|
Öküz gibi çalışıp eşek gibi sevenlere...

Geçen hafta Beyoğlu thehall''da güzel bir etkinlik vardı. "Kadınlar Günü"ne denk getirilen "Kadınlar" albümünün biraz tanıtımı biraz da kutlaması niteliğindeki partide yine nostalji vardı. Albümde Nil Burak, Yeliz, Ayten Alpman, Banu, Seyyal Taner, Gönül Yazar, Lale Belkis, Ayla Algan, Nükhet Duru, Sibel Egemen, Asu Maralman gibi güçlü Türk kadın seslerinin yanısıra Gloria Estefan, Anastacia, Aretha Franklin, Dolly Parton gibi yabancı yorumcuların da en güzel şarkıları var... "Issız Adam" filmi ile esen nostalji rüzgarı bu kez sadece kadınlara ithaf olunan bu 2 cd''lik albüm ile yine devam edeceğe benziyor. Gecede yılların eskitemediği isimlerden Lale Belkis ve Asu Maralman''ın parçaları harikaydı. Sahnedeki duruşları, sözleri ve şarkılara kattıkları yorumlarla kadınlığın en güzel görüntülerini sergilediler. Mükemmeldiler, çok mutlu oldum. Albümü herkese tavsiye ederim...

"Erkeksiz kadın hiçbir şeye benzemez"...

Gecedeki ve sonraki günlerde medyada yer alan geceyle ilgili yazımlarda tek faul "Issız kadınlar" lafıydı, pek garibime gitti. Nesi ıssız ki o hanımların? Bir döneme damgasını vurmuş, adıyla sanıyla iz bırakmış kadınlar onlar... Hoş partiye katılanların büyük çoğunluğunun doğumları bile, o şarkıların hit olduğu zamana yetişmese de umarım zihinlerde hoş kazanımlar bırakmıştır. Hele hele Lale Belkis''ın locadan kendisini seyreden 33 yıllık kocası Ateşböceği Yalçın Bey''e bakarak söylediği sözler çok anlamlıydı; "Erkeksiz kadın hiçbir şeye benzemez..." Elli yıla yakın çalışma hayatında mankenlik, oyunculuk ve şarkıcılık yapmış bir kadın Lale hanım. Sanırım sadece çocuk yapmaya vakti veya cesareti olmamış. Çünkü kariyer de yapmış, evlilik de...

Öküze tapan var mı?

O güzel geceyi yaşadıktan sonra geçen hafta sonu internette gördüklerime ve gazetelerde okuduklarıma inanamadım. Özellikle internet sitelerindeki her cümlede en az bir tane öküz lafı vardı! Ben buraya yazarken bile utanıyorum ama Reha Muhtar yazarken hiç çekinmemiş. "Her kadın biraz Budisttir, çünkü mutlaka bir Öküze tapmıştır..." başlıklı yazısı altında bir hayli açıklayıcı bilgiler verip tedavi yöntemlerine kadar anlatmış. Hem de Kadınlar Günü arifesinde… Hem de erkeklere öküz diyerekten… Çok kızdım! Yetmemiş gibi Kadınlar Günü''nde de devam etmiş, "Ben satanistim!" diye... Üzüldüm! Hoca-cemaat ilişkisiyle de memlekette yeni yetme kadın-erkek, hala bu lafların türlü türlü versiyonlarını yazıyor ve konuşuyor işte. Reha Bey, o günü kutlasaydınız ne olurdu yazılarınızın hiç olmazsa bir yerinde?... Dünya üzerinde bir senede topu topu kaç gün var ki böyle? Özellikle bugünlerde ak demeye kara, kara demeye ak marifetten sayılıyor. Benzetmeler yakışıksız, yakışıklılar arsız, ar ise firar etmiş neredeyse... Nedir bu aşağılama veya yok sayma tavırları anlamış değilim. Ben de hiç bu kadar öküzü bir arada görmemiştim. Bir daha da uzun süre göreceğimi sanmıyorum... Merak ettim araştırdım. Nedendir bu hayvansal dürtü diye…

Buddha, budizm ve budala...

Buddha; eski Hindistan''da konuşulan Sanskrit dilinde “uyanmak, idrak etmek, bilinçlenmek” anlamına gelen “budh” fiilinin geçmiş zaman kipi olup, "uyanmış, idrak etmiş, bilinçlenmiş” anlamına gelen bir sözcük. Aynı zamanda Budistlerin şu meşhur heykelinin adı... Budizm ise yüzyıllar önce; hayattaki acı, ıstırap ve tatminsizliğin giderilmesi için inanılmış bir yol, bir din... Günümüzde ise Hindistan''ın Sikkim bölgesinde bir avuç rahibin yaşatmaya çalıştığı ve dünyada dini özelliklerinden çok, felsefi ve psikolojik temelleriyle meditasyon ve zihin terbiyesi konularında neredeyse bir terapi konumunda... Budala ise bence; ne uyanmış, ne idrak etmiş, ne de bilinçlenmiş; kimi hala öküze tapan, kimi de kendini ve karşısındakini öküz yerine koyacak kadar ordan burdan tırtıklamayla topluma bilgi veren insana verilen bir sıfat!

Öküzler, eşekler ve budistler...

Evrim teorisine göre insanla hayvan arasında çok yakın bir ilişki var. Hayvanlarla olan yakın ilişkimiz genelde bize bahşedilmiş içimizdeki sevgiden ama çoğunca dilimizdeki argodan ve pervasız halimizden kaynaklanıyor. Nedir şu hayvanların biz insanların dilinden, elinden çektiği diye düşünmeden edemedim… Öküz nedir bilir misiniz? Erkekliği ezilmiş boğa! Boğanın, ineğe fazla meyli olduğu için enenmiş hali; tosun, Tosunun da tarlada çifte koşulmuş halidir öküz. Yani, orijin olarak sapına kadar erkektir ve haliyle kırmızıya aşıktır. Lakin ömrü çalışmakla geçer öküzün. Ruhunda arenada öleceğini bile bile kırmızının peşinden gitmek varken maalesef hayatındaki tek güzellik tarlanın kenarından geçen bir trendir onun için. O, her seferinde başını kaldırıp trene aşkla bakar ama sadece peşinden gitmeyi bilmez artık… Eşekler ise uzun kulakları ve entresan sesleriyle Nasreddin Hoca''nın bizlere yadigarıdır. Onların tek kötü huyu; keyif etmek için işten kaytarma içgüdüleridir. "Keyif eşekte olur, sefa insanda" derdi dedem. Eşeklerin bilinen tek güzelliği de gözleridir. Zaten gözlerinden başka pek de kayda değer birşeyleri yoktur onların. Budistler ise; öküze veya ineğe de tapsalar en azından taptıkları veya inandıkları şeylere hala sahip çıkan dünya üzerinde bir avuç kalmış insan...

Velhasıl kelam...

Mevlana güzel demiş; "Eşeğe katır boncuğu ile inci birdir! Zaten o eşek, denizle incinin varlığından da şüphe eder." Peki be Reha Muhtar! Ve yurdumun güzel kadınları, yakışıklı adamları... Orada burada yazdığınız ve konuştuğunuz o cümleyi kim söylemiş? Bileniniz varsa söylesin ama benim tahminim şu; Bir zamanlar köyün birinde, öküz gibi çalışırken eşek gibi sevdiği halde; atalarına olan bağlılığıyla hala öküz altında buzağı arayan kendini bilmez bir budalanın teki herhalde… Ne diyeyim ki; arayan bulur elbette...

Yazmak sadece, yazdığını da söyleyebilenlerin hakkıdır...
15 yıl önce
Öküz gibi çalışıp eşek gibi sevenlere...
Bir Başka Mesele: Sistemi psikiyatr ve psikologlar bozdu
Niçin Diyanet
Bi şey yapmalı!
Hayallerin ötesinde yaşanan bir zaman dilimi
Zengin millet fakir devlet