|
Kırmızı Pazartesi

Nobel ödüllü Gabriel Garcia Marquez, Kırmızı Pazartesi diye bir roman yazdı..

Polisiye tadında yazılmış bir cinayet romanı..

Marquez''in en beğendiğim romanı bu..

Kendisi de en iyi romanım der Kırmızı Pazartesi için..

İşte Marquez, neredeyse Hrant Dink cinayetini anlatır…

İki cinayetin işleniş sürecinin benzerliğine vurgu da yapıldı..

"Neden olmasın, insan insandır, cinayet cinayettir" diyeceksiniz..

Bu kadar da benzerlik olmaz ki kardeşim..

Kırmızı Pazartesi şeklinde Türkçe''ye çevrilen romanın özgün adı daha ilginç..

''Cronica de una Muerte Anunciada."

Yani, ''Önceden anons edilmiş bir cinayetin kronolojisi.''

Gerçek bir olaydan yola çıkılarak kurgulanmış..

***

Kırmızı Pazartesi''ndeki cinayet öyküsü küçük bir kasabada geçiyor..

Öldürüleceği önceden anons edilen kişi, Santiago Nasar..

Her ne kadar sevilen sayılan biri de olsa, kasabaya sonradan yerleşmiş bir aileye mensup..

Yani biraz yabancı..

Angelo Vicario isimli kız, evlendiği gece "bekareti önceden bozulduğu" gerekçesiyle baba evine gönderilir..

İki erkek kardeşi tarafından "Kim bu" diye sıkıştırılan kız, tutar Santiago Nasar''ın adını verir..

Oysa fail, başkasıdır..

Sevdiği adamı korumak isteyen Angelo, bir başkasının başını yakar..

Pedro ve Paplo kardeşler, Nasar''ı öldüreceklerini ilan ederler..

Bütün nefretleriyle bıçaklarını bileyip dururlar..

Kısa sürede herkes duyar, duyurulur..

Artık dönüş yoktur..

Bir kere cinayet anons edilmiştir..

Kimse durdurmaya bile çalışmaz..

Herkes o günü bekler.. Kırmızı Pazartesi''yi..

Marquez ölümünü bekleyen Nasar''ı sırılsıklam olmuş bir yavru kuşa benzetir..

***

Gelelim Hrant Dink''e…

Türklüğe hakaret ettiği yüzüne söylenir Hrant''ın..

İnternet sitelerinde afişe edilir..

Mahkemelerde tekmelenir..

Suç yaftası sırtına asılır..

Hakaret var mı yok mu, önemi yoktur artık..

Bir kere anons edilmiştir..

Hırant''ın kendisi de farkındaymış..

Bu yüzden son yazısında kendisini "ürkek güvercin"e benzetmiş..

Meğer Pelitli''deki durum, Kolombiya''daki kasabadan farksızmış..

Zanlılar ortalık yerde ilan edip durmuşlar..

"Hrant''ı indireceğiz", "Hrant''ı vuracağız"..

Herkes duymuş bunu..

Eş, dost, akraba, güvenlik birimleri...

Nasar gibi Dink, ölümünü beklemiş..

Duyan herkes de öyle yapmış..

Ama Hrant''ın son sözünü duyamadık..

Oysa Nasar ölmeden önce kasabalılara döner

"Beni öldürdüler, beni öldürdünüz" der..

Sadece Pazartesi değildi, Cuma''ydı..

Benziyor muymuş..

Ne dersiniz?..

Tartışma, sus!

Cumhurbaşkanı Sezer, laiklik ilkesinin tanımlandığını, bu yüzden tarife yönelik tartışmaların Anayasa''yla bağdaşmadığını söylemiş.. Anayasa''nın 24. maddesinin gerekçesine bakmaya gerek yokmuş.. O halde mesele hallolmuştur. Öyle midir? Değildir.. Cumhuriyetin kuruluşundan beri bu konu hep ihtilaf konusu olmuş.. Özdemir İnce, Cumhurbaşkanı Sezer''e destek kabilinden döktürmüş.. Amerikan laikliği ile Fransız laikliğini kıyaslamış.. Bizimkiler Fransızı model almışlarmış.. Öyle matematiksel formüller kuruyor ki, daha önce nasıl fark etmemişiz.. İnce, cumhuriyetin kurucularının işin özünü bildikleri, dinci devlet tehlikesini öngördükleri için laiklik ilkesini Anayasa''ya koymuşlar.. Bu yüzden yeniden tanımlanamazmış.. Laiklik 1924 Anayasası''na 1937''de dahil edildi. Bu anayasayı, 27 Mayısçılar kaldırdı, yenisine bir sürü madde koydular, tanım da yaptılar.. Mesela 24 Anayasası''nda Cumhuriyetin nitelikleri arasında "milliyetçilik" yer alırken 1961 Anayasası''nda yerine "Milli Devlet”i koydular.. 12 Martçılar bu anayasayı kuşa çevirdi. 12 Eylülcüler, onu kaldırıp yenisini yaptılar. Yani 1924''ten sonraki tüm anayasaları darbeciler yaptırdı. Sadede gelelim: Herkes aya giderken, biz hala dünya öküzün boynuzlarında demeye devam mı edelim.. Tartışmayalım mı?

17 yıl önce
Kırmızı Pazartesi
Ukbe b. Nâfi’nin cehdi
İğne ve çuvaldız…
İhracatta Türkiye
Hizmet sektöründeki enflasyon işleri zorlaştırıyor!
Tarihin sonu ve ABD üniversiteleri