Der Spiegel’in bu haftaki kapak konusunun başlığı şöyle: “Görevleri: Seçim Sahtekârlığı; Ücreti: 15 Milyon”
Storykiller projesinin amacı; dezenformasyon, kara propaganda ve siber saldırılardaki olağandışı yükselişi araştırmakmış. Dünyada seçimleri maniple, politikacıları sabote eden, hükûmetleri devirmek için her türlü yalan ve sahtekârlığı devreye sokan, hükûmetlerin gizli ajanlarını saf dışı bırakmak için aksiyonlar alan ve kendilerine hizmet edecek gazetecileri, sosyal medya fenomenlerini ‘yöneten’ grupların peşine düşmüşler…
Dünyanın en büyük gizli servislerinden en az altısı Team Jorge’nin müşterisiymiş. Verdikleri hizmetler şöyleymiş: Hackleme (kırmak), iftira, yanıltma, sahte bilgi yayılımı, seçim başarısını ya da bir politikacının devre dışı bırakılmasını sağlayacak her türlü araç. Bu iş için talep ettikleri para da en fazla 15 milyon dolarmış.
Der Spiegel ekibiyle görüştüğü sırada gizli kameranın açık olduğunu fark etmeyen Jorge anlatmış da anlatmış:
“Çok önemli değil, özel gizli servis hizmeti veriyoruz. 33 ulusal seçimi maniple ettik. Sahte skandallar ayarlamak, yalana dayalı kampanyalar yürütmek ve diğer kirli araçları kullanmak bizim işimiz. İnsan ararsa buluyor. Endonezya, Nijerya ve Bosna Hersek’te bulduğumuz gibi. Bizim ekipler Yunanistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerde de görevlerini sürdürüyorlar.”
Bunların konuşulduğu odanın duvarlarındaki büyük dünya haritaları üzerinde de Team Jorge’nin aktif olduğu ülkeler işaretliymiş. Jorge devam etmiş: “Geçen yıl Kenya yeni Başkanını seçti. Yıllardır stabil olan ülke bir anda karıştı. Seçimlere hile karıştığı iddia edildi. Kısa sürede neyin gerçek, neyin yalan olduğu anlaşılmaz hâle geldi.” Yani amaç kaosmuş ve bu başarılmış.
Arka planda büyük şirketler ve bazı başkentler varmış: Moskova, Pekin, Yeni Delhi, Riyad, Washington DC, Brüksel, Berlin gibi…
Hayli sert olan mevcut dezenformasyon yasalarının tekrar gözden geçirilmesi gerektiğini savunur hâle gelen Alman hükûmeti, Storykiller’ın yürüttüğü çalışmaları resmî stratejileri oluşturmak üzere dikkate alıyormuş.
Türkiye kısa süre önce dezenformasyon yasasını yürürlüğe soktu. Oradaki model, ana hatlarıyla, bugün zayıf bulunan Almanya’daki muadiliydi… Peki, dünya üzerindeki dezenformasyonun olağanüstü artışına rağmen bu yasaya kim ve neden şiddetle karşı çıkmıştı?..