|
Tayyib Bey’in sevinci

Efendim, bendeniz milliyetçi deyince Ali Emiri Efendi, Bursalı Mehmed Tahir, Osman Yüksel Serdengeçti, Dündar Taşer, Erol Güngör, Ziya Nur Aksun, Seyyid Ahmed Arvasi gibi isimleri hatırlıyorum. Hatırlıyorum ne kelime, bu zatların eserlerinden bol bol istifade ettiğim için kendilerini hayırla anıyorum. Böyle gerçek milliyetçilerin, İslâmı baş tacı eden gönüldaşların sayı itibariyle daha da artmasını temenni ediyorum.

Son zamanlarda çakma milliyetçiler ortaya çıktı ki, bunlar kendilerini ulusalcı diye lanse ediyorlar. Bu ulusalcılar, arada sırada ulu bir sala biniyorlar, cehalet denizinde de sallanıp duruyorlar. Geçen gün bunlardan birinin sosyal medyada bir konuşmasına şahit oldum. Eski kültür bakanlarından biri olan bu zat, açtı ağzını yumdu gözünü, önce Osmanlı ecdadımızın büyük şeyhülislamı Ebussuud Efendi aleyhinde atıp tuttu. “Ebussuud kafası” diyerek hakaret edici cümleler kullandı. Arkasından sözü İmam – Hatip liselerine getirip bu eğitim kurumlarındaki kız öğrencileri diline doladı. Bu kızlar mezun olunca imamlık mı yapacaklar diye cahilane bir soru yöneltti.

Ben de İmam-Hatipli olduğum, ayrıca cihan hükümdarı Kanuni Sultan Süleyman’ın şeyhülislamına büyük bir saygı duyduğum için eski bakanın türrehatı kanıma dokundu. Müsaadenizle birkaç cümle söylemek istiyorum. Bir insan, böyle dört başı mamur bir İslam âliminin niçin aleyhinde bulunur? Elbette ki cehaletinden dolayı böyle bir yola tevessül eder. Nitekim daha önceki yılların birinde, galiba 1976’da bir akademisyen böyle korkunç bir cehalet örneği sergiledi. İslam düşmanlığıyla tanınan Prof. Dr. İlhan Arsel, Varlık Dergisi’nde bu büyük şeyhülislamın aleyhinde bir makale yayımladı. Efendi’nin bir fetvasında geçen “pir” kelimesini “pire” diye yanlış okuyarak âleme maskara oldu. Neymiş efendim, şeyhülislam, pire ile cinsel ilişkiye girmekten bahsediyormuş. Destursuz bağa girenleri haşlamasıyla ve taşlamasıyla meşhur merhum Orhan Şaik Gökyay, derhal harekete geçip “Hisar” dergisinde “Bir Fetva da Bizden” başlığıyla cevabi bir yazı yayımladı. Ama ne cevap!

İlhan Arsel kafasındaki adamların İslam ve Osmanlı düşmanlığı bizi fazla şaşırtmıyor. Lakin bir zamanlar milliyetçiliğiyle, mukaddesatçılığıyla tanınan bir bakanın aynı kafileye dâhil olması insanı hayrete düşürüyor. Garabete bakınız ki, “Türk Büyükleri” dizisinin 121. kitabı olan ve “Ebussuud Efendi” adını taşıyan eser de bu bakanın bakanlığı zamanında yayımlanmıştı.

Şimdi gelelim İmam-Hatip liselerini tercih eden kız talebeler konusuna… Cümle âlem bilir ki, kızlarını bu okullara gönderen veliler, kızları imam olsun diye yollamıyorlar, aksine dini tahsil almaları için bu eğitim yuvalarını tercih ediyorlar. Yoksa adı İmam-Hatip olduğu için mezunların hepsi imam olacak diye bir kural yok. Nitekim bu okulları bitirip de devlet kademelerinde önemli görevlere gelenlerin hayli yekun tuttuğunu sağır sultan bile biliyor. Bu satırların sahibi de, İmam-Hatip Okulu’ndan daha mezun olmadan -hem de sol tandanslı- bir hocasının teşvikiyle edebiyat okumaya karar verdi ve okudu.

İslam’da ilim bakımından kadın erkek ayırımı olmadığına göre dengeyi sağlamak gerekiyor. Ailede çocuğun iyi yetiştirilmesinde anneler birinci derecede sorumlu oldukları için onların da mükemmel bir dini eğitim almaları icap ediyor. Ben, rahmetli Bekir Topaloğlu’nun “İslam’da Kadın” kitabını daha lise yıllarında okumuştum. Bugünlerde ise hem Ankara İlahiyat Fakültesi’nde, hem Konya Yüksek İslam Enstitüsü’nde, hem de Erzurum Atatürk Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi’nde yıllarca görev yapan büyük İslam âlimi Prof. Muhammed Tayyip Okiç’in “İslamiyet’te Kadın Öğretimi” isimli önemli bir kitabını gözden geçiriyorum.

Merhumun hayattayken göremediği, ancak vefatından sonra, Diyanet İşleri Başkanlığı’nca neşredilen eserin girişinde hocanın eski talebelerinden, Prof. Mehmed Said Hatipoğlu’nun bir de takdim yazısı bulunuyor. Hatiboğlu, mukaddimesine “Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yayımladığı bu çapı küçük ilmi eser, 75 senelik ömrünün 32 senesini Türkiye’nin dini kültür hayatına adamış, büyük insan, büyük âlim Prof. Muhammed Tayyib Okiç hocamızın bir armağanıdır” cümleleriyle başlıyor, “İlmi seviyesi yanında yüksek insani vasıfları da her şeyin üstünde olan aziz hocamızın bu küçük eserini kültür dünyamıza kazandıran Diyanet İşleri Başkanlığı’na derin şükranlarımızı sunarken, kendisine Cenab-ı Hakk’ın sonsuz rahmetini niyaz ederiz” sözleriyle bitiriyor.

Bir kere daha belirtmek isterim ki, merhumun, kız kardeşleri Rabia Zilco’ya ve Tayyibe Raşidagiç’e ithaf ettiği bu kitap hacim itibariyle küçük olsa da muhtevası bakımından büyük önem taşıyor. Hoca, tefsir, hadis, fıkıh, vaaz, irşad, tasavvuf, ilm-i kıraat konularında yetişen İslam kadınlarını bu eserinde belgelere dayanarak anlatıyor. Ayrıca “Müslüman âlim kadınlar”dan bahsettiği gibi, Peygamber Efendimiz’in hanımlara tahsis ettiği dersler hakkında da ilgi çekici bilgiler veriyor. Keza, yine bu başlık altında kendini sevindiren gelişmelerden söz ediyor. 1967-1968 yılları itibariyle İmam – Hatip Okullarında kız talebeleri görmek, dine ve din ilimlerine susamış bu masum kız çocuklarının tahsile başlamalarına şahit olmak benim için sonsuz bir saadet teşkil etmektedir diyor.

Rahmetullahi aleyh!..

#Tarih
#Ali Emiri Efendi
#İmam Hatip
4 yıl önce
Tayyib Bey’in sevinci
Kuraklık ve Backster etkisi
Milli Eğitim Bakanı’nın öğretmen mülâkatıyla imtihanı ya da zora talip olmak
Bu başarı hepimizin
Bin Kayrevan’dan bir Kayrevan’a
Herkeste bir ‘ben’ var, bir de ‘gerçeklik’…