|
Mazoşizm

''Mazoşizm'', FP''nin cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde benimsediği fark edilen tavrı açıklamada kilit bir kavram olacağa benziyor...

AnaBritannica ''mazoşizm'' sözcüğünü "Haz ile doyumun acıda ya da aşağılanmada aranması..." diye açıklıyor. Sözcüğün, Avusturyalı yazar Leopold von Sacher-Masoch''un adından türediğini belirtiyor.

Bu ansiklopedi bilgisini aktarmaktan muradım, şu sıralarda gözler önünde yaşanan, ama düz akılla kavramakta zorlanılan olaya, bir de psikiyatrinin araçlarıyla yaklaşma arzum. Literatürde -genellikle- cinsellik bağlantılı olarak kullanılıyor olsa bile, ''mazoşizm'', FP''nin cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde benimsediği fark edilen tavrı açıklamada kilit bir kavram olacağa benziyor...

1994 yerel seçimlerinden beri, Türkiye, bâdireli dönemeçlerden geçti. Her siyasi aktörün bâdirelerde bir rolü ya da payı var; ama iki aktör bütün olayların merkezinde yer alıyor: Bir yanda, bu dönemin her aşamasında meydana gelen gelişmeleri etkileyen bir makamda bulunan Süleyman Demirel; diğer yanda da, aynı dönem içerisinde bir partisi (RP) Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılan, diğer partisi (FP) kapatılma tehdidi altına düşen Recai Kutan ve arkadaşları...

Dönemi, siyasi gözlemci tribününden izler, tarafların konuşmalarına kulak verirken, bu iki aktörün taban tabana zıt noktalarda konuşlandıklarını müşahede edip durduk. Suçlayıcı ve karşı taraf ezildiğinde yapılanı mâzur görücü olan hep Cumhurbaşkanı Demirel''di, zahmete girip yüzlerce ''altın cümle''yi tozlu arşivlerden çıkartmaya gerek yok; daha bir kaç gün önce, 28 Şubat''ın yıldönümünde, demokrasi kurallarını çiğneyen sürecin devam ettiğinin teminatı olarak kendisini göstermedi mi Süleyman Demirel? Hiç kuşkumuz olmayan gerçek şu: Çankaya''da Demirel oturuyor olmasaydı, 28 Şubat süreci yürürlüğe konamaz, konulmak istense bile uzun süreli olamazdı...

28 Şubat sürecini tek bir mağduriyete indirgesek RP/FP çizgisiyle karşılaşırız. İlk sinyal, RP''nin 1994 yerel seçimi başarısıydı; 1995 genel seçiminde RP''nin sandıktan birinci parti olarak çıkması ise sistemi ayağa kaldırdı. RP/FP çizgisinde yer alanlar, o gün bugündür, her türlü aşağılanmaya muhatap ediliyorlar. Partileri kapatıldı, liderleri siyasi yasaklı kılındı, Anayasa Mahkemesi yeni partilerinin âkıbetini görüşüyor; bir dizi FP''li daha siyasi yasaklıya dönüşme kuyruğunda...

28 Şubat''ın iki önemli figürünün ters kutuplarda yer almasını bekleyenler, şu sıralarda derin bir şaşkınlık yaşıyorlar. Devlet Bahçeli ve Mesut Yılmaz''ın cumhurbaşkanlığı seçiminde oylarını kimden yana kullanacaklarını bilmiyoruz; ancak oyu şimdiden belli olan tek lider Recai Kutan gönlündeki adayın Süleyman Demirel olduğunu açıkladı bile...

''5+5 formulü''ne partisinin verdiği desteğin ''kerhen'' olduğunu ANAP liderinin ağzından duyduk, FP lideri böyle bir kaçamağa bile gerek görmeyecek kadar açık sözlü; Süleyman Demirel dışında kimin aday olacağı henüz belli olmadığı halde, Recai Kutan, "Adaylar arasında kendilerine en yakın kişi" olarak onu gördüklerini ilân etmekten geri kalmadı. "Partimiz kapatılacağına Çankaya''da kim oturursa otursun" sözlerini tavrına mazeret olarak ileri sürüyor, ama tercihini öyle bir zorlamayla yaptığı hissine nedense kapılmıyoruz...

Ne kadar aksi iddia edilirse edilsin, sadece ''odak olma'' konusunu anayasaya yerleştirmeyle FP''nin kapatılmasının önüne geçileceğine inanmak çok güç. FP kapatılacaksa, buna karar verecek olanlar, anayasada ve siyasi partiler yasasında kararlarına mehaz teşkil edecek başka maddeler bulmakta zorlanmayacaklardır. İktidar, yansıtıldığının aksine, siyasi partiler yasasında esasen yapılmış kozmetik değişiklik ötesinde bir adım atmaya, sözgelimi ''kapatılan bir partinin devamı olma'' ibaresini anayasadan çıkartmaya veya TCK 312''yi pazarlık konusu yapmaya hazır görünmüyor... Beş yıldır başına gelmeyen kalmayan çizgi mensuplarının huzurunu kaçıracak gelişmelerin bir daha yaşanması ihtimali -belli ki- azalmayacak...

Peki de, Recai Kutan ve FP''liler, kendilerini perperişan eden bir sürecin beş yıl daha devam etmesine destek çıkmakta neden bu kadar istekli görünüyorlar? Hiç insan, eziyet edilmekten, yerden yere vurulmaktan, aşağılanmaktan, acı çekmekten haz alır mı?

Bu soruyu soracağınızı bildiğimden, ansiklopedilere başvurma zahmetini ortadan kaldırmak için, ''mazoşizm'' sözcüğünün tanımını en başa koydum zaten...

24 yıl önce
Mazoşizm
İslâmî hareketten kavramlar savaşına…
Yaşama Sanatı ve Sinema
Bizim sorunumuz ne?
İran’da değişimin ayak sesleri…
İslâmcılık, milliyetçilik ve tam bağımsızlık