Bir takımın yeni oluştuğunu ve formasyonunun oturması için zamanın gerekli olduğunu yazıp duruyoruz.

Peki bu takım, oyun olarak henüz oluşmadıysa Adana Demirspor karşısında atılan ikinci goldeki gibi oyuncunun bireysel yeteneğinden yararlanarak bu dönemi geçemez misiniz?

Cevabı net ve kesin vermek gerekirse geçebilirsiniz. Geçebilirsiniz de bunun için de doğru isimleri doğru yerde oynatarak geçiş dönemini en az hasarla atlatabilirsiniz.

Macaristan’da olduğu gibi Adana’da da göründü ki bu takımda Hamsik ekonomik olarak kullanılacak.

Peki; Hamsik’in yokluğunda ikinci bölgeyi kim organize edecek!

Bu konuyu bir kenara koyarak maça bir analiz getirelim.

Öncelikle belirtmek gerekirse sadece savunma bloğu ile sahanın tamamını savunamazsınız. Bunun için ikinci bölgede temaslı oynayıp, topu kazandığınızda geçişleri sağlıklı yaparak hücum bölgesinde çoğalarak bütünleşeceksiniz ama gelin görün ki bıraktık doğru koşmayı, koşmayan bir takımın bunları yapma şansı da olmaz.

Bunları yazarken yargılamak değil sadece tespitler üzerinden eleştirilerimi yapıyorum.

İki santrafor ile oynayıp, bırakın ikisini, birini bile kale alanı içinde topla buluşturamıyorsanız, ikinci bölgeden hücum hattını destekleyemiyorsanız, kenar hücum oyuncularını içeri kaydırıp, kenar beklerini hücumda sağlıklı kullanamıyorsanız sıkıntınız büyük demektir.

Bu zamana kadar oynanan maçlarda olduğu gibi önce Ferencvaros, ardından Adana Demirspor geçişleri elini kolunu sallayarak yaptı. Bunu yapmasındaki en önemli etken de hiç kuşku yokki set hücumunu yaparken atak sonlandırılamaması ve geri koşmak zorunda kalınmasıydı.

Benim anlamadığım; maçın başlama düdüğünden bitiş düdüğüne kadar bütün hücum organizasyonu aynı formasyonda olan bir takım karşısında nasıl önlem alınamaz?

Hepsinden vazgeçtim son iki maçta da santrforu olmayan takımdan 6 gol yenildi.

Macaristan’daki maçtan sonra Adana Demirspor’un ikinci bölge ve hücum hattındaki oyuncular bireysel yeteneklerini formasyonla birleştirirken, Trabzonsporlu futbolcuların sadece formasyona bağlı kalmaya çalışması aczin görüntüsüydü...

Takımın boyunun bu denli uzun tutulduğu oyunda adam eksiltme yok, alan daraltma yok, hücum hattında eski tabirle çapraz koşup rakip savunmanın markajından kurtulmak yok.

Ne kadar yok varsa o kadar yok…

Trabzonspor’un ne yapmaya çalıştığından vazgeçtik.

Trabzonspor gol atmak için mi, yoksa gol yememek için mi oynayacak sorusuna cevap aramaya başladık.

Böyle bir takım izleyeceksek bunca değişiklik yapmanın, bu kadar para harcamanın bir anlamı olmaması gerekir.

Şampiyon takımın tamamına yakınını değiştirip, oyun formasyonunu oturtamadığınız ve bireysel yeteneklerin hayata geçirilemediği oyun bu denli savruk ve bu denli sorumsuzca oynatılmamalı.

Bireysel olarak teknik adamı, futbolcuları değerlendirip, imha etmeye çalışırsak bunun Trabzonspor’a hiçbir yararı olmaz.

Bu nedenledir ki Trabzonspor, bu yapılanma ile bundan sonraki süreci de geçirecektir.

Kırıp dökmeden, moral desteğiyle bu takımın bireylerinin bu dönemi sağlıklı geçmesine katkı verilmelidir.

Dönem hesap sorma dönemi değil, daha fazla destek verme zamanıdır.

Hani umudumuzun bittiği yerde inadımızın başladığından yola çıkarsak Trabzonspor yarışın içinde olmaya devam edecektir…

Zaman, kibar olmak değil inatla lige sarılmak dönemidir…

Bunun için de var olan inadı sonuna kadar sürdürmek yeterlidir…