|
İran ve Türkiye

Türkiye''deki görünmez bir mihrakın, İran''daki gelişmelerin mahiyeti daha iyice anlaşılmadan, alelâcele Başbakan Ecevit''i ajite etmesi bir tarafı bırakılacak olursa; ortadaki manzara nedir ve nasıl bir istikamet takip edebilir sorusu kendiliğinden önem kazanıyor.

Şu an için, İran''da öğrenci gösterilerine ara verilmiş durumda. Yönetim yanlısı gösterilerin, öğrenci gösterilerine nisbetle daha kalabalık olması bir tarafa; ülke şu anda sayıları 5 milyonu bulan ve kendilerine "Besic" adı verilen gönüllü İslâm milislerinin kontrolüne teslim olmuş vaziyette İran. Başkent sokakları, üniversite çevreleri vs. Silâh taşıma hakları da bulunan ve mahalleler bazında örgütlü kontrollere girişen milis grupların, bu ülkede denetim namına ürettiği tazyiki varın siz hesap edin.

İran''da Hatemî ile başlayan, daha insanî ve demokratik açılımlar vaad eden gelişmenin önü, böylece ciddi bir setle kuşatılmış sayılır.

İran''da rejim karşıtlığı

Hal böyle olunca muhafazakâr devrim kuvvetleri, şu an için ciddi bir güç denemesine girişmiş, bunda muvaffak da olmuş kabul edilmelidir. Ülke çapında kesin bir kontrol ve müthiş bir caydırıcılık!.. Buna karşılık daha insanî ve yumuşak İslâmî anlayışlar ise "rejim karşıtı" damgasını yemek durumundalar.

İşte tehlikeli ve yanlış olan nokta da burasıdır.

Mevcut baskı ve kontrol güçlerinin ulaştığı başarı, İran devrim kadrolarını kuşkusuz daha bir asabîleştirecek; ülkenin geleceğine ve toplumsal taleplere ilişkin masumâne her teklifin, rejime yönelik suikast olarak algılanması ihtimâli daha bir artacaktır.

Korkulur ki, İslâmın sınırları dahilinde kolayca sağlanabilecek yönetim geçişlerinin önü, tıkanmaya doğru hızla ilerlemektedir. Yani diyalog yolları kapanmaya, farklı İslâm anlayışları hem şiî akaidi, hem siyasal anlayışlar itibariyle merdûd addedilmeye başlanmak üzeredir.

Kendi içinden alternatif

Gene korkulur ki İran devrimi bu anlayış çerçevesinde gide gide kendi evrimini tıkayan; kendi içinden yani kendisini takbih etmeyen alternatifler üretmek kabiliyetini yitirmiş, katı bir muhafazakârlığa teslim olacak görünüyor. Nitekim her devrim hareketi bu aşamada, bizatihi devrimi ve devrim kadrolarını muhafaza nâmına katı otoriter uygulamalara mecbur kalabilmektedir. İşte İran''daki manzara budur.

Bu katı muhafazakâr tutumlar, İran gibi bir Ortadoğu ülkesinde şiilik telâkkileriyle de birleşince, baskının şiddeti daha da artacak demektir. İktidar ve iktidar kadrolarının muhafazası adına girişilen bu baskı, şiiliğin "masum imam" inancı adına icra edildiği için de kimsenin diyeceği birşey kalmayacaktır. Ekonominin bozuk, enflasyonun yüksek, gelir dağılımının son derece düşük olduğu bir ülkede; yönetimin muhafazası ile toplumsal taleplerin açığa çıkma ihtiyacı arasındaki tezat bakalım nerede kesişecektir?

İran daha bir içine mi kapanacaktır; yoksa Hatemî çizgisi seçimlerde daha yüksek bir başarıya ererek, cumhurbaşkanlığının yanısıra Meclis''te de hâkimiyetini tesis edebilecek midir? Bu soruların cevabı önümüzdeki zamanlarda ortaya çıkacak.

Fakat hiç kuşku yok ki şiî hakimiyeti bu süreçte ciddi şekilde yıpranacak, aşırı güven kayıpları ile yüz yüze kalacaktır.

Çünkü dünyevî uygulamalarda (ekonomi, işsizlik, enflasyon vs.) ortaya çıkan her başarısızlık; hatasızlığına ve günahsızlığına inanılan molla iktidarının icraati olarak tezahür ettiği için, toplumsal muhakeme mevcut çelişkiyi izahta alabildiğine zorlanacaktır. Dolayısiyle de, kendi içinden çıkacak yeni İslâmî alternatiflerin önünü tıkayan rejim, farkına varmadan ve amacı dışında, toplumsal muhalefetin laikleşmesine kendi elleriyle hız verecektir.

Bu tezadı düşünebiliyor musunuz?

Cemaat - siyaset - dünyevî iktidar

Kendisini ekonomi, ticaret vs. şeklinde, dünyevi iktidar nimetleriyle takviyeye kalkışan Türkiye''deki cemaat uygulamaları da, başlangıçtaki parıltılı hizmetlere rağmen, sonunda aynı noktaya varıp dayanacak görünüyorlar. Ellerindeki dünyevî iktidar gücünü muhafaza nâmına, bizdekiler kitleleri değil, kendilerini laikleşme sürecine itiyorlar.

Bunların farklı bir örneği de, cemaatci tutumu siyasete tahvil denemesine girişmiş bulunmaktadır. Burada da toplumsal tabanların mikdârı kâfide temsiline imkân ve fırsat tanınmayarak, cemaatçi merkezî sultanın varlığının korunması nâmına hertürlü taviz ve baskı denemelerine girişilebilmektedir.

İyi düşünülecek olursa, İran denemesinden Türkiye adına çıkarılacak büyük dersler vardır.

25 yıl önce
İran ve Türkiye
Bu başarı hepimizin
Bin Kayrevan’dan bir Kayrevan’a
Herkeste bir ‘ben’ var, bir de ‘gerçeklik’…
Yatırım grevi
Gölge oyunu...