|
Aygün"den Derviş"e gerçekler...

Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün, uzun bayram tatilinde "arazi olan" ve sesi soluğu pek işitilmeyen İstanbul''un büyük iş çevrelerinin fısıltıyla bile söylemekten ürktüğü sözleri, "yüksek ses"le haykırıyor. Aygün''e kulak vermekte isabet var; zira Ankara bürokrasisi (yani devlet ve hükümet) önünde rüzgara tutulmuş taze fidan gibi eğilip bükülme geleneğine sahip İstanbul sermayesi, "IMF programı"na alkış tutarken, Ankara Ticaret Odası Başkanı olarak o, buna en başından beri açık seçik karşı çıkmıştı. Doğruluğu ve haklılığı, olayların gelişimiyle kanıtlanmış olduğu için, şimdi ne söylüyorsa, söylediklerine özel bir önem vermek gerekiyor.

Ne diyor Sinan Aygün?

"Hükümet üyelerinin hiçbirini şirketimde çalıştırmam. Ülkeyi batıranları, şirketimin kapısından bile içeri almam."

Aygün''ün orta büyüklükteki şirketinin kapısından içeri sokmayacaklarının başında hükümetin başı, Başbakan Bülent Ecevit geliyor. Şu "alternatifsiz" hükümetin başı ve bakanları...

Aygün, "alternatifsizlik" konusunda ise "Mezarlıklar alternatifsiz insan doludur. Atatürk gitti, İnönü gitti, Özal gitti bu ülke battı mı? Bugün iktidarda bulunanlar bu kişilerden daha mı değerli" sorusunu yöneltiyor.

Haklı değil mi? İstanbul sermayesinin hangi işvereni, işletmesini Ecevit''e ve Türkiye''yi kısa sürede batıran bu isimlere teslim eder? Peki, bu isimlere şirketinizi teslim etmezseniz, koca Türkiye ekonomisini nasıl ve niçin teslim edersiniz?

Sorun ve sorunla birlikte "paradoks" tam bu noktada. Bu hükümet artık bir "mevta"dır; zaten öyle olduğu için Türkiye ekonomisi geçen haftadan bu yana, hiçbir işverenin şirketinin kapısından içeri bile sokmayacağı bunlara değil Kemal Derviş''in ellerine bırakılmıştır. Ama bunlar hala "hükümet" yani "siyasi sorumlu"durlar ve Kemal Derviş, bu hükümetin bir üyesi olarak iş yapacaktır. Bu da "paradoks"... Kemal Derviş, kendisini bu hükümetten ne kadar ayrıştırmayı becerebilirse, "başarı şansı"nı koruyabilir; ne kadar özdeşleştirirse, "alternatifsizler mezarlığı"na doğru "toplu cenaze töreni"nde rezervasyon yaptırır.

Bülent Ecevit''in bayram günlerinde birdenbire "hidayete ererek" IMF''yi suçlaması ve "çağdışı" ilan etmesi, kendisini bu misli görülmemiş bunalımın sorumluluğundan sıyırmaz. Madem "çağdışı" idi, niçin IMF programını harfiyen uygulamaya kalktınız?

Geçen yıl Washington''da, üstelik IMF''ye düzayak beş dakika mesafede yaşarken ve "iktisatçı" değilken bile, IMF programıyla Türkiye''nin bir yere varamayacağına ilişkin onca yazı yazdık. Allame-i cihan olduğumuz için değil. Ülkemizi bir nebze tanıdığımız ve hissettiğimiz için. Ve, en önemlisi, Meksika''yı 1994-95''de, Tayland, Endonezya ve Kore''yi (meşhur Asya krizi) 1997''de ve Rusya''yı 1998''de IMF''nin toslattığını bildiğimiz için.

Peki, Ecevit hükümeti hangi akla hizmeten Türkiye''yi IMF''nin uygulanamayacağı besbelli programına rehin kıldı? Şimdi IMF''yi "çağdışı" ilan etmesi, kendi "çağdışılığı"nın itirafıdır ve "Türkiye krizi"nin sorumlusu olarak bir gün bile iktidarda kalması caiz değildir.

Ne var ki bu ülke, 28 Şubat''ın yol açtığı "siyasi çarpıklık" ve "yönetim krizi" içinde. Buna sebebiyet veren "askeri irade"nin son "kriz"den bu yana, sahneden çekildiğini ve ağzını bıçak açmadığını herhalde farkediyorsunuz. Hadi MGK bildirileriyle, faiz hadlerini ve kur paritelerini belirleyin bakalım...

İktidarını yitirmiş, krizin sorumlusu, nasıl çıkılacağına dair bir bilgisi, bir programı bulunmayan (hükümetin Kutsal Kitap''ı IMF programı yırtılıp atıldı) mevta olmuş ama defnedilemeyen bir hükümetin oluşturduğu boşluk, "Kemal Derviş formülü" ile doldurulmak isteniyor. Bu yönüyle, "Kemal Derviş formülü"nü "post-Ecevit siyasi modeli"ne bir "geçiş" olarak değerlendirmeli.

Kemal Derviş''in dün Amerikan Hazine Bakanı Paul O''Neill ile görüşmesi, muhtemelen Türkiye''nin yakın geleceği açısından, Ecevit''in her demecinden daha fazla önem taşıyor. Nereden baksanız, Amerikan Hazine Bakanı, başarısız IMF''nin de "patronu". Nitekim, The Wall Street Journal''ın editörlerinden Robert L. Bartley, 5 Mart tarihli "Derviş Lirası, Mariachi Pesosu-IMF''nin Ardından Temizlik Kolay Değil" başlıklı yazısına şöyle girmiş:

"Hazine Bakanı Paul O''Neill, bir büyük IMF programı başarısızlığa uğradığı zaman kimin sorumlu olduğunu araştırıyormuş. Araya girdiğim için özür dilerim Sayın Bakan, ama sizsiniz. Çünkü tek süperdevletin mali şefi olduğunuz için uluslararası ekonomiyi denetlemek görevinizin bir parçasıdır. Bakanın bu sorumluluklarının başında ise IMF gelir... IMF Türkiye''ye lirasını "dalgalandırma"yı tavsiye ettiğinde, lira tabii ki battı."

Daha ilginci, Nobel ödülü sahibi Robert Mundell''in şu sözleri: "Kuru dalgalandırmaya bırakmak bir politika değil, politikasızlıktır."

Yani, Türkiye''nin şu andaki hali o ki: Hükümeti var, iktidarı yok. Dalgalı kur politikası var, yani kur politikası yok. Uluslar arası çaptaki "2001 Türkiye krizi"nin siyasi sorumluları var; Türkiye''nin henüz ekonomi programı yok.

İşte bu yüzden bayram sonrası, Kemal Derviş''in Türkiye''ye dönmesiyle birlikte, yeni bir dönem açılacak. "Siyasi gevezelik"le geçirilecek vakit yok; geleceğe yönelik "stratejik plan" yapmaya -siyasi ve iktisadi- gerek var.

23 yıl önce
Aygün"den Derviş"e gerçekler...
İslâmî hareketten kavramlar savaşına…
Yaşama Sanatı ve Sinema
Bizim sorunumuz ne?
İran’da değişimin ayak sesleri…
İslâmcılık, milliyetçilik ve tam bağımsızlık