım.

Law fışkırtmaktan daha iyiydi bu.

Derken Mardin Bilge Köyü''nde -aslında herhangi bir ideolojiyle bağlantılı görünmeyen- dehşet verici bir katliamın haberiyle sarsıldım.

Taha Akyol, katliamı "PKK usulü feodal vahşet" başlığıyla nitelemiş.

Tam feodalite üzerine eğilmeyi düşünürken, bu kez de Amerikan uçaklarının Afganistan''da "Gerani" köyünü füzeyle yerle bir ettikleri haberi düştü.

Küresel köyde Gerani ile Bilge Köyü birbirinden ne kadar uzak sayılır ki?

Tabii füzeler aslında Taliban''ı arıyordu da her nasıl olduysa sivilleri vurmuştu.

Teknolojik yanılgı işte..

Yüzden fazla masum insan hayatını kaybetmişti ve her kör saldırıda olduğu gibi kadınlarla çocuklar da vardı bunların arasında.

* * *

Karl Marx, burjuva devrimi öncesi toplumsal gerçekliği "feodalite" diye niteler.

Yani kapitalist üretim tarzı, feodal üretim tarzının üstüne gelmişti.

Kapitalist yaşam tarzı, teorinin bir gereği sayılarak (sanki teori gerçeğin kendisiymiş gibi) "ileri bir model" olarak eskisinin yerini almıştı.

Aslında kısmen bu doğrudur da, ama gerçeğin tamamı değildir yine de.

Öyle olmadığını, en azından Amerika''nın Irak ve Afganistan''da, İsrail''in Gazze''de yaptıklarından anlayabiliyorduk.

Örneğin ben, modern barbarlığın yüzyılını geride bırakıp 21. yüzyılın dokuzuncu sene-i devriyesini idrak eden biri olarak feodal barbarlığın içimizde yaşamaya devam ettiğine inananlardanım.

Hangi çağda yaşıyor olursak olalım, tüylü vahşi bir hayvanın içimizde gezindiğini söylemek istiyorum.

Zaman zaman bu hayvanın elini ayağını bağlıyor, belki evcilleştiriyoruz..

Sonra bir yerlerden kaçak veriyor işte..

* * *

Mardin örneğini belki feodal ilişkilerin bir yerine koyabilirdik de lakin Amerika''nın Afganistan''da yaptığının modernlikle ilişkisini kuramadım mesela.

Gerçeği teslim etmek gerek yine de, Gerani''de "füzeler", Bilge Köyü''nde "keleşler" yaptı bu işi.

Baltalarla yapılmadığına şükredelim..

Neresinden baksanız aradaki teknoloji farkı büyük..

Hem birinde kurbanınızın can verişini izleyebiliyorsunuz, diğerinde ise kurbanınız sizden çok uzakta birer siluettir mesela.

Hedefiniz sadece hedeftir, ama "Taliban" olması daha iyidir, şansa kalmış bir şey..

Siz hele bir bilgisayarınızdaki tuşa basıverin gitsin.

İçimizdeki vahşi hayvanın renginin ''feodal'' mı yoksa ''modern'' mi olduğunun ne önemi var?

Hangisinin daha iyi olduğuna siz karar verin..

Zira ben aradan çekiliyorum.

Umut ve ütopya da bir başka bahara kalsın.

Gazeteciliğin şerefi!

Yaşar Büyükanıt Paşa, 32. Gün''e konuşmuş..

"Genç subaylar rahatsız" başlıklı haber için "birileri tarafından enjekte edilmiş bir haber" demiş.

Yani, masa başında üretilmiş..

Bu haberi yapanlar ve yaptıranlar Genelkurmay üzerinde baskı kurmayı amaçlamışlar..

Anlattıklarına bakarsak Yaşar Paşa bile "Ergenekon mağduru" olmuş.

Biz karabudundan gazeteciler ucuz atlatmışız demek ki!

"Genç Subaylar Rahatsız" haberinin imalatçıları bugün hapisteler.

Kimisi de sanık olarak yargılanıyor..

Demek ki bazı medya organları darbecilerin elinde oyuncak olmuş.

İstedikleri manşetleri attırmışlar..

Adeta, yalan haber üreten bir fabrika gibi çalışmışlar..

Foyası meydana çıkan bu türden organlara "gazete" muamelesi yapılabilir mi?

Basın Konseyi''nden, şundan bundan geçtik..

Hiç olmazsa gazeteciliğin kitabını yazanlar bu soruya bir cevap versinler..

Çünkü gazetecilik mesleğinin üzerinden geçmek neredeyse kader oldu..

Hem de ''gazeteci'' sıfatı taşıyanların marifetiyle.

Kösler vuruluyor, davullar çalıyor..

İddia şu.. "Demokrat Parti''yi Truva atı gibi içerden düşürmek isteyen bedbahtlar var."

Hem Süleyman Soylu, hem Aydın Menderes, kaleyi düşürmek isteyen müstemlekecilere karşı hattı müdafaa edeceklerini ilan etmişler..

Adnan Menderes''in emanetini koruyacaklarına dair ant içmişler.

16 Mayıs''ta Ankara''da amansız bir meydan savaşı gerçekleşecek..

Arka saflarda herkes yerini almaya başladı bile..

Davullar çalıyor, kösler vuruluyor, tuğlar kaldırılıyor..

İçerdeki genç demokratların dilinde de bir marş dalga dalga yayılıyor..

"Ey arkadaş, partine darbeseverleri uğratma sakın

Haydi, siper et gövdeni dursun bu fütursuzca akın

Sabret, doğacaktır sana vaat ettiği günler halkın

Kimbilir belki yarın, belki yarından daha yakın."

15 yıl önce
İçimizdeki tüylü hayvan!
Kara dinlilerle milletin savaşı
Endişe partileri
Bir Başka Mesele: Sistemi psikiyatr ve psikologlar bozdu
Niçin Diyanet
Bi şey yapmalı!