|
Kenan Evren Paşa rahat olsun!

Çünkü Anayasa''nın Geçici 15. maddesi kalksa bile yargılanamayacak..

Şili ve Arjantin, kendi darbeleriyle yüzleştiler ve darbeci generallerini yargıladılar.

Bizde ise darbecileri kollayan Geçici 15. madde kalksa bile hukuki bir sonuç doğurmayacak.

Bunu ben söylemiyorum sevgili okurlar.

Yargıçlar ve Savcılar Birliği(YARSAV) Başkanı Emine Ülker Tarhan söylüyor.

Geçen Ahmet Hakan''ın CNN Türk''teki programında Emin Hanım, Geçici 15. madde için, "Kalksa da olur, kalkmasa da, hukuki bir sonuç doğurmaz" mealinde konuşunca hem kulaklarıma, hem gözlerime inanamadım.

Kimileri darbecilerin yargılanamayacağına gerekçe olarak "zaman aşımı" engeli koyuyorlar..

Emine Hanım da aynı kanıda olmalı ki bu kadar emin konuşuyor.

* * *

Emine Hanım, YARSAV Başkanı olarak seçilmesinin ardından bir gazeteye röportaj vermişti.

En sevdiği yazarlar Güney Amerika''danmış..

Biri, Arjantinli yazar, benim de çok tuttuğum "Borges"miş..

Diğeri, Şili''li İsabel Allende..

1973''te askeri darbe sırasında öldürülen Başbakan Salvador Allende''nin yeğeni..

Onun da "Afrodit: Afrodizyak yemekler, Afrodizyak yazılar" kitabına bayılmıştım ama konumuz afrodizyak değil.

Öteki yazar ise Kolombiya''dan Nobel ödüllü Marquez..

Marquez, "Şili''de Gizlice" romanında askeri darbeyle işbaşına gelen General Pinochet''in yozlaşmış rejimini anlatır.

Borges de, İsabel Allende de, darbelerin mağduru olmuş iki ünlü edebiyatçı.

Allende uzun yıllar sürgünde yaşamış, Borges ise yazdığı yazılar nedeniyle işinden olmuş.

Emine Hanım''ın bu yazarlara hayran olduğunu öğrenince kendi adıma sevinmiştim..

Boşunaymış.

* * *

Şili de, Arjantin de "zaman aşımı", "af" filan dinlemeyip darbeci generalleriyle hesaplaşmışlar.

Şili''de asker ve sivil toplam 769 kişi hakkında dava açılmış, bunlardan 276''sı mahkum olmuş.

Arjantin''de, General Jorge Videla ve diğer darbeciler hakkındaki 1990''da Devlet Başkanı Carlos Menem''in verdiği af kararı kaldırılmış.

Kim kaldırmış?

Federal yargıç Norberto Oyarbide kaldırmış..

Ve General Videla yeniden mahkum edilmiş.

* * *

Bizde ise 12 Eylül darbesini yapan Kenan Evren ve arkadaşları hakkında iddianame hazırlayan bir savcının başına gelmeyen iş kalmıyor.

Bu savcımız Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu kararıyla meslekten men ediliyor.

Şili''de darbe ne zaman yapılmıştı?

"12 Eylül"den yedi yıl önce, yani "11 Eylül 1973"te..

Şili 11 Eylül''ünü yargılıyor ama biz 12 Eylül''ümüzü yargılayamayacağız.

Geçici 15. madde kalksa ne olacak, bakın YARSAV Başkanı şimdiden bir hukuksal içtihat yaptı bile.

Emine Hanım, bildiğim kadarıyla Yargıtay Dördüncü Ceza Dairesi Tetkik Hakimi..

12 Eylül döneminde işlenen suçların bir kısmının temyiz mercii 4. Ceza Dairesi..

Olur a, 12 Eylülcüler yargılanırlar ve temyiz için bu daireye yolları da düşebilir.

Bunun için Kenan Evren ve arkadaşları rahat olsunlar demiştim.

Tapınakçılar gizli Müslüman mıydılar?

Dünkü yazımda İngiliz komplo teorisi yazarı Christopher Knight''in "Habertürk"te çıkan röportajında "Göbeklitepe" ile ilgili sözlerini eleştirmiştim. Knight''in başka yanlışları da var ama ben bir tanesine daha değineceğim, o da Tapınak Şövalyeleri''yle ilgili.

Knight, varlık sebepleri İslam karşıtlığı olan Tapınak Şövalyeleri''nin bazılarının daha sonradan Müslümanlığı seçtiklerini söylüyor ama bir tane örnek bile veremiyor, veremez de. Çünkü kayıtlarda böyle bir bilgi ve belge yok. Ama bir şeyi doğru söylüyor, o da Tapınakçıların "gizli Müslüman" oldukları gerekçesiyle tasfiye edildikleridir.

Tapınakçıların sadece gizli Müslüman olmakla değil cinsel sapkınlıkla da suçlandıklarını belirtelim. Knight, Tapınakçılar''ın Papa''nın emriyle 1307''de bertaraf edildiklerini söylüyor, ama bu bilgi de yanlış. Tapınakçılar''ın ipinin çekilmesi talimatını veren Fransa Kralı "Güzel Philippei"dir Papa''nın bu soruşturmaya Kral''ın zoruyla onay verdiği bilinir.

Mesele, Tapınakçılar''ın gizli Müslüman veya cinsel sapkınlar oldukları falan değil iktidar ve para meselesidir. Tapınakçılar Doğu Akdeniz''den çekilmek zorunda kalınca güçlerini İspanya, İtalya, Fransa ve hatta İngiltere başta olmak üzere bütün Avrupa''da tahkim ettiler, adeta kendi krallıklarını kurdular.

Vatikan ve Papa, askeri-hıristiyan tarikati olan Tapınakçılar''a yönelik suçlayıcı dini gerekçelendirmelere başvurmasaydılar böyle büyük bir güç kolay kolay tasfiye edilemezdi. Mesele budur ve resmi suçlamaların aslı astarı yoktur.

Demokrasi mi, polikrasi mi?

Tartışmalara bakıyorum da 12 Eylül''ü ve Anayasa''sını savunan kimse yok. 12 Eylül''ü savunanları mumla arıyorsunuz ve bir tek Ertuğrul Özkök çıkıyor karşımıza.

12 Eylül''ün felsefesi, dünya görüşü, ülke ve rejim tasarımı 1982 Anayasası''nın bütün maddelerine yedirilmiştir.. "Anayasa Mahkemesi" ile "Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu" da bu tasarımın önemli parçaları.

Her iki organın yapısının değiştirilmesi ve demokratik toplum düzeniyle uyumlu hale getirilmesine ilişkin girişimlere gelince iş değişiyor. Hiç kimse iktidarından vazgeçmek istemiyor ve binlerce yıl öncesinden antik Yunan tarihçisi Tukidides''in söylediği "her kişi iktidarının sonuna kadar gitmek ister" sözünü haklı çıkartacak gelişmeler yaşanıyor.

Mesela "Yargıtay" Başkanı Hasan Gerçeker şöyle konuştu:

"12 Eylül ile birlikte yargı bağımsızlığı en büyük darbeyi yedi, bizim bu Anayasa''yı savunmamız mümkün değil. Ancak yerine konmak istenen şey de bireysel hak ve özgürlükleri geliştirici değil, aksine yürütmeye bağlı bir yargı oluşturmak amaçlanıyor."

Gerçeker''e göre, sözkonusu Anayasa değişiklikleri gerçekleşirse ''kuvvetler ayrılığı'' ilkesi bir tarafa bırakılıp ''kuvvetler birliği'' hayata geçecek ve bu durumda da rejim değişmiş olacak.

Kuvvetler ayrılığı, sözkonusu kuvvetlerin kendi başına hareket etmesi anlamına gelmiyor tabii. Kuvvetler ayrılığı, ''Yasama'', ''Yürütme'' ve ''Yargı''nın kendi yetki ve görev alanlarında kalmaları, sınır aşımına gitmemeleridir. Kurumlararası bir uyum ve dengeye işaret eder. Ortak nokta demokratik kukuk devletinin ve demokratik toplum düzeninin korunması, yanı sıra her üç organın da çağın ve toplumun ihtiyaçları doğrultusunda görev ifa etmelerinin sağlanmasıdır.

Eğer her organ kendi başına iktidarını korursa buna "demokrasi" değil, "polikrasi" derler. Polikrasi birbirine rakip iktidar kurumlarının yan yana var olmasıdır ve kurumsal kaosların sebebidir. Bunun sonu da rejim krizidir, radikalizmdir.

14 yıl önce
Kenan Evren Paşa rahat olsun!
Seçimi bırak sahaya odaklan
İsrail yalnızlaşırken Starbucks’ın açıklayamadığı gerçek
Sîdî Ukbe Ulucamii Müslüman Batı dünyasındaki dini yapılarının atasıdır
Randevu sistemi, kamu iletişimi ve ötesi
Şiddeti, ‘kültür’ ile aşabiliriz