|
"Dear"in maliyeti

Geçenlerde bir "Türk" gazetesinin attığı manşet, meydan yerinde görünenleri bakımından ne denli yaşanmaz bir ülke haline getirildiğimizin utanç verici bir vesikası olarak tarihe geçti. Sefilleşmenin, aşağılık duygusunun dibe vurduğu bir ruh (ya da ruhsuzluk) halinin fotoğrafından başka bir şey olmadığını yazmaya bile elim varmadı o günlerde. Kendim, ülkem, tarihim ve insanım adına utandım. Bu "dear"li aşağılık kompleksinden bahsetmedim.

Ancak bu dear''li muhabbete kızanlar, bundan Türk vatandaşı olmak adına yüzü kızaranlar manşetin maliyetinin ne olacağı üzerinde fazla durmadılar.

İngilizce''deki dear kelimesi zarf olarak dearly şeklinde kullanıldığında pahalı ya da maliyetli anlamına geldiğini az çok bu dille ilgilenenler bilir. O manşeti atanların da bundan habersiz olduklarını hiç sanmam. Çünkü atılan bu manşetin maliyetinin ne olduğundan haberdar olmalılar.

Tony Blair''in mektubunun başına koyduğu "Dear Bülent" hitabının maliyetinin ne olduğunu, bu ülkeye çıkarılacak faturanın boyutlarını bilenlerin; kendilerini en azından ahmak yerine koyma pahasına da olsa bu manşeti atma noktasına kadar geldiklerini gösteriyor. Durumun vahim tarafı bu maliyetin, ülkeye malolacağı faturanın ne olduğunun tam kestirilemez oluşudur.

Yunanistan''la geliştirilen "dearly" uslüpla Blair''in bizi sevindiren dear-li hitabı arasında uslüp, strateji ve dış politikada muhtemel gelişmeler arasında yakın alakanın olmadığını kimse söyleyemez.

Asıl sorun, Blair''in mektubunda kullandığı dear kelimesi, yakında ABD''ye gidecek olan Başbakan Bülent Ecevit''e hitaben Başkan Clinton''ın ağzından çıkarsa ne olacak? Bunun dearly boyutunu düşünemiyorum. Bir kelime etrafında bu kadar zorlayarak bir anlam çıkardığımız sanılmasın. Gerçekten Türkiye gerek iç gerekse dış politikada kritik günlerin eşiğinde. Başta iyileştiği söylenen Yunan ilişkileri olmak üzere pek çok konuda kamuoyunun direnişi şimdiden dearly manşetlerle kırılmak, iyi niyet gösterilerine bazı şeyler heba mı edilmek isteniyor?

Önümüzdeki dönemde kaçınılmaz biçimde masaya konacak kimi önemli konuların çözümünde, Batı''yla aramızda yaşandığı söylenen bu balayının sonunda neyle karşılaşacağız. Örneğin Kıbrıs konusu ile Yunanistan''la aramızda kurulduğu söylenen iyi niyet köprüsü kimin lehine işleyecek? Yunanlılar''ın depremde gönderdiği birkaç kurtarıcı ekiple Kıbrıs konusunu, Ege''deki sorunları çözmede de iyi niyet göstereceği anlamına gelmekte midir?

Bu iyi niyet gösterileri, yumuşama gerçekten Türkiye''ye yönelik yumuşama anlamına mı geliyor yoksa Türkiye''nin önemli çıkarları konusunda yumuşatılması anlamına mı geliyor? Kıbrıs konusunda Yunanistan''ın, Avrupa ve Amerika''da aynı görüşte, talebi açıkça belli olmaya başladı bile: Kıbrıs''ın Avrupa Birliği''ne girişini engelleyecek pürüzlerin ortadan kaldırılması. Bunun Türkiye açısından ne anlama geldiği açık. Acaba Türkiye''nin Kıbrıs''ta bu zamana kadar savunduğu tezlerden vazgeçmesi için gönderilen bir mektup ya da deprem felaketi nedeniyle oluşan insani yakınlaşma yeterli olacak mı? Resmi ağızlardan çıkan beyanatları iyi okur, satır aralarına dikkat ederseniz Türkiye''nin artık bir altı ay öncesi gibi bile konuşmadığını rahatlıkla görürsünüz.

Avrupa Birliği ile ilişkilerde, maliyet hesabı açısından en çok çekinilmesi gereken konu daha çok iç politikayı, Türkiye''nin iç düzenlemesini ilgilendiriyor. Bu sefer Avrupa kimi taleplerinden vazgeçerse durum ne olacak? Türkiye''ye bir taviz verip iç düzenleme taleplerinden, demokratikleşmeden, insan hakları, din ve inanç özgürlüğü gibi kimi standart yükseltmeyi gerektiren AB şartlarından vaz geçerek bekleme odasına almaya karar verirse ne olacak? İrtica ile mücadele adı altında gittikçe stahnist anlayışın yerleşmeye, bir yönetim biçimi halini almaya başladığı ülkenin yarınları konusunda taraflar anlaşarak karşılıklı iyi niyet gösterisinde bulunurlarsa durum ne olur dersiniz?

Estirilmeye çalışılan iyi niyet havasının arkasından hiç de iyi kokular gelmiyor. Kamuoyunun muhtemel angajmalara karşı direncinin kırılmaya çalışıldığından kuşku duyanlar "dear"li manşetlerden ülkesi ve insanlığı adına utananlardır.

25 yıl önce
"Dear"in maliyeti
Kara dinlilerle milletin savaşı
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Din savaşı
13 şehit