|
Mutluluğun reçetesi

Sezonun ilk yarısında sadece futboldan mı keyif almadık sanıyorsunuz? Ağız tadıyla hamsi bile yiyemedik. Varın gerisini siz düşünün.

Salgın sürecinde hayattan tat almasak da, bugünümüze şükrederek yolumuza devam ettik. Çantamızı bile açmadan, kobay gibi her hafta test yaptırıp iç sahaydı, deplasmandı derken, sezonun ilk yarısı Covid 19 gölgesinde koca bir yılla birlikte geçti gitti.

Geçen sezonun şampiyonluk yarışı içinde olan kadrosunun önemli ayaklarını gönderip, yeni transferlerle birlikte geçen sezonun kupa şampiyonu apoletli Teknik Direktörü (!) Eddie Newton ile sezona giren Trabzonspor, meraklı bakışları altında 9 haftayı geride bırakırken futbol adına bırakın Trabzonspor’u, hiçbir camianın kabullenemeyeceği istikrarsız bir tablo çizdi.

Günahı ve sevabıyla ülkesine dönen İngiliz teknik adamın yerine göreve gelen Abdullah Avcı, düdüğü eline aldığında çokta itibar görmedi. 'Önce takım savunması' dedi eleştirildi, sonrasında oyun düzenini oturtmaya çalışıp zorunluluktan futbolcu mevkilerinde oynama yaptığında, “acaba” sorularına muhatap oldu. Sonunda inandığı yolda devam etti ve camianın güvenini kazandı. “Ne oluyoruz” sorusu soranlar yeniden kağıt kalemi eline alıp, zirve için hesap yapmaya başladı.

Bunca belirsizliğin uzantısında fizik kondisyon yüklemesinin yapılamadığı, tekrarın hak getirdiği maç takviminde Trabzonspor, önce düzlüğe çıktı sonrasında da üst sıralarda kendine yer bularak ilk yarıyı tamamladı. İlk yarı bitti de ne oldu? Yine yükleme yok, yine tekrar yok, anlayacağınız nefes alacak zaman yok. Alternatifsiz böylesi bir futbolcu topluluğunun bunca yükü kaldırması tabi ki büyük başarı ama her şeyden önemlisi bundan sonra empati gücünü göstererek zamanı yönetmek. Bu sadece bir teknik adama bırakılacak kadar basit bir zaman dilimi değil. Futbolcu oynamak ister, oynayan futbolcu da mutlu olmak. Bu mutluluk sadece banka hesaplarının kabarıklığı ve gününde ödenen hak edişlerle ilgili değil. Sistemin uyumu kadar, bu sistemin içinde olanların mutluluğu da çok önemli. Sistemin futbolcuya dayalı olursa, ya da ne bileyim takım içinde ağalar, paşalar türerse sistem sadece bu isimlerin ekseninde döner durur.

Bu nedenle transfer, takımın gücünün artmasından çok sistemin futbolcuya dayalı olmaması için çok önemli. Siz doğru hamleler yapıp, mutlu bir topluluk oluşturmak istiyorsanız; zorunluluktan değil, sistemin bir parçası olduğu için oynadığının bilincinde bir topluluk oluşturmak zorundasınız.

Yine siz şayet camiayı mutlu etmek ve arkadaşlarını yalnız bırakmamak için oynama isteği duyan oyuncu topluluğunu bir araya getirirseniz inanın işiniz çok daha kolay olacaktır.

Gelin menajerleri değil, futbolcuları mutlu edin.

İnanın o zaman siz de çok daha fazla mutlu olacaksınız…

#Trabzonspor
#Abdullah Avcı
3 yıl önce
Mutluluğun reçetesi
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’