Buruk bir ramazan ayı daha geçirdiğimiz doğrudur. Yanı başımızda devam eden Suriye Savaşı'na ait can yakan görüntüler her gün gündemimize düşüyor.
Beşar Kadumi de yaklaşık olarak 4 yıl önce Suriye'de görevi başındayken kaybolan bir gazeteci. Tüm çabalara rağmen kendisiyle ilgili somut haber alınamayan Kadumi'nin eşi Arzu Kadumi, sık sık aklıma gelen, halini hatırını sormak istediğim bir isim, sonunda bir fırsat buldum ve Arzu Hanım ile görüştük.
Arzu Kadumi, biri lise, diğeri de ilköğretim eğitimine devam eden iki çocuğunu yetiştiren ve aynı zamanda çalışan bir anne, eşinden 4 yıldır haber alamamış bir kadın. Buna bağlı olarak, Arzu Kadumi ile görüşmemizde ilk etapta pek de ne diyeceğimi bilemedim. Mevzu oldukça üzüntü verici olduğu için açıkçası tedirgindim. Ancak Arzu Hanım, beklediğimden çok daha vakur bir duruşu olan bir kadınla konuşuyorum hissine kapılmamı sağladı.
Arzu Kadumi'den dinlediğim kadarıyla henüz eşinden herhangi bir haber alabilmiş değil. Ancak Arzu Hanım, çok zor zamanlar yaşamış olsa da, bununla yaşamayı başarabilmiş.
Arzu Kadumi, acısını hem bir eş hem de bir anne olarak yaşıyor. Çocuklarının ise kendi yaşlarına göre babalarının yokluğunun oluşturduğu boşluğu telafi etmeye çalıştıklarını söylüyor. Lise çağındaki oğlu biraz biraz durumu kabullenmiş ancak ilköğretim çağındaki kızı için durum biraz daha zormuş. Özellikle babalar günü, Kadumi ailesi için biraz sıkıntılı geçmiş...
Kitap çalışmasına gösterdiği özeni görünce, Arzu Kadumi'ye kendisinin yaşadığı süreci yaşayan kadınlar ile ilgili bir kitap çalışması yapmayı düşünüp düşünmediğini sordum.
Arzu Hanım, kendisinin yaşadığı sürecin acısını hafife indirmek, çocuklarına başında daha güçlü bir anne olmak için öyküler yazdığını, en azından şimdilik aynı acıları tekrar yaşamamak için öykü yazmaya sarıldığını, dolayısı ile böyle bir çalışma yapmayı düşünmediğini belirtti.
Coğrafya olarak dramı seviyoruz. Aslını isterseniz bunun dramın yakamızdan düşmemesiyle de alakası var. Elbet üzülüyoruz, canımız yanıyor ve bir yerlerimiz soluyor. Ancak nefes aldığımız müddetçe, insan olarak da, Müslüman olarak da bir şeylere tutunmak zorundayız. Hepimizin hayata bir geliş amacı var. Hayat içerisindeki imtihanlar, eğer o imtihan içerisinde çöküp kalmazsak atlatılıyor. Ve yalnızca kendimiz için değil, evlatlarımız, babamız, annemiz, kardeşlerimiz, sevdiklerimiz, yaşadığımız toplum için ayakta kalmak zorunda kalıyoruz. Ancak bu acı hali içerisinde bunu kendimizin görmesi pek mümkün olmuyor. Şu halde Arzu Kadumi, güçlü bir kadın olarak karşımızda örnek alınası haliyle duruyor.
Suriye Savaşı, binlerce can aldı. Geride binlerce yetim, öksüz ve dul bıraktı. Tarifi imkânsız acıların geride bıraktığı insanlara madden ve manen her türlü yardımı yapmak zorunda olduğumuz bir dönemi yaşıyoruz. O yardım gün geliyor kapısını çaldığımız Suriyeli bir anneye erzak götürmek oluyor. Gün geliyor yetim bir çocuğun başını okşamak oluyor. Gün geliyor, sabır ve tahammül noktasında dara düşmüş kadınlara Arzu Kadumi'nin yaptığı gibi örnek olarak destek olmak oluyor.