|
İyi ölümler bayım!

Gregor Samsa gördüğü kabus dolu rüyadan uyandığında dev bir böcek olarak bulur kendini..

Kafka''nın ''Dönüşüm'' diye çevirilen öyküsünün kahramanıdır..

Gregor Samsa niye böceğe dönüştü? Kafka ne anlatmak istiyordu?

Çok farklı bir hikayesi var. Alın okuyun..

Akşam ''demokrat'' yatanların, sabah nasıl oluyor da birer ''Tiran''a dönüştükleri ilgilendiriyor beni..

Başbakan olan birinin Cumhurbaşkanı olamayacağını kanıtlamak için yapılan açıklamalara bakın..

Ah Kafka, sen asıl şimdi yaşamalıydın, burada, Türkiye''de.. Ne Gregor Samsa''lar, ne Joseph K''lar çıkarırdın bu insan malzemelerinden..

İdeolojileri iflas etmiş birtakım adamlar, akmaz kokmaz bir tür haline geldikleri için, şimdi “iyi çocuklar'' oldular ya...

Çektikleri acıların bedelini başkalarına ödetmeye çalışıyorlar, hırsla, kinle..

Gregor Samsa''ya bile şapka çıkartacak bir metamorfoz bu, başka şey değil..

Hele hele laf canbazlıkları yok mu, hem güldürüyor, eğlendiriyor beni, hem midemi bulandırıyor..

Bu kadar mı karışık kafaları diyeceğim, diyemiyorum.. Daha da ötesi..

“Aman bizim kafaya uymayan biri çıkmasın Çankaya''ya?”

Beni şaşırtanlardan biri de şair Ataol Behramoğlu..

Geçen Cumhuriyet''teki bir yazısında, filan Cumhurbaşkanı olursa, 50 yıllık demokrasi kazanımlarımız elimizden gider.. Demokrat Parti''den de geriye gider gibisinden cümleler etmiş..

Hani 1950 öncesi ''aydınlık''tı.. Hani 1950 sonrası ''karşı-devrim''di?..

İşçiler, köylüler, yurtseverler, emekçiler harekete geçmeliymiş..

Behramoğlu için vaziyet o kadar kötü görünüyor ki ''sivil itaatsizlik'' çağrısı yapıyor..

Bilmeyen görmeyen, kopkoyu bir ''diktatörlük'' rejimine gidiyoruz sanacak..

Ne diyeyim, ''Şairin ölümü'' böyle bir şey demekki..

Demek ki insanın içinde şiir bitince geride kin ve nefret kalıyor tutunmak için..

Tamam, sevmeyebilirsin, hoşlanmayabilirsin, işine gelmeyebilir.. Hepsine eyvallah..

Ama çizdiğin bu tablo, ''gerçek'' değil, bir ''vehim.''

En iyisi, Behramoğlu''na o güzel şiirlerinden biriyle sesleneyim:

“İyi ölümler bayım, vurulsun ağzınıza ve gözlerinize mühür

Çünkü güz çürükleriyle iyi ölünür.”

Siyah mı, kadın mı?

Sabık Amerikan Başkanı Bill Clinton''un eşi senatör Hillary Clinton adaylık kampanyasında ipleri göğüsledi.. İyi de gidiyor şimdilik.. Sanırım Amerikan tarihinde bir ''ilk'' kadın aday.. Amerika''da Protestan Beyaz Anglo-Sakson''luğun güçlü olduğunu biliyoruz.. Amerika''da ''Siyah Başkan'', ''Musevi Başkan'' yahut ''Kadın Başkan” çok tartılışıyor öteden beri. Amerikan toplumunun çeşitliliği her zaman sözkonusu edilir, ama iş Başkan seçmeye gelince, daha farklı dinamikler devreye giriyor.. Gelecek senaryolarıyla ilgili tartışmalarda en fazla sorulan soru, “Bir gün Kadın Başkan ya da Siyah Başkan görebilecek miyiz?” Bu soruya 10 yıl önce ''evet, göreceğiz'' cevabı verenler azınlıkta kalıyordu.. Amerikalılar ''Siyah Başkanı'' fantastik filmlerde görebiliyorlardı ancak. Siyahlara yetiyordu bu. Alıştırma seansları gibi bir şey.. Seanslar işe yaramış olmalı ki, Senatör Hilary''nın yanı sıra 2008''deki seçimlerde bir de ''Siyah aday'' var. Harvard Hukuk dergisinin ilk siyah yayın yönetmeni. Senatör Barack Obama.. Obama seçilirse ''İlk Afro-Amerikan'' Başkan olacak.. Gerçi tam siyah sayılmaz. Babası Kenyalı, annesi Kansaslı bir beyaz.. Hele bir melez kazansın, hakikisi arkasından gelecektir nasıl olsa diyenler vardır. Hatırlarsak, bir zamanlar bir tane siyah profesyonel basketbolcu vardı. Şimdi NBA siyahlardan geçilmiyor..

İkisi de Demokrat olan Hillary ve Obama önce kendi aralarında yarışacak. Kim fazla bağış toplarsa, o öne çıkacak.. Hillary şimdilik Obama''yı geçmiş görünüyor. Aradaki dolar farkı çok değil, ama Hillary''in bağış aldığı kişilerin toplamı Obama''nın yarısı kadar. Amerikalılar için ''kadın başkan'' cazip gelebilirse de ''Siyah Başkan'' için Beyaz Anglo-Sakson seçmenler hazır değil.. Ama Amerikalılar, kimi seçersek seçelim, nasıl olsa Bush''tan daha berbat hale getiremez işleri de diyebilir.. Böyle demelerinde de yarar var bence..

Ah Sarkozi vah Sarkozi

Geçtiğimiz aylarda çocuk pornosundaki ürkütücü artışları tartışmıştık..

Dünyanın en önemli sorunlarından biri ''çocuk pornosu''..

Üstüne üstlük bizim ülkemizde çocuk pornocularının eğitim düzeylerinin yüksek çıkması hepimizi şaşırtmıştı..

Bu bağlamda sübyancılığın tedavi edilmesi gereken bir hastalık mı yoksa cezalandırılması gereken bir suç türü olup olmadığı da gündeme gelmişti..

Gerçi daha önce de benzer tartışmalar yapılmıştı. Ben de sübyancılığın suç sayılması gerektiğini düşünenlerdenim..

Tehlike bu boyutlarda iken, sorunu ''hastalık'' düzeyine indirmek bu suçu işleyenleri masumlaştırır.. Şefkate, tedaviye muhtaç insanlar gibi görünmelerini sağlar..

Söz konusu olan çocukların korunması, sapıkların değil. Durum böyleyken, Fransa''da sağ partiden Cumhurbaşkanı adayı olan Nicoles Sarkozy, “sübyancılık doğuştan gelen bir sorun” demiş.

Kendisi de göçmen kökenli olduğu halde, göçmenlere ''köpek'' muamelesi yapan Sarkozy şimdi de bu pisliğe bulaştı..

Ama bu sefer konu ''göçmenler'' değil.. İyi ki değil.. Öyle olsaydı kimse tınmazdı. Sarkozy, başta Kilise olmak izere Hıristiyan sağ çevreleri de Sosyalistleri de çileden çıkardı.. Segolene Royal''dan dört puan önde görünen Sarkozy şimdi kendi ayağına kurşun sıkmış oldu..

Böylece karizmasında gedik açıldı.. Rakipleri o gedikten indirecekler Sarkozy''i.. En iyisi Çinliler gibi beddua edeyim: Nicoles Sarkozy, umarım ilginç günlerde yaşarsın. Uzun yaşarsın..

17 yıl önce
İyi ölümler bayım!
Bir Başka Mesele: Sistemi psikiyatr ve psikologlar bozdu
Niçin Diyanet
Bi şey yapmalı!
Hayallerin ötesinde yaşanan bir zaman dilimi
Zengin millet fakir devlet