|
Martaval

Oldum olası martavallara ilgim var.. Uğraşıyorum uğraşıyorum, bir türlü martaval sıkamıyorum.

“Sık kardeşim, sık” diye, dostlarımdan üzerime gelenler mi..

“İyisiniz hoşsunuz da, biraz palavra fena olmaz hani” diyenler mi ..

Hepsi oldu, ama bende tık yok..

Benim için Fredy''nin kâbusları gibi bir şeydi bu..

Sonunda pes ettim..

Martaval sıkamayan bir adamın memlekete ne faydası olur ki deyip köşe''me çekildim..

Kendim yuvarlayamıyorsam da, usta martavalcılarımızı gıptayla izliyorum.

Bir gün ben de yapabilirim değil mi, ümitsizliğe mahal yok..

Şimdilik ''doğrucu davut'' kalayım..

Bunun kimseye yararı yoksa da, zararı da yok..

Elim boş oturduğumu sanmayın..

Madem ki sıkmakta yeteneksizim, martavalları bulup çıkarmak hiç yoktan iyi.

Kıskançlık o kadar da kötü bir şey değil..

Şimdilerde en güzide martavallardan biri, mütedeyyinleri-en kestirmesinden- ''cumhuriyet düşmanı'' göstermek..

Bu martavalcılardan istemediğiniz kadar çok.

İnsana şaka gibi geliyor. Yemin ederim, değil.

* * *

Bu martavacıllardan birisi bakın ne diyor:

“Mehmet Zahid Kotku''nun rahle-i tedrisinden geçmiş Turgut Özal''ın Türkiye Cumhuriyeti''ne Cumhurbaşkanı olması cumhuriyet için yüz karası..”

Nereden uyduruyorsa, Kotku''nun cemaatinin cumhuriyetle köklü bir sorunu varmış..

Uyduruyor işte, söyledik ya bu bir maharet..

Turgut Özal''ın cumhurbaşkanı olması, cumhuriyet için değil, böyleleri için yüz karası.

Martavalın dibi yok, sık sıkabildiğin kadar.

Korkmasa, çekinmese bütün camileri rejim düşmanı yapacak.. Din''le temelden sorunu var çünkü..

Böyleleri için Mehmet Barlas abimiz, ''Cumhuriyet Muhafızları'' diyor..

Keşke öyle olsalar.. Muhafızlıkta bile bir samimiyet var..

Bunlar ''Cumhuriyet bezirganı'' Mehmet abi..

Halk, cumhuriyete mi sarılıyor, bunlar soğutmaya bakarlar..

Çünkü demokrasiyle sorunları var..

Demokrasi yoksa, cumhuriyet de yok..

Bir martaval da, “Son kale” martavalı..

Hemen Robert Redford''un başrol oynadığı filmi aklınıza getirmeyin..

Hani apoletleri sökülen bir general hapse düşer.. Onun için ''hapishane'' düşürülmesi gereken son kaledir filan..

Çankaya da bizim martavalcılar için “son kale”ymiş.

O da düşerse, cumhuriyet elden gidecekmiş, nereye gidecekse..

E tabii, bizim general, Başkakan Erdoğan oluyor bu durumda..

Sizi bilmem, ben koptum..

Hadi bana eyvallah.

Darbe seyir defteri

Tartıştığımız günlük, akamete uğramış bir darbe günlüğü. Deniz Kuvvetleri eski Komutanı Özden Örnek, günlüğün kendisine ait olduğunu reddetti.. Kimine göre günlük, düzmece.

İsmet Berkan''dan okuduğuma göre, Örnek Paşa ''Hayatımda hiç günlük tutmadım” demiş.. Hiç olmazsa Gemi Seyir Defteri tutmuştur.. Gemi jurnali de derler. Günü gününe tutulan bir defter.. Olmazsa olmaz.

Maşallah bu günlük de darbe seyir defteri gibi..

Gelin gemicilik dilinden analiz edelim bu günlüğü..

Bakalım tutturacak mıyız..

Gemi Jurnali''nin muhtevasına şunlar yazılır:

BİR Hava, rüzgarın hali.

(Günlükte siyasi hava ayrıntılı olarak betimlenmektedir.)

İKİ Geminin takip ettiği rota ve katettiği mesafeler

(Darbe için komutanlar arasındaki tartışmalar..)

ÜÇ Geminin seyirde mevkileri

(Yer yer sarsıntılı.. Bazen darbe isteği yükseliyor, bazen azalıyor

DÖRT Sintinelerdeki su yüksekliği

(Darbe için elverişli şartlar azalıyor, elimizi çabuk tutalım.)

BEŞ İskandil edilen su derinliği

(Su giderek sığlaşmaktadır. Yani gemi karaya oturabilir.)

ALTI Kılavuz alınması ve kılavuzun gemiye girdiği ve ayrıldığı saatler. (Gazeteciler, rektörler, sendikacılar, işadamlarıyla temas. Kimine havuç kimine sopa. Kılavuzluk yapmaları istenmiş.. Bazıları da onlardan yardım istemiş.. Al gülüm ver gülüm.)

YEDİ Gemi adamları arasındaki değişiklikler

(Dönemin genelkurmay başkanı ''dinci mi ne?'' ''Yoksa Hükümetin adamı mı?'' İstediğimizi de yapmıyor.)

SEKİZ Gemi meclisince verilen kararlar..

(Önce Sarıkız diye kararlaştırılmış. Bazısı vazcaymış.. Öbürü de kendi başına Ayışığı moduna geçmiş)

DOKUZ Gemi veya yükünün uğradığı bütün kazalar ve bunların tafsilatı, gemide işlenen suçlar ve verilen disiplin cezalarıyla, gemideki doğum, ölüm vakaları.. (Bunu da siz düşünün.)

Sonuç olarak, gemi karaya oturmuştur..

Geçmiş olsun.

''Biz kimiz''den çıkan ders..

Milliyet''in “Biz Kimiz” başlıklı araştırmasında Alevilerin 4.5 milyon civarında gösterilmesi ''Dernek Alevicileri''ni mutlu etmemiş. ''Biz çoook daha fazlayız”, “İş, güç kaygısı yüzünden Aleviliklerini belirtmekten kaçınmışlardır” gibisinden tepki gösteriyorlar. Sözü edilen kaygılarla Aleviliklerini gizlemiş olabilecekleri varsayımı bana gerçekçi görünmüyor. Aleviliklerini, ''Dernek Aleviciliği''nden farklı bir konsepte oturtanların sayısı az değil demek ki. Aleviliğin kültürel kimlikten öte, etnik kimlik gibi sunulmasına tepki olabilir pekala bu ''belirtmemişlik''. Araştırmada Kafkas kökenlilerin nüfusu da 210 bin gösteriliyor. Buna gülerim. Kafkas kökenlilerin onda biri bile değil bu rakam. Gürcüsüyle Çerkesiyle, Abazasıyla Kabardayıyla, Çeçeniyle Şapsığıyla, dedeleri Kafkasya''dan muhacir olarak Türkiye''ye göç edenlerin torunları ''etnik'' sayılmanın ve parçalanmanın parçası olmak istemiyor. Durum tam da budur.

17 yıl önce
Martaval
Ukbe b. Nâfi’nin cehdi
İğne ve çuvaldız…
İhracatta Türkiye
Hizmet sektöründeki enflasyon işleri zorlaştırıyor!
Tarihin sonu ve ABD üniversiteleri