|
Fırıldağı kim üflüyor?..
“Sular durulmuyor”, “Hareketli dakikalar” gibi ifadelerle tarif edilmeye çalışılsa da muhalefetin içinde bulunduğu duruma ‘
kriz
’ denir…
Çünkü ortada
hasar
vardır. Bilindiği gibi ‘krizin büyüklüğü’ de ‘hasarın büyüklüğü’ ile doğru orantılıdır.
Belirsizlik
ile
güven
arasında dolaysız bir bağlantı vardır. Belirsizlik arttıkça güven azalır.
Krizin yönetilmesi gerekir; yoksa
kaosa
dönüşür ki; işte o zaman tüm çareler tükenir. Yapacak hiçbir şey kalmaz… Yapılsa da sonuç alınmaz…

Kimse bir kaosu arzulamayacağına göre, daha geç olmadan, bu kriz süreci tüm boyutlarıyla yönetilmedir…

Önce şu iki hususu kabullenerek işe başlamalarında yarar vardır:
1.
Krizin akut kısmı çözülmüş gibi gözükse de yeni krizlere zemin hazırlanmış olup, masadan kalkıp oturmalar her an tezahür edebilir.
2.
Kriz yaşandığı yadsınamaz, mutlaka bir
tortusu
kalacağı gerçeği reddedilemez. O tortunun etkilerinin de boyutları krizin ‘yönetilememe kabiliyetine’ (!) göre değişkenlik arz eder.
Bugüne kadar göz ardı edilse de anlaşılmalıdır ki;
krizin
akut kısmının atlatılmasına yönelik bir başarı kaydedilse de bu durum tek başına yeterli değildir. Aynı zamanda
krizin iletişiminin
de en doğru biçimde yönetilmesi şarttır.
Ortalığın feci hâlde bulandığı, alternatiflerin birbirine girdiği, masaların dağıldığı, sonra tekrar toplanır gibi olduğu, hakaretlerin havada uçuştuğu, siyasi üslupta büyük gafletlere düşüldüğü, istifaların açıklandığı,
Prof. Dr. Ersan Şen
’in adaylığının gündeme getirilmesi gibi plansız, refleksif davranışların sergilendiği ve tüm bunların kafaları iyice çorbaya döndürdüğü birkaç gün yaşanmıştır. Üstelik seçime yalnızca
67 gün
kalmıştır ve konu, o kesimi, bu seçmen grubunu değil, tüm Türkiye kamuoyunu yakından ilgilendirmektedir…
Tüm bunlar düşünüldüğünde; düne kadar ne
kriz
ne de
iletişimi
yönetilebilmişti… Peki, durumu toparlamak için artık hiç mi şansları yok? Bu işin sonu, Batılıların “dead end” dedikleri ‘
çıkmaz sokak
’ta mı biter?...

Muhalefet için saat çok hızlı işlese de kaosa teslim olmadan önce hâlâ yapılabilecek şeyler var... Yani köprüden önceki son çıkıştalar diyebiliriz…

Krizi
nasıl yönetecekleri, yani adaylık konusunu nasıl çözecekleri apayrı bir konu…
Ancak
krizin iletişiminin
nasıl yönetileceğine gelirsek… Şimdiye kadar yapmadıkları ama
iletişim teorisiyle
ortaya konulmuş ve geçerlilikleri
iletişim pratiği
ile ispatlanmış o altın değerindeki adımları atmalılar…
Hemen, en hızlı ve kapsamlı biçimde ‘
hasar tespiti
’ yapılmalıdır…
Beş gündür
algılamayı
teslim ettikleri ‘her kafadan bir ses çıkması’ durumundan çıkmalı, saat başı, spekülatif olmayan güvenilir bilgiyle kamuoyunu ‘doyurmalılar’…
Konunun tüm halk kesimlerini, yani farklı segmentlerdeki
hedef kitlelerini
ve
paydaşlarını
ilgilendirdiğini göz önünde bulundurarak farklı gruplara yönelik farklı iletişim stratejileri oluşturmalılar… Bu kesimlere hangi kanallardan (mecra) ve hangi yöntemlerle ulaşılacaklarını tespit edip; aksiyona geçmeliler…

Yeter mi? Yetmez…

İletişim çalışmalarının etkinliğini ölçmeliler, hasarın ne kadar toparlanabildiği, nerelerde eksik kalındığını belirlemeli ve tüm iletişim stratejisini, bu sonuçlara göre yeniden düzenleyerek uygulamaya koymalılar…

Peki şimdi yeter mi? Yine yetmez… Arzulanan sonuçlara ulaşana kadar tüm bu süreç tekrarlanmalıdır… Yani;
strateji
,
ölçümleme
,
revize
… Sonra en baştan bir daha…

Bu arada “Muhalefet kendi yarattığı krizle boğuşurken iktidarın durumu nedir?” diye de merak edenler vardır mutlaka…

Sayın Cumhurbaşkanı
konuyla ilgili iki cümleden fazla konuşmayarak, iletişim tekniği açısından en doğrusunu yapmıştır… Bu gibi durumlarda
itidal
her zaman kritik önemdedir… Konunun üzerinde haddinden fazla durmak, sizi başkasının krizinin içine çekebilir. Ki ne kadar gereksiz bir sonuca neden olabileceği ortadadır…

Gözümüze takılanlar…

-
D&R
,
Âşık Veysel
’in anısına,
Türküola Müzik
’in hazırladığı plağı Türkiye genelindeki tüm mağazalarında satışa çıkarıyormuş. Plakta, “Dostlar Beni Hatırlarsın”, “Güzelliğin On Para Etmez”, “Beni Hor Görme Kardeşim” gibi 10 önemli eserinin analog kayıtları yer alıyormuş (Engin Özköslü, FM İletişim). 2023, Cumhurbaşkanlığı Genelgesi ile “
Âşık Veysel Yılı
” ilan edilmişti. 2009’da
UNESCO
“İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsilî Listesi”ne kaydedilen ‘
âşıklık geleneği
’nin en önemli temsilcilerinden olan Âşık Veysel’in vefatının 50. yıl dönümü ayrıca, UNESCO 41. Genel Konferansı’nda da “Anma ve Kutlama Yıl Dönümleri Programı”na alınmıştı.
-
İTÜ
Mühendisliğe Hazırlık Kulübü tarafından 18 senedir düzenlenen “Civil Engineering Convention - CivilCon” (İnşaat Mühendisliği Toplantısı), bu yıl 9-13 Mart tarihleri arasında Ayazağa Kampüsü’ndeymiş. Sektörün önde gelen firmalarını, uzman akademisyenlerini ve öğrencilerini ‘
deprem
’ ana başlığı altında bir araya getirecek CivilCon’daki 400’den fazla oturum ve 40 teknik geziye 5 binden fazla katılımcı bekleniyormuş.
-
Koruma Şirketler Grubu
, Hatay Kırıkhan fabrikasından deprem sonrası ilk ihracatını İspanya’ya yapmış. Fabrikada daha önce üretilen toz klor taşıyan TIRlar İspanya-Valencia limanına doğru yola çıkmış. Önceki yazımızda firmanın Hatay Kırıkhan fabrikasında deprem nedeniyle üretime ara verdiğine değinmiştik. Firma bu arada depremzedelere barınma hizmeti sunmuş, üretim için uygun koşullar oluşunca da konteyner ve çadırların kurulumlarına başlamıştı. Sanayinin bir an önce canlanması öncelikle afet bölgesindeki halk için büyük önem taşıyor. Diğer firmalarımızın da en kısa süre içinde eski hareketli günlerine kavuşmalarını yürekten diliyoruz. (Ayşe Sevinç, İlyada)
#Siyaset
#Ersan Şen
#Muhalefet
#Ali Saydam
1 عام قبل
Fırıldağı kim üflüyor?..
“Görüntülere kazak ören aldatılmış büyükanneler” Türkiye’si...
Meselemiz “hesapsızlık”
Amerikan sponsorluğunda İsrail-Suudi normalleşmesi
Faz-2: Washington’un bölme operasyonuna Ankara yanıtı
İsmailağa’ya değil, Türkiye’ye operasyon