|
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...

Dünya üzerinde 2 bine yakın üyesi bulunan Parlamenterler Arası Kudüs Platformu’nun 5. Konferansı dün İstanbul’da büyük bir katılımla yapıldı. Platform Başkanı, Yemen Milletvekili Hamid Abdullah el-Ahmar Cumhurbaşkanımıza Filistin direnişinin terör olarak tanımlanmasına karşı çıktığı ve liderliği için teşekkür etti. “Hiçbir güç kalbimizden Kudüs sevgisini sökemez” diyen Erdoğan, “Kudüs’ü savunmanın insanlığı savunmak, barışı savunmak, farklı inançlara saygıyı savunmak olduğu”nun altını çizdi. “Tatlısu siyasetçisi değiliz, bu kutlu yola ömrümüzü adadık. ‘Günümüzün Hitler’i ve Nazileri Gazze’de 15 bin den fazla çocuğu öldüren İsraillilerdir…” dedi. Cumhurbaşkanımızın konferansta yaptığı bu konuşma tarihi bir iz bıraktı ve bırakacak.

Batı’da Filistin’in işgal ve imhasını destekleyen medya-siyaset işbirliği yeni değil. Daha 2016’da ABD Başkanı Trump, başına kipa takıp Ağlama Duvarı önünde poz vermişti. Alman Cumhurbaşkanı Steinmeier’in 35 bin Filistinlinin öldürülmesi,

75 bin insanın yaralanması karşısındaki umarsızlığı, Alman hükümetinin İsrail’in en büyük silah tedarikçisi olması Batı’nın insan haklarında ikiyüzlü olduğunu, hümanizmanın de çöpe atıldığını gösteriyor. Hristiyan dünyasının lideri Papa sessiz, Batı devletleri İsrail destekçisi…

Batı’nın İsrail tutkusunun sebeplerine dair soruma Alev Alatlı her zamanki gibi başka bir cepheden cevap vermişti. “Daniel Pipes diye bir yazar, Mayıs 2007’deki bir yazısında ABD’nin Türkiye’de AKP’yi desteklemeyi bırakmasını ve doğal müttefik olarak tanımladığı sekülerlere yönelmesi gerektiğini vurguladı. Daniel Pipes nam aşağılık adamın ‘Bence Taliban ile AKP arasından hiçbir fark yok.’ diye yazdığını unutmayın. Kimdir bu Daniel Pipes? Polonya Yahudisi bir ailenin ABD doğumlu haddini bilmez oğlu, sütun yazarı. ‘Ilımlı İslâm Testi’ diye bilinen garabetin müellifi, 1949 Massachusetts doğumlu, neo-con bir tarihçi, velut bir yazar. İslam dünyasının dışı onları, içi bizi yakar, eyvallah, lâkin gelinen noktada bizim bildiğimiz İbrahimi dinler silsilesinin dağıldığını, ehlikitaba yepyeni bir gözle bakmamız gerektiği bilmek zorundayız. Diyeceğim, ABD’nin İsrail düşkünlüğünü jeopolitik çıkarların ötesinde, daha şimdiden alternatif enerji kaynakları ile ikame edilme yolunda olan petrolle açıklamak yeterli değildir. İsrail’in spiritüel bir tutkuya dönüştürülmüş olduğunu göz ardı etmek hamakat olur.”


Kuşak değişimi...

Çok hızlı değişen değerler sistemi içinde küresel dünya ile hızlı bağ kuran 35 yaş altı seçmen bambaşka siyaset beklentileri ile sahada. Bu yeni kuşak CHP, DEM, MHP, AK Parti içinde farklı siyaset beklentileri ile öne çıkıyor. Belki de bu nedenle partiler daha önce yapmayacakları ortaklıklar yapıyor, ideolojileri değil stratejiyi ön plana çıkarıyor.

Gençler küresel dalgalanmalardan daha çok etkileniyor. İngilizce, hatta Korece, Japonca bir içerikten anında haberdar oluyorlar. Anne ve babasının bilgiye erişimi ile genç kuşakların bilgiye erişimi aynı değil… Her zaman kuşaklar farklıydı ama bugün değişim çok daha hızlı. 81 milyon nüfusta 87 milyon internet erişimi var. Sosyal medya kullanım oranı bundan 10 yıl önce % 10’du, şimdi %65 oldu. Böyle olunca da siyasi mesajların mecrası değişti. İletişim bilimci Mc LUhan’ın deyimiyle araç mesajın kendisi haline geldi. Siyaset kuşak değişimini iyi okumalı, hem siyaseti üretenler, hem seçilenler hem de seçenler açısından.


"Kapalı Zihin"

Geçen hafta Türk Kahvesi’nde kıymetli, bir araştırmacı ve biyografi yazarı Beşir Ayvazoğlu’nu konuk ettim. Doğrusu hele de kuşak tartışmalarının yaşandığı bugünlerde kültürel birikimin aktarılması açısından kitaplarını çok önemli buldum. Yakın tarihimizde iz bırakmış, Türk dilinde bir dönemin anti-İslam, anti Osmanlı, anti-gelenek akımının öncüsü Nurullah Ataç biyografisinde karşılaştığım detaylar çok ilginçti. CHP ve Türk Batıcılığını kuşatan ruh iklimini ve dünyayı anlamak için mutlaka okumanızı tavsiye ediyorum.

Beşir Ayvazoğlu’nun edebiyatçılarımızın yaşamları üzerinden yakın tarihimize bakışımıza katkı sunan biyografi yazarlığı sadece belgelerin, bilgilerin aktarıcısı olmanın çok ötesinde, roman akışını hissettiren üslubuyla ayrı bir yere sahip. “Biyografisini yazdığım şahsiyetlerin musikiyle kurduğu ilişkiyi anlamak için de özel bir gayret gösteririm” diyen Ayvazoğlu, Erol Güngör biyografisinde de musiki ile ilişkisine yer verir. Erol Güngör bu konuyu “kapalı zihin” metaforuyla anlatır:

“Musiki bir millî kültürün özünü teşkil eder, bu yüzden de bir kültürden diğerine aktarılması en zor olan unsurlardan biridir. Nitekim Türk müziğinin aleyhinde bulunanlar hep şu veya bu şekilde Türk kültürünün dışında yetişenler arasından çıkıyor. Bunların aleyhtarlığı sanat endişesinden değil, Batılı olma veya Batılı görünme heveskârlığından doğuyor. Ben Batılı müzikologlar arasında bizim klasik müziğimizi değersiz bulan tek kişiye rastlamadım. Sanattan anlayan bir kimse zaten ya Türk müziği yahut Batı müziği diye dogmatik bir tercih yapmaz. Meseleleri böyle siyah-beyaz tercihi hâlinde ele alanlara psikolojide biz ‘kapalı zihin’ adını veriyoruz.”

#Gazze
#İsrail
#Batı
#ABD
12 gün önce
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Kara dinlilerle milletin savaşı
Oturun oturduğunuz yerde, susun!
Korku zamanı
Boykotta kafalar neden karışık
Kimin enflasyonu