|
İhtilaflar zıtlaşmaya dönüşürse

Daha önce tabii olan ve yerilen ihtilaflardan söz ettik. Araya Ramazan''ın başlangıcındaki ru"yet ihtilaf girdi. Onun için de bir çözüm yolu önerdik.

Şimdi kötülenen ihtilaf türlerinin hepsine birden zıtlaşma diyerek devam edelim.

Neden Müslümanlar zıtlaşıyorlar, sonuç itibariyle de çekişip güçlerini ve devletlerini kaybediyorlar. Bilindiği gibi bu anlamda bir ayeti kerime var: "Çekişmeyin, yoksa mağlup olursunuz ve rüzgârınız/devletiniz elden gider". Burada da ihtilaf etmeyin değil, niza etmeyin, yani çekişmeyin deniyor.

Allah doğru söylüyor, şu anda görülen manzara tam da budur: Dünya ölçeğinde bir mağlubiyet ve İslam rüzgârının esmemesi. Aslında esmeye yeniden başlamış ama önündeki bariyerler o kadar güçlü ki, bu rüzgârı kırıp Müslümanların aleyhine çeviriyor.

Peki, neden zıtlaşıyoruz?

Baktığınız yere bağlı olarak bunun için genel ve özel pek çok sebep sayabilirsiniz. Ama bu ayet bize gösteriyor ki, asıl sebep, Müslümanların rüzgârlarının yok olmuş olması, ümmeti dert edinen mütekâmil bir İslam devletinin bulunmuyor olmasıdır. Bazı yöneticilerin halen bu derdi taşıyor olmaları yetmez.

Sembolik de olsa hilafetin devam ediyor olması onları öksüz olmaktan kurtarabilirdi. Şimdi de hiçbir ön şartını oluşturmadan, muhtemelen başkalarının emellerine hizmet etmek üzere, ne olduğunu bile henüz anlamadığımız bir grup tarafından sözde hilafet ilan edildi. Buna sanal hilafet de diyebilirsiniz. Bu da Müslümanların işini zorlaştıran bir başka durum olarak gözüküyor. Aslında bizim gördüklerimizle meselenin tutulur bir tarafı yok. Ama şimdiye kadar siyasi çıkışlarına hep güvendiğimiz Karadawi ve başkanlık ettiği Dünya Âlimler Birliği, ne hikmetse bu hareketten ümitvar görünüyorlar. Türkiye Âlimler Birliği"nin ise kuruluşu tamamlandı ama henüz bir görüş beyan etme noktasına gelemedi. Ümit ediyoruz, Ramazan''dan sonra toparlanırlar.

Evet, Müslümanlar neden zıtlaşıyor?

Bunun birinci sebebinin cehalet olduğunda kimsenin şüphe yok. Mezhepler, cemaatler ve tarikatlar kadar da farklı ideolojik İslam anlayışları var. Henüz birbirlerinin kardeşleri olduklarını bile fark edecek durumda değiller. Her biri diğerini ya tekfir ediyor, ya hatalı buluyor. Hatalının hatalı bulması ne anlam ifade eder? Aslında bu hepsinin bir ölçüde hatalı olduğunu gösterir.

Dünya çapında âlimlerimiz henüz yeni yeni çıkıyor, yeterli olmalarına daha çok yol var. Dünyayı kasıp kavuran Batı düşüncesine karşılık verecek mütefekkirlerimiz yok ya da yeterli değil. Bir dinin, bir düşüncenin ayakta durabilmesi, ya da ayağa kalkabilmesi için bilgi, eylem, tefekkür ve heyecan gerek. İmam Rabbani bu formülü ilim, amel ve ihlas olarak belirler. Netice aynı kapıya çıkar. Elbette bu eksikliği fark eden insanlarımız var. Ancak fark edebilmiş olma yeterli olmuyor.

Her grup, her tarikat, her cemaat kendi ideolojik İslam"ını oluşturmuş durumda. Böyle İslam anlayışlarına ideolojik dememizin sebebi, İslam"ın temel bilgi kaynaklarından değil de her grubun ilahlaştırılmış liderinin ideasından edinilen bilgilerden oluşmuş olmasıdır. Eğer böyle olmayan bir grup ya da bir cemaat varsa bu diğerlerine, gelin arkadaş, meseleyi tartışalım deme ihtiyacı duymalı. Duymuyorsa orada da bir problem var demektir. Diyalog önce müminler arasında olmalı.

Eskiden bir müridin tarikata kabul edilebilmesi için Kitap ve Sünnet''ten imtihana çekilir, yeterli bilgi düzeyini gösterirse alınırmış. Ta ki, yarın bir gün gördüğü bir yanlış hareketi Kitap''a ve Sünnet''e vurup yanlış olduğunu söyleyebilsin, kendi de yanlış yapmasın. Şimdilerde bize telkin edilen şey ise, kalbinden dahi efendinin yanlış olduğunu düşünmeyeceksin, yoksa helak olursun. Bu da elbette bir eksikliğin belirtisi.

Evet, asıl sebebin cehalet olduğunda hemfikir olmayanımız yoktur. Ama bunun nasıl giderileceği konusu sanıldığı kadar kolay gözükmüyor. Herkes cehaletin kötülüğünü anladığı içindir ki, niyeti samimi olan her grup bir şekilde ilme ve okumaya değer veriyor. Ama nereden başlayacağımızı, neyi nasıl okuyacağımızı bilemiyoruz. Hangi düzeyde nasıl kurumlaşacağımızı bilemiyoruz. Bodrumlarda ve çatı katlarında "Kur''an Kursu" açmaktan, üniversite kurmaya kadar farklı çabalar var. Ama henüz hiç birisi bizimmiş gibi gözükmüyor.

Karşımızda bize hala ideolojiler dayatan resmi bir örgün ve de yaygın eğitim anlayışı var. Bizi yönetenlerden onun İslamileştirilmesini beklemiyoruz elbet. Hiç olmazsa Pozitivizmin Amentüsünün son kullanma tarihinin geçtiğini söyleseler.

Devam edeceğiz.

Twitter. @farukbeser
٪d سنوات قبل
İhtilaflar zıtlaşmaya dönüşürse
Bu başarı hepimizin
Bin Kayrevan’dan bir Kayrevan’a
Herkeste bir ‘ben’ var, bir de ‘gerçeklik’…
Yatırım grevi
Gölge oyunu...