|
Cemil Meriç"e dair belgeler (II)

Sabri Esat Siyavuşgil, Cemil Meriç'in Yabancı Diller Yüksek Okulu'ndan hocasıdır. Meriç'in 1946 sonunda İstanbul Üniversitesi'ne 'Fransızca okutmanı' olarak girmesi de bu kadir-kıymet bilir hocanın tavassutuyla mümkün olmuştur. Cemil Meriç 1954'de gözlerini kaybedince, Paris'te sonuçsuz birkaç ameliyat geçirir ve yurda geri döner (1955). Bu sırada ilk yaptığı iş, eşi Fevziye Hanım'ın, Berke Vardar, İzzet Tanju ve Server Tanilli gibi talebelerinin teşvik ve yardımlarıyla Hernani'yi manzum olarak Türkçe'ye çevirmek ve 1956'da yayımlamak olmuştur.

Bir şaheser olan bu tercümeye dair ilk yazıyı, yine Meriç'in hocası Siyavuşgil yazacaktır.

Balzac'tan yaptığı "Altın Gözlü Kız" tercümesi hakkında yazılan ilk makaleyi dün aktarmıştım. Şimdi de Hugo'dan yaptığı "Hernani" tercümesi hakkında yazılmış ilk makaleyi edebiyat meraklılarının dikkatine sunuyorum.

Unutmayınız ki aşağıda okuyacağınız yarım asırlık yazı, sadece tarihî bakımdan değil, üslûb ve muhtevası bakımından da emsalsizdir.

- "Hernani tercümeni sayfa sayfa okudukça, bilsen sana ne kadar acıdım, kendimi ne kadar suçlu hissettim. Manzum tercüme, hem de Victor Hugo'dan. Fransız romantizminin ilk meydan muharebesi ve ilk zaferi, cihan edebiyatına şeref veren bir âbide! Kimbilir, ne kadar da göz nûru döktün, kaç gece uykusuz kaldın, bir mısraın inadı, bir kafiyenin serkeşliği kimbilir sana ne kadar ıztıraba mâloldu.

Bu sancıları ben de tattım da bilirim. Güzel tercümeni okurken, o eski günleri yeniden yaşar gibi oldum ve üzüldüm. Kendimi suçlu buldum. Eğer büyük bir tevazu'la bana ithafında söylediğin gibi, bu yolda sana örnek olmuşsam, bilmeyerek sana kötülük etmişim, göz nûruna kıymışım, seni bir hülyanın, bir vehmin kurbanı etmişim.

Belki şimdiden ayılmışsındır, ama ben yine sana hakikatin bilançosunu çıkarıvereyim. Maarif Vekâleti, bu ömür törpüsü himmetinin maddî karşılığını mısralardaki kelimeleri birer birer sayarak düz yazı hesabına ödeyecektir. Eline verecekleri birkaç yüz liradan kağıt ve daktilo masraflarını çıkardıktan sonra, avucunda kalana bakma, utanırsın. Sakın, ikinci baskı ümidine de düşme. O Hernani'nin kardeşi Ruy Blas üçbin mevcudunu on yılda tüketemedi.

Manevî mükâfata gelince, ona da fazla bel bağlama. Bir Maarif madalyası yok ki verilsin. Gazetelerimizde ne yer, ne de heves kaldı ki bu yaman emeğin takdir edilsin. Başı bir tekkeye bağlı olmayan edebiyat mecmuamız çıkmıyor ki anandan öğrendiğin Türkçe ile vezin ve kafiye kullanmak cüretini hoş görerek sana iltifatta bulunsun. Ama bir teselli noktası var. Sabreder de beklersen, bundan üç asır sonra bir müsteşrik çıkar, benim Ruy Blas ile senin Hernani tercümeni bir kütüphanede keşfeder, ilim ve edebiyat âlemine tanıtır, o zaman Garplılar:

- Vay, Victor Hugo üç asır evvel Türkiye'de manzum olarak tercüme edilmiş de haberimiz yokmuş, derler.

İşte maddî ve manevî mükâfatlarının bilançosu!

Sen tut da dedikodu muharriri olacağına, manzum tercümeler yap. Mayk Hammer'e dudak bük de Victor Hugo'yu seç. Olacak şey mi bu, a Cemil Meriç!

Bu emeği pehlivanlığa verseydin, Kırkpınar'da başa güreşir, altın saat kazanırdın. Futbola himmet etseydin, şu mevsimde en az yirmibin liraya transfer olurdun. Şarkı söylemeyi öğrenseydin, Pırlanta gazinosunda gecesine bin lira kıvırırdın. Resmini gazetelerin ilk sayfasına basarlardı, gittiğin yerde itibar görürdün, kimse arkandan "Edebiyatçı!" diyerek seninle zevklenemezdi.

Bu cevherini neden başka yerde göstermedin de ille iğne ile kuyu kazmayı ve üstelik bizden iltifat beklemeyi denedin, a çocuk!

Etrafına hiç bakmadın mı? Mösyö Seguin'in Keçisi hikâyesini de bilmez değilsin, hani. Keyfinin istediğini yapmak sevdasıyla kurda yem olan o keçinin misali de seni ürkütmedikten sonra, sana felâh yoktur, zavallı Meriç'im!

Sanki sana yok da bana var mı? O da ayrı hikâye!"

Not: Bu yazıyı okuduktan sonra sakın siz de -Meriç'in bazı yakınları gibi-şöyle bir yorum yapmaya kalkışmayınız:

- "Siyavuşgil, Cemil Meriç'i hem övmekte, hem de neredeyse bu kadar lüzumsuz bir marifet gösterisine bu kadar çok zaman ayırdığı için onu ayıplamaktadır." (1993)

Cemil Meriç'in 'Balzac' ve 'Hugo' dosyalarını yazarken karşılaştığım bu haksız yorumu tahkik ve tashih etmek, doğrusunu söylemek gerekirse, benim tam üç ayıma mâloldu.

Ne gam! Artık müsterihim. Şimdi gidip Çınaraltı'nda keyifle çayımı yudumlayacağım.

18 yıl önce
Cemil Meriç"e dair belgeler (II)
Hasan Abi’siz ne kadar ıssız!
İnsafsız takas!
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Din savaşı