|
Birlikte yaşamak mümkün mü?

Aidiyet insan için hem duygu hem üreti, hatta varoluş kaynağı, hem de o varoluşun üzerindeki kara gölgedir.

Ait olunan grup için, onun değerleri adına, onun belleği etrafında can almak, yıkmak, imha etmek, temizlik yapmak, insanlar arasında alt üst kategorileri ve hiyerarşiler yaratmak insan siyasetinin her daim vahim ve gerçek ayaklarından birisi oldu.

İnanç, millet, ırk, kabile, aşiret üzerinden insan eliyle can veren insan sayısı bilinen tarih boyunca milyarın üzerinde…

Bu işin sadece can tarafı…

Öte yanda bugün dahi milyonlarca insanın bundan mağdur olduğu baskı, aşağılama, yaralama, sakatlama, dışlama var…

Evrensel, dinsel, ahlaki değerler açısından bakıldığında insanlığın hedefi aslında birlikte yaşamak, ama siyasi mercekten göz atıldığında ana sorun olan da yine birlikte yaşamak…

Ve bu sorun her geçen gün büyüyor.

Doğu''dan başlayalım… Sadece Filistin, Gazze, Irak gibi ve benzeri bildik ya da tarihi çatışma alanlarında değil, pek çok karma kamusal alanda sorunlar yaşanıyor. Mısır''da daha iki gün önce bir kilise ateşe verildi, 12 kişi hayatını kaybetti. Bahreyn''de 400 yıllık olanlar da dahil olmak üzere Şii camileri tek tek yıkılmaya başlandı.

Ve Batı sorunu var. Birlikte yaşama projesi olarak doğan AB''de en büyük sorun "yeni ötekilerle" birlikte yaşayamama hali… Yaşlı kıtada birlikte yaşamayı reddeden siyasallar arasında geziniyoruz bugün.

Fransa burka ve çarşafı kamu alanından tümüyle dışladı, yani sokağa çıkmayı bile yasakladı. Aşırı sağcı partiler Avrupa''nın kadim hastalığı ırkçılık üzerinden prim yapmaya alabildiğine devam ediyorlar.

Bu madalyonun bir yüzü, diğer yüzde bu durumla mücadele etme çabası ve iradesi var.

Akıl ve vicdan doğal olarak bu duruma tepki vermeyi sürdürüyor. Bugünün demokrasi arayışları, hatırlama ve yüzleşme çabalarıyla birlikte yaşamanın imkanları üzerinden yol alıyor.

Avrupa Konseyi bünyesinde Ekim 2010''da, bu çerçevede "Akil İnsanlar Grubu" adlı yapı oluşturuldu.

Başkanı, Almanya eski Dışişleri Bakanı Joscha Ficher. Grupta eski NATO Genel Sekreteri Javier Solana, Oxford Üniversitesi hocası ve Guardian yazarı Timothy Garton Ash ve İtalyan Senatosu Eşbaşkanı Emma Bonino''nun yanısıra Avrupa Parlamentosu''ndan Danuta Hubner, dünyanın en önemli insan hakları aktivistlerinden Sonja Licht, Fransa''da Yurttaşlık ile İlgili Hizmet Dairesi Başkanı Martin Hirsch ve Rusya İnsan Hakları Komiseri Vladimir Lukin bulunuyor. Raportör ise İngiliz yazar ve gazeteci Edward Mortimer.

Önemli isimler bunlar.

Ama hepsinden önemlisi Prof. Dr. Ayşe Kadıoğlu''nun da bu grubun üyesi olması.

Kadıoğlu, ülkenin aklı ve vicdanını aynı anda temsil edebilen, kendi kültürüne ve toplumuna değmeyi bilen, çağdaş demokrasiyi koklayan isimlerindendir.

Ayşe hem bunları, hem Batı''da dışlanan bir kültürün, bir inanç havzasının toplumsal varoluşunu ifade etmektedir bu grup içinde.

Grup, önümüzdeki hafta İstanbul''da toplanacak olan Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi''ne, "Birlikte Yaşamak: 21. Yüzyıl Avrupa''sında Çeşitlilik ve Özgürlüğü Birleştirmek" adını taşıyan bir rapor sunacak.

Kadıoğlu''na kulak verelim:

"Grup görüşmelere başladıktan kısa bir süre sonra Avrupa''nın önde gelen birçok siyasi lideri, çokkültürlülük politikalarının başarısız olduğunu ilan etmeye başladılar... Çokkültürlülük ile ilgili ciddi bir tartışmanın içinde olduğumuz da iyice ortaya çıktı.

Bir yerde çokkültürlülük istismar edilmeye başlandı, ''birlikte yaşamak'' amacının dışına çıkıldı, ayrı ayrı gettolarda yaşamak akla uydurulmaya çalışıldı. Oysa ''birlikte yaşamak'' nasıl asimilasyona prim vererek olmuyor ise, farklı dinsel ve kültürel grupların birbirine değmeden yaşamasını öne çıkararak da mümkün olmuyor. Yukarıda sözünü ettiğim raporun konuya yaklaşımında her iki yanılgıya da düşmeme çabası vardı. Rapor başlıkta da belirtildiği gibi ''birlikte yaşamayı'' vurgulamayı ve ''çeşitlilik ile özgürlüğü birleştirmeyi'' hedefledi…"

Rapor da önemli, İstanbul''da açıklanacak olması da önemli, İstanbul da önemli…

Kulak verelim ki, hissedelim…

13 yıl önce
Birlikte yaşamak mümkün mü?
“Görüntülere kazak ören aldatılmış büyükanneler” Türkiye’si...
Meselemiz “hesapsızlık”
Amerikan sponsorluğunda İsrail-Suudi normalleşmesi
Faz-2: Washington’un bölme operasyonuna Ankara yanıtı
İsmailağa’ya değil, Türkiye’ye operasyon