|
Kriz enflasyonu

Türkiye bir "kriz sarmalı"nın içinde. Ekonomik kriz, siyasi krizi tetikliyor; siyasi kriz ekonomik krizi derinleştiriyor. Ekonomik kriz, buna karşılık, siyasi krize "hükümet krizi"ni ekleyerek cevap veriyor.

Her "kriz"in sürekli olarak "alt kriz"leri de var. İki hafta önce "Telekom krizi" idi; buna şimdi "hububat krizi" eklendi. "Hububat krizi", koalisyon hükümetinde bir "kriz"e yol açtı. Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz ile Kemal Derviş''in ilişkileri "kriz"li. Tarım Bakanı Hüsnü Ziya Gökalp''ın Kemal Derviş''le ilişkileri de dün "kriz"e girdi. Devlet Bahçeli de, Kemal Derviş''e karşı tavır alarak, "kriz"e yeni bir boyut ilave etti. Çünkü, Devlet Bahçeli, sadece bir bakan ya da Başbakan Yardımcısı değil; MHP Genel Başkanı olduğu için, aldığı tavır, "hükümet krizi" anlamına geliyor.

"Hububat krizi" atlatılsa ve böylece "hükümet krizi" çözülebilir bir hal alsa bile, ortaya çıkan bu "kriz", kaçınılmaz olarak, Türkiye ile IMF ve arka planda Amerikan Hazinesi arasında bir "kriz"in patlak verebileceğine işaret ediyor. En azından, dünden itibaren, Türkiye ile Amerika ve IMF arasında "krizli" bir dönem başlamıştır. Kemal Derviş, ağzıyla kuş tutsa, bundan böyle, Amerika ve IMF''nin Türkiye''ye "güvensiz" bakmasını kolay kolay önleyemez.

Kim haklı? Bu işin içinden nasıl çıkılacak?

Bu soruların birincisinin cevabı çok kolay. İkincisi pek o kadar kolay sayılmaz.

Kim haksız sorusunun cevabı tek kelimelik: MHP!

Çünkü, IMF''ye verilen "Niyet Mektubu"nun altında imzaları var. "Niyet Mektubu"nu imzalayıp IMF''ye gönderdiğiniz andan itibaren, o "Niyet Mektubu" artık bir "Hükümet Programı" ve bir başka deyimle "Türkiye''nin yükümlülüğü" haline gelmiş demektir. Verilen "Niyet Mektubu", IMF''nin öngördüğü bir formatta hazırlanmış olabilir. Ama, imzaladınız ve gönderdiniz. Bunu yaptığını andan itibaren, bir "yükümlülük" altına kendinizi sokmuş oluyorsunuz. Aradan onbeş gün geçmeden, kalkıp "IMF dayatması"ndan söz etmeye hakkınız olur mu? Bunun anlamı var mı?

IMF''ye verilen "Niyet Mektubu"nda MHP''nin ısrar ettiği türden buğdaya 178 bin lira verilmesi söz konusu olamaz. Çünkü, bunun bütçede karşılığı yok. Bütçede karşılığı olmayan parayı nereden bulacaksınız? MHP''lilerin hükümet toplantısında söylediği şu: "TMO aracılığıyla borç alırız."

Yani, daha ilk aşamada "programdan saparız" denmiş oluyor. Oysa, size borç verecek çevreler, bundan böyle Türkiye''nin borç alabilmesi için bugüne kadar izlenen politikanın terkedilmesini şart koşuyor. Siz de diyor ve 40 yıl içindeki 18. Niyet Mektubu''nu veriyorsunuz. Bu ne demek? Bugüne dek 17 kez sözünüzü yerine getirmemişsiniz. Dolayısıyla, üzerinizde "güvensizlik" ve "şaibe" yaratmış durumdasınız. MHP''nin tavrının "18. Niyet Mektubu"nu yani "resmi sözümüz"ü "daha işin başında tutmayacağız" demekten hiçbir farkı yoktur.

Kemal Derviş, 155 binde ısrarlı. Araya giren "Doğubank iş hanı taciri"nin, Hüsamettin Özkan''ın "dahiyane" önerisine bakın: 166 bin lirada uzlaşalım! IMF''nin, 165 bine kadar artacak bir miktarı isteksizce de olsa sineye çekeceği biliniyor ya, Özkan uyanıklık yapıp "166 bin lira" gibi hükümetin devamını sağlayacak ve IMF''den gelecek parayı sürdürecek "sihirli formül"ü bulmuş oluyor.

Bu hükümetle bu ülke gitmez. Dün cereyan eden "kriz", bunun son ve en çarpıcı göstergesi. Bu hükümet, Cumhuriyet tarihinin en ağır krizine yol açtı. Şimdi de "krizden çıkış yolları"nı tıkıyor. Bakkal hesapları, toplama çıkartma ve kurbanlık koyun pazarlıklarıyla rakkam saptayarak, bu "kriz"in içinden nasıl çıkılabileceğini sanıyorsunuz?

Peki, çiftçiye yazık günah değil mi?

Elbette yazık günah ama bu "taban fiyatları politikaları" yarım yüzyıldır tekrarlanıyor. Bu politikalar, Türk tarımını nereye getirdi? Derde deva mı oldu? Olmadığı ortada. Ama, bütçeyi, karşılıksız harcamalarla allak bullak ettirip, Türkiye''yi borç batağına sokup perişan ettiği belli.

O halde, bunda niçin ısrar ediliyor?

Çünkü, Türkiye''de siyaset "rant ekonomisi"ne dayanıyor. Siyasi partiler, işte bu gibi politikalarla "seçmen oyu" satın alabiliyorlar. MHP gibi "kırsal özellikler" taşıyan bir parti, iktidar olanaklarıyla devletin içine yuvalandığı takdirde onu ayakta tutacak mekanizmalarının başında "rant ekonomisi"nin devamı geliyor. Buna son verecek, Türkiye''yi ekonomik ve siyasi alanda rasyonelleştirecek herhangi bir gelişme, MHP''nin candamarlarının tıkanması demek. Bu anlamda, "hükümet krizi"ne yol açacak, hatta giderek Türkiye''yi uluslararası alanda açmaza düşürerek çökertecek nitelikte bir "hububat krizi" çıkartmayı göze almak, MHP açısından bir "hayat memat meselesi".

Türkiye, bu "kriz"den nasıl çıkacak? Apaçık ortada ki, bu "kriz" atlatılsa, yarın başka bir "kriz" patlak verecek. Bu hükümetle bir "ciddi kriz çözüm programı"nın uygulanması mümkün olmayacak.

Cevabı zor olan ikinci sorunun cevabının ipuçları tam da burada:

Bu hükümet dağılmadan ve çekip gitmeden, Türkiye''nin "krizden çıkış yolları"nı da, "yolsuzluklara karşı ciddi mücadele"yi de -bırakın gerçekleştirmeyi- görebilmek mümkün olmayacak.

Öyle bir gelişme de "kriz"e yol açmaz mı?

Açar. Fakat, bu hükümet olmadan yaşanacak "kriz", bu hükümetle yaşanmakta olan ve yaşanacak krizden evladır. Bu hükümetle "enflasyonu düşürecek" bir programın uygulanması mümkün müdür?

Bu hükümetle, "kriz enflasyonu" olur. Olan, odur.

23 yıl önce
Kriz enflasyonu
‘Mutlaka döneceğiz’ ya da Nekbe’dir yaramızın adı
O güne geri dönmek
‘İletişim aklı’
Bir sen bir ben bir de aile
Deprem gerçeği, ekonomi güvenliği ve TOBB Genel Kurulu’ndan yansıyanlar