|
Ayn Calut

Calut, yenilmez, dev bir savaşçıydı. Boyu 4 metreydi. Başına tunç miğfer takmış, pullu bir zırh kuşanmıştı. Zırhı 6 ton ağırlığındaydı. Baldırları tunçtan zırhlarla korunmuştu, omuzları arasında tunç bir kargı asılıydı. Mızrağının demir başının ağırlığı 7 kiloydu.

Calut’a karşı yürüyen müminler ordusundan bazıları savaştan kaçtılar. “’Bugün bizim Calut’a ve askerlerine karşı koyacak gücümüz yok’ dediler. Allah’a kavuşacaklarını kesin olarak bilen (müminler) ise şu cevabı verdiler: ‘Allah’ın izniyle büyük bir topluluğa galip gelen nice küçük topluluklar vardır. Allah sabredenlerle beraberdir’” (Bakara Suresi 249).

İki ordu, bugün Filistin’de Ayn Calut denilen yerde karşılaştılar.

“Calut ve askerleriyle karşı karşıya gelince (inananlar) şöyle dediler: ‘Ey Rabbimiz, Üzerimize sabır yağdır, ayaklarımızı sağlam bastır ve şu kâfir kavme karşı bize yardım et’” (Bakara Suresi 250).

Calut savaş meydanına çıkıp 40 gün düello çağrısı yaptı. Nihayet Calut’un karşısına kısa boylu, çelimsiz, Davut çıktı. Davut sapanını gerip tek bir taş fırlattı. Dev Calut olduğu yere yığıldı, öldü.

Bu hadiseden yüzyıllar, belki bin yıllar sonra, aynı yerde, bugünkü Ramallah, Nablus, Gazze arasındaki Ayn Calut’ta, Memluk Ordusu ile Moğol Ordusu karşı karşıya geldiler.

Tarih tekerrür ediyordu.

Moğollar Karakurum’dan çıkmış, önce Cengiz Han’ın, sonra Hülagü’nün komutasında Akdeniz’e dayanmışlardı. Yollarına çıkan her şehri yıkmış, yakmış, baş üstünde baş, taş üstünde taş bırakmadan ilerlemişlerdi. Bağdat, Basra, Şam, Halep, İsfehan, Rey ve nicesi haritadan silinmişti. Moğol Ordusu yenilmez bir orduydu. Besili atları, dev filleri, döneminin en ileri teçhizatı, yüzbinlerce neferi ile karşı koyulmaz bir güçtü.

Memluk Sultanı Seyfettin Kutuz’un 20 bin kişilik ordusu, Ketboğa Noyan’ın komutasındaki yenilmez Moğol Ordusu’nun karşısına dikildi. 1260 yılında, Ayn Calut’ta, Moğol Ordusu ilk yenilgisini tattı. Müslümanlar sadece zafer kazanmamıştı; Moğol Ordusu’nun yenilebilir olduğunu görmüş, özgüven kazanmış, uyanmıştı. O zaferin ardından Moğol İmparatorluğu hızla yıkılmış, tüm İslam coğrafyası özgürlüğüne kavuşmuştu.

Geçen hafta, yine Filistin topraklarında, Ayn Calut’un hemen yanı başında, Davut’un Calut karşısındaki zaferinden binlerce yıl sonra, Memluklerin Moğollar karşısındaki zaferinden 763 yıl sonra tarih 3’üncü kez tekerrür etti.

İsrail’in (güya) yenilmez bir ordusu vardı. En modern silahlara, karada, havada, denizde en yıkıcı, en öldürücü teçhizata sahiptiler. Başta ABD ve Avrupa ve olmak üzere dünyanın yarısının tam desteği arkaların-daydı; destek vermeyenleri de korkutmuş, sindirmişlerdi. Güçlü, yaygın, etkili istihbarat örgütleri vardı; Filistin’in her karışını izliyorlardı. Hak, hukuk, insanlık bilmiyorlardı. On yıllardır Filistin halkına soykırım uyguluyor, korkutmak için, yıldırmak için, topraklarını terk etmeleri için her türlü insanlık dışı yöntemi uyguluyorlardı. Bebek, çocuk, kadın demeden katlediyor, hapsediyor, işkence ediyorlar, açık hava hapishanelerinde milyonlarca insanı aç, susuz bırakıyorlardı. Acıma, merhamet, insaf gibi kavramları yoktu. Başını kaldıranın başını gaddarca eziyorlardı.

Bütün bu gaddarlık, şımarıklık ve kibir karşısında ise Filistinliler on yıllardır yılmadan, yorulmadan, yıkılmadan direniyorlardı. Yapayalnızdılar. Yokluk içindeydiler. Değil silaha, ekmeğe, suya ulaşamıyorlardı.

Tıpkı Calut karşısındaki müminler ordusunun içindeki bazıları gibi, “strateji, plan, akıl, kurgu, senaryo” diyerek analiz kasan korkaklara aldırış etmiyorlardı. “Ama İsrail’e fırsat veriliyor” diyen pısırıklara kulak asmıyorlardı. Çünkü ayeti biliyorlardı. “Allah’ın izniyle büyük bir topluluğa galip gelen nice küçük topluluklar vardır. Allah sabredenlerle beraberdir” ayetine gönülden iman ediyorlardı.

Hamas, neresinden bakarsanız bakın, Ayn Calut’ta, zayıf görünen imanlının güçlü görünen zalimi yere sermesi ibretini tekerrür ettirmiştir. İsrail’in, Mossad’ın bir kâğıttan kaplan olduğunu dünyaya göstermiştir. Bu, hiç tartışmasız büyük bir zaferdir.

Bu sadece bir zafer değildir; Bu, bütün İslam dünyasına, umudun, sabrın, direnişin, imanın kıymetini gösteren bir uyandırma hizmetidir.

Hamas, sadece İsrail’i paçavraya çevirmekle kalmamış, Batı’nın medeniyet maskesini düşürerek altındaki Haçlı barbarlığını da dünyaya tekrar ifşa etmiştir.

Yok, Gazze’ye bomba yağıyormuş, yok elektrik, su kesiliyormuş, yok şartlar zorlaşıyormuş… Boş analizler! Gazze’de günlük yaşam, 1 hafta, 1 ay, 1 yıl öncesine nazaran zerre kadar değişmiş değil. Gazze geçen ay neyi yaşıyorsa bugün de onu yaşıyor. Sadece siz bugünü görüyorsunuz.

İsrail’le uzlaşma hayalleri kuranlara da şunu hatırlatalım: Siyonistler, Türkiye’nin güney illeri de dâhil, Arz-ı Mevud’u gerçekleştirinceye kadar asla ve asla durmak istemeyecekler. Yani Hamas Filistin’in bağımsızlığı kadar Türkiye’nin hudut savunmasını da yapıyor. Kendilerine yürekten teşekkür edelim.

Hamas’ın, Filistin’in zaferi kutlu, mübarek olsun. İnşallah uyanışa vesile olsun. Hamas’a selam, direnişe devam!

#Filistin
#Gazze
#Aksa Tufanı
#Aydın Ünal
7 ay önce
Ayn Calut
Neden Şimdi?
Tevhid risalesi yazan Milli Eğitim Bakanı
Bir Başka Mesele: Kadın ve erkeğin ince ayarları bozuldu
Omelas’ı bırakıp gitmeyenler..
Tek bir zamana/ tarihsizliğe hapsedilmeye başkaldıran adam: Kadir Mısıroğlu