|
Huber Köşkü kahvaltısı...

Vatan Gazetesi dün Cumhurbaşkanı''nın bayramın üçüncü günü Huber Köşkü''nde gazetecilerle yaptığı bir kahvaltıyı birinci sayfadan vermiş.

Gazetecilerin bakan, başbakan, cumhurbaşkanı gibi siyaset ve devlet adamlarıyla görüşmesinin haber değeri taşıması, üstelik birinci sayfada yer alması ancak bizim gibi "basın terazisi bozuk ülkeler"de olur herhalde…

Vatancılar, cumhurbaşkanının davet ettiği gazetecileri dost ya da eleştiride cimri olarak değerlendirmişler ve kahvaltıyı haber haline getiren de bu değerlendirme olmuş…

Kahvaltıya katılanlar arasında ben de vardım…

Diğer davetliler liberal, demokrat olarak bilinen, bilekleriyle değil fikirleriyle gündemde yer tutan kimi gazetecilerdi, yani iktidara yakınlık konusunda "o sayfayı çatanların"ın, "öz be öz Vatancılar"ın eline su dökmesi mümkün olmayan isimlerdi…

Nitekim "o sayfayı çatanların ustaları", hükümet bozup hükümet kurmadan banka boşaltmalara, askerle yakın danslardan askeri darbelere basamak taşı olmaya, meslektaş kellesi veren ünlü andıçlara kadar tarih sayfalarında yerlerini çoktan aldılar…

Tarihe tanık gazeteciler olarak değil, darbe operatörleri olarak geçtiler…

Onların cumhurbaşkanı ve başbakanla görüşmekten anladıkları doğal olarak bizim anladığımızdan farklı oluyor…

Nitekim yaptıkları haberde Huber Köşkü''ne kimin gittiğiyle ilgilenmişler ve gidenlerin siyasi kimlikleri üzerine iğneli yorumlarda bulunmuşlar.

Ama o kahvaltıda neler konuşulduğunu nedense merak etmemişler…

Merak etseler, öğrenseler ve yazsalar, yaptıkları bu garip haberin bir değeri de kalmazdı…

Çünkü o kahvaltıda bir sohbet havası içinde Cumhurbaşkanı davet ettiği gazetecilerin gözlemlerini ve eleştirilerini dinledi bir tür. Türkiye''nin genel görüntüsüyle ilgili fikirlerine kulak kabarttı.

Bakın neler konuşuldu o sabah, daha doğrusu gazeteciler hangi konuları açtılar ve neler söylediler…

Bir kere ve en önce 301.''i hatırlattılar cumhurbaşkanına… Zamanında, Dışişleri Bakanı''yken bu yasa hakkında söylediklerini, Dink cinayetini anımsattılar, eleştirel bir dille…

Misyoner Davası iddianamesiyle ilgili kaygılarını dile getirdiler…

Buradan hareketle hükümetin hukuk politikasının zayıf hatta, zaman zaman yanlı kaldığını, yargının bu boşlukta git gide siyasallaştığını ifade ettiler…

Keyfi adli hazırlıklar ve soruşturmaların sistem açısından bir güvenlik sorunu olabileceğini ima ettiler…

En önemli sohbet konusu Kürt meselesi oldu, daha doğrusu askeri operasyonlardan sonra hükümetin neler yapacağı, yapması gerektiği oldu.

Kimilerinin dost tabir ettikleri gazeteciler burada da fikri olarak "demokrasi adına talepkâr" ve siyaseten eleştireldi…

Evet eleştirmek, iğnelemekten, kara çalmaktan, küfür etmekten, çarpıtmaktan farklı bir iş…

Gazetecilik de üniversite kapışmaktan, eski patron yağmalamaktan, rant ve güç arayışının lojistik destek faaliyeti olmaktan farklı bir iş…

Merakla, takiple, etik ve demokratik denetimle ilgili bir iş…

Bu arada; "onları" özellikle ilgilendirecektir:

O kahvaltıdaki kimi gazeteciler, siyasi iktidarın basındaki el değiştirmelerden uzak durmasını, Rekabet Kurulu ve RTÜK gibi özerk kurumlara mesafeli kalmasını hararetle dile getirdiler…

İşte böyle…

Herkes geçmişini bilmeli konuşurken, en önemlisi etik açıdan haddini bilmeli…

16 yıl önce
Huber Köşkü kahvaltısı...
Muhyiddin İbn Arabî
Kara dinlilerle milletin savaşı
İsmailağa buluşması
Nezahet, Zarafet ve Nezaket...
İmalat PMI, kredi kartı harcamaları ve Fed