|
“Bizim” Kürtler zamanı

“Türklerin yurdu yoktur, devleti vardır.” Bu söz Türklerin toprakla kurduğu ilişkiyi gösterirken aynı zamanda neden 16 devlet kurduklarını da açıklar. Ortaasyadan Ortaavrupaya kadar sürekli hareket eden ve devlet kuran bir millet. Almanlar için de bunun tersi doğrudur. Bismark Alman birliğini ancak 19. yüzyılın ortalarında kurabildi ama Almanya hep var oldu. Bugün devlete hakim olan zihniyeti çözmemiz açısından göz önünde tutulması gereken bir tespit. Toprağı/ülkeyi değil devleti ile var olan bir milletin devlet yönetim refleksinin bugün de canlı olmadığı söylenebilir mi?

Bu ''devletli bakış'' tarzı sadece bugün gündemde olduğu biçimiyle farklı dil ve etnik kökenden gelen vatandaşlarına ilişkin tutumuyla sınırlı değil. Mesela devlet-din ilişkilerinde de devlet dinden önce gelir. Muhafazakar kesimlerde rejimin karakterine, dini tutumuna rağmen devleti önceleyen yaklaşım vardır. “Din nasıl olsa kendini mecrasını bulur ama devlet bir gitti mi bir daha gelmez” anlayışı tam da buna tekabül ediyor. Bu argüman, hem devletin din dışı uygulamalarını meşrulaştırıyor hem de geniş Müslüman kesimi dine rağmen devletle barışık hale getiriyor. Muhafazakarların devlet anlayışı bu olunca Türk milliyetçilerinin devleti kutsayan, her şeyin üstünde gören tutumunu pek de yadırgamamak gerek.

“Devlet aklı” diye bir şey varsa stratejik düşünmekten çok taktiksel işliyor. Devleti kurtarma adına dar alanda kısa vadeli operasyonlarla sorunları çözmeye yatkın pratik bir akıl. Osmanlıyı kuran büyük devlet bakışını yitireli beri adeta kurnazlıklarla hayatiyetini sürdürmeye çalışıyor devlet aklı…

Tüm bu söylediklerimiz sadece Kürt meselesiyle alakalı değil. Ancak canlılığını koruduğu için bu mesele de devleti yöneten zihniyetin karakteristiğiyle yakından alakası var. Gittikçe derin bir çözümsüzlüğe yuvarlanan olayları taktik manevralarla zaman kazanmaya, asli sorunla yüzleşmeyi ertelemeye yatkın bir tutum…

Genel anlamda bu toprakların tarihinde yeşeren ''biraradalık fikri''nin içinin nasıl boşaltılmış olduğunu, Kürtler adına da devlet adına da konuşan figürlerin aslında birbirinden farklı olmadıklarını, her iki kesimin de bu muhtevaya yabancı reçeteler sunduğunu tekrarlamaya gerek yok. Terk ettiğimiz tarihi bilinç, bizi biz yapan değerlere dönülmedikçe Türklerin de Kürtlerin de birbirlerine zulm edecekleri ortada.

Derin analizlere girmeden devlet aklını temsil ettiğini düşünenlere acil bir hatırlatmada bulunmam gerekiyor. Kapatılan DTP dahil, Kürtler adına öne çıkan isimlerin büyük kısmı hala bu ülkeyle en azından psikolojik bağını koparmış değiller. Dünya görüşleri, ideolojileri ne olursa olsun önemli kısmının bu ülkeyle duygusal bağları var. Ahmet Türk ve benzerleri hala belli düzeyde makul çözümlerden bahsedebiliyorsa bu duygudaşlığın tesiriyledir. Kendisi Muşlu bir dostum, teslim olan PKK''lıların karşılanması sırasında yapılan gösteriye hayıflanarak şöyle demişti: ben bu gösterilein daha coşkulusunu Kıbrıs harekatı sırasında görmüştüm.

Kürtler adına öne çıkan kesimde hala canlı olan duygudaşlık, psikolojik bağ biraz da buna işaret ediyor. Kürt hareketinin içinde özellikle 1980 sonrasını yaşamış nesil doğal olarak etkin hale geldikçe devlet konuşacak muhatap bile bulamayabilir.

Sokaklarda polise taş atarak büyüyen, Diyarbakır cezaevini görmüş, köyü yakılmış, dili yasaklanmış ideolojik indoktrinasyondan geçmiş nesil söz sahibi olmaya başladıkça her tür birlik çağrısı MHP''nin kardeşlik söylemi gibi güdük kalmaya mahkum.

Devlet aklını kimler temsil ediyorsa, parti kapatarak, terörün belini kırma söylemiyle bu sorunu nereye kadar erteleyebilecek? Zorla DTP ve onun temsil ettiği ideolojiyi Kürtlerin sözcüsü haline getiren uygulamalar yetmez gibi onun içinde de makul insanları marjinal uçlara itecek kararlarla neyi kurtarmış olursunuz? Bu zihniyetle sadece insanımızı, sadece toprağı değil hepsinin üstünde gördüğünüz devletin kendisini de tehlikeye atmış olduğunuzun fakında mısınız?

Zaman daralmıştır. Genel anlamda Kürtlerin bu ülkedeki varlığını anlamlı kılacak haklar iade edilmedikçe kardeşliği kurmanız zor. Ve üstelik bu zamana kadarki uygulamaların da Türkler adına icra edildiği algısı beslenmeye devam ettikçe “devleti kurtarmak”tan başka bir şey gelmez elinizden. Bunca bedel ödedikten sonra kurtarılan şeyin ne olacağı bellidir….

Sokaklarda taş atanlar büyümeden, taş atmayacakları bir ortam oluşturmakta acele edin. Vakit daralmıştır.

14 yıl önce
“Bizim” Kürtler zamanı
Rabbine hasım kesilen insan!
Sosyal çürüme yazıları 8: Sıkıntı yok cumhuriyeti
Belirsizlik ‘algılamayı’ öldürür
Reisi’nin manidar ölümü
İran bu sancılı günleri nasıl atlatacak?