|
Dino Merlin ya da bir Aliya metaforu
16 TEMMUZ 1999, SARAYBOSNA

Telefondaki ses saat 11.00''de Başçarşıya''daki işyerinde buluşmak üzere randevu verdiğinde kendi kendime bu şehrin kimi zaman ne kadar da kolay kendini eleverdiğini farkediyorum. Bazan avucunuzun içindeymiş gibi tutabiliyor, tüm yalınlığıyla dokunduğunuzu, kendini size açtığını hissediyorsunuz. Bazan da size teslim olmayı sürekli erteleyen, küçük bir ufuk noktası gibi davranıyor Sarayevo yani Saraybosna.

Dino Merlin''le tam 11.00''de buluşuyorum. Ülkesinin en ünlü sanatçısına yakışmayacak kadar mütevazı bir o kadar da sempatik biri var karşımda. Yüzünden eksik etmediği gülümseyişi hep kocaman, tüm çehresini kaplıyor. İşyeri dediğim yer de müzik aletleri satan, mütevazı bir satış yeri; Gitarlar, CD''ler... Onca müzik aletinin arasında kendimize bir yer bulup oturuyoruz karşılıklı başlıyoruz konuşmaya.

Şarkılarındaki Sarayevo vurgusundaki ısrarın nedeni sorduğumda aslında bana şehrin anahtarlarını vermişti: Sarayevo İstanbul''la Viyana arasında bir şehirdir. İstanbul''u Doğu sayacak kadar Batılı, Viyana''ya Batı diyecek kadar Doğulu''ydu Saraybosnalılar.

"Bu iki kültür ve medeniyet ortamının arasında yetiştim. Bu kültür bizi daha manevi eserler vermeye yöneltiyor aslında. Bir şarkımda söylediğim gibi, hiçbir şeyde ısrar etme...

Dengeyi bulmaya çalıştım hep. Ortodoks, Katolik ve Müslümanlar''ın yaşadığı bir mahallede büyüdüm. Onların da güzelliklerini keşfetmeye çalıştım."

Boşnaklar''ın en çok övündükleri şey her halde sahip oldukları çok kültürlülük. Etnik temizliğe karşı bu kadar içtenlikle çok kültürlülüğe sahip çıkan, çok kültürlülüğü bir kalkan yaparak kendilerini barbarlara karşı savunmayı deneyen başka bir toplum zor bulunur. Hemen hemen konuştuğum tüm Boşnaklar bir vesileyle bu tarafa bir vurgu yapıyorlar.

Kendi kültürüyle temas kurmada hiç zorlukla karşılaşıp karşılaşmadığını soruyorum. Son elli yıldır kültürümüzle ilişkin sorunlarımız vardı. Bize ateizm dayatıldı. İnsan doğasını zorlayan her şey belli bir süre sonra dağılmak zorundadır. Komünistlerin elimizden almaya çalıştığı değerleri evlerimizde saklamaya çalıştık. Her dinden insanlar ateizme karşı kendi inançlarını korumaya çalıştı.

Yaptığı müzikle Türk kültürü arasında bağlantı kuruyor: Biz Boşnaklar İslam''ı Türkler''in eliyle tanıdığımız için çok şanslıyız. Bir ray müziği Araplar''ın ama Paris''te aranjmanı yapılıyor. Biz İslam''ı Türkler''den aldık, birbirimizi çok iyi tanıyoruz. Yüzyıllarca süren İstanbul Saraybosna arasında varolan bağı tekrar kurmaya çalışıyorum.

Şarkılarında yer yer işlediği Saraybosna temasının özel nedenini öğrenmeye çalışıyorum: Saraybosna benim için Diyarbakır ya da Konya''da doğan birinin hissettikleriyle aynı... Paris''te ünlü olsanız da çıktığınız yer önemli. Burada var olan yaşama sevinci Avrupa kültürünü barındırıyor olmasıyla yakından ilişkili. Bu bölgede tek şehir olarak Nirvana''dan Shopen''e, Sezen Aksu''ya kadar her türlü müziğinin seslerini duyabileceğiniz yer burası.

Bu arada onun Aliya sevgisinin nereden geldiğini sormadan edemiyorum. "Ben bir şarkıcıyım... Aliya''yı bir metafor olarak kullandım şarkılarımda. Bu şehri savunan herkes, hepimiz birer Aliya idik çünkü."

Şarkılarının beslendiği kaynağı, ana temayı anlatmaya koyuluyor: karşımda bir an Yusuf İslam''ı çağrıştıran bir söylemle karşı karşıya olduğumu farkettim. Ama Yusuf İslam''a göre sanatçı yani daha bir öne çıkan ama misyon duygusunu terketmeyen bir şarkıcı. Şarkıyı terketmeyen bir Yusuf İslam tiplemesi denebilirdi belki.

Artık bazı kompleksleri atmamız gerekir; bazı şeyleri açıkça konuşmalıyız diye giriş yapıyor. Ve ekliyor: Ben dindar bir insanım. Benim aşkımın her şeyden önce nereye yönelmesi gerektiği bellidir. Geldiğim noktayı Allah''a borçluyum. Bundan sonra bir insan olarak aşkı, sevgiyi işliyorum müziğimde. Konserlerime 30-35 bin kişi geliyor. Onlara karşı bir sorumluluğum olduğunu, onlara bir şeyler vermem gerektiğini düşünüyorum.

Sadece eğlendirmek değil eğitmek zorundayım. İnsan ol arak sorumlu olduğumu düşünüyorum. Allah''ın bizim dualarımıza ihtiyacı yok. Bizim O''na ihtiyacımız var.

Batı''nın kendi dışındaki değerleri görmezlikten geldiğinden de yakınıyor.

Ben okul çağlarında Beethoven, Shopen gibi klasiklerle temasım oldu. Bir hadiste "ilimi Çin''de de olsa alınızı" buyuruluyor. Ben bunu kendime uygulamak istiyorum... Batı''da gerçekten büyük eserler ortaya kondu. Ama İslam medeniyet havzasında da büyük eserler verildi. Ne yazık ki Batı bu değerlere kapalı. Ben iyiye iyi diyelim diyorum.

Bakın Binbir Gece Masalları yeni tercüme edildi. Bunlar dünya edebiyatının en büyük ürünleri. Batı edebiyatının Binbir Gece Masalları''ndan ne kadar çok şey almış olduğunu anlıyoruz tercümelerini okuyunca.

Batılılar Türk müziğini ve ondaki aşk imajını anlamıyorlar. İnsan bilmediğinin düşmanıdır. İnsanı belki kopyalayabilirsiniz ama içimizdeki aşkı kopyalamamız mümkün mü?

Bu arada gerçek ismini soruyorum. Edin Derviş diyor. "Ama ben şarkıcı olarak Dino Merlin ismini kullanıyorum." Buna neden gerek duyduğunu sormuyorum bile, müzik piyasasının ne olduğunu az çok biliyorum. Ayrılırken yine aynı sıcak karşılaşma. Bu arada 50 bin kişiye verdiği konserin CD''sini imzalayıp hediye ediyor.

19 TEMMUZ, BAŞÇARŞIYA

Saraybosna''dan ayrılacağım gün Başçarşıya''da onu bisikletle giderken görüyorum. Uzaktan beni farkettiğinde o kocaman gülümseyişi yüzünü hemen kaplıyor. Bisikletini durduruyor, ayak üstü bir sohbet; yine aynı sempatik canlı Dino Merlin''di. Ama bu kez Edin Derviş. Çünkü derviş olamadığını ama olmak istediğini, evinin yakınlarında zikir çekilen bir tekkeye ara sıra gittiğini söylemişti. Edin Derviş olarak daha sempatikti.


25 yıl önce
Dino Merlin ya da bir Aliya metaforu
Çok eğleniyormuş
Değişmeden kalmak istikrar mıdır?
Şimdi sen dinle ey "abdestli kapitalist"
Ukbe b. Nâfi’nin cehdi
İğne ve çuvaldız…